Murat Kuseyri / Stockholm ***
AKP Hükümeti, Süryani açılımı için düğmeye basıldığı, Süryanilerin ülkeye dönmelerini teşvik amacıyla geri döneceklere arazi verileceği ve maddi yardımda bulunacağı haberlerini havuz medyası aracılığıyla pompalayıp Süryani halkında beklenti yaratırken, aynı zamanda Hıristiyanların kutsal mekanlarına işbirlikçileri aracılığıyla el koymayı sürdürüyor.
Midyat yakınlarında bulunan, Süryanilerin kutsal mekanlarından olanı Mor Aho Manastırı ve Mor Abrahom Manastırı AKP ve işbirlikçileri talan edilmeye çalışılıyor. Hükümet ve bölge yetkilileri tarihi eserlerin tahrip edilmesinin engellenmesi taleplerine kulaklarını tıkar ve yapılan başvurulara yanıt bile vermezken AKP’nin bölgedeki işbirlikçileri, Süryani ve Hıristiyan halka ait arazi, manastır ve konutları gasp etmeyi sürdürüyorlar.
Hıristiyan halkın dini, tarihi ve kültürel mekanlarına yönelik yağmalamanın ulaştığı boyut AKP’ye yakın çevreleri bile rahatsız edecek bir safhaya gelmiş durumda. Hükümet’e yakınlığı ile tanınan Erdem Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Erdem tarihi eserlerin yağmalanmasına tepki gösterir. 14 Temmuz 2014 günü Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Mardin Valisi Mustafa Taşkesen’e birer mektup göndererek onları olanlar hakkında bilgilendirir ve önlem almalarını ister.
Sadece Erdem’in gönderdiği mektubun içeriği bile yapılan işbirliği ve hukuksuzluğu gözler önüne seriyor. Mektubuna Mardin, Midyat ve çevresinde 7 bin yıllık tarihi eserlerin bazı kişiler tarafından şahsi çıkarları için tahrip edildiğini belirterek başlayan Erdem, “Hepsi birer tarih ve kültür zenginliğimiz olan manastır ve kilise gibi eserlerin bulunduğu araziler tapusu olmayan bazı kişiler tarafından önce çitle çevirilip kendisine aitmiş gibi gösterilmekte, daha sonra müdahale olmadığını görünce bu arazide çeşitli binalar yapmakta, bu binalar için tarihi eserlerin taşlarını kırıp tuğla olarak kullanmaktadır. Tarihimize zarar veren bu yanlış çalışmanın durdurulması için bugüne kadar resmi makamlara yapılan tüm başvurular cevapsız kalmıştır, yapılan bu tahribat artarak devam etmiştir” diyor.
Erdem, bu zengin mirası koruma ve gelecek kuşaklara bırakmanın ülkeye yönelik bir hizmet borcu olduğunu vurguladıktan sonra Mardin Valisi ve Kültür ve Turizm Bakanı’ndan tarihin yok edilmesinin önlenmesi için girişimde bulunmalarını istiyor. Yağmalanan tarihi manastır ve binaların resimlerini de mektubuna ekliyor.
Erdem’in mektupları kısa sürede etkisini gösterir ve 18 Eylül 2014 günü Diyarbakır Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu konuyu ele alır.
Erdem’in sözünü ettiği eserlerden biri Midyat’ın Bağlarbaşı (Arnas) Köyü’ne 2 kilometre mesafedeki tarihi Mor Aho (Deyr Hadad) Manastırı. Kurul, Mor Aho Manastırı Harabeleri Yerleşim Yerinin “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” özelliği gösterdiğini belirler ve 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmesini kararlaştırır. Mor Aho ve çevresini koruma altına alan kurul, yerleşim yeri içindeki kaçak kazı çukurlarının Mardin Belediyesi tarafından kapatılmasını kararlaştırırken, aynı yerde bulunan ve kaçak olarak inşa edilen yapılara dokunmaz.
Resmi Gazete’de de yayımlanan 18 Eylül 2014 ve 2495 nolu kararda, “Mor Aho Manastırı Harabeleri Yerleşim Yeri içerisinde özel mülkiyete ait 108 ada 36 nolu parsel üzerinde yapılan yapı ve çevre duvarının, alanın tespitinden önce yapıldığı ve tamamlanma aşamasına geldiğinden, söz konusu kültür varlığına zarar verip vermediğinin tespiti yapılamayacağından konuyla ilgili Kurulumuzca yapılacak bir işlemin olmadığına karar verildi” ifadeleri yer alıyor.
Alan tespitinden önce açılan kuyuların kapatılmasını kararlaştıran kurulun yeni inşa edilen yapılar için önlem almamasının nedeni söz konusu yapıların AKP ile yakın ilişkileri bulunan bir tefeci tarafından yaptırılması.
Mor Aho Manastırı’na 2 kilometre uzaklıktaki Arnas Köyü’nden olan, uzun yıllardan bu yana İsveç’te yaşamını sürdüren Süleyman Boyacı, Midyat çevresinde bulunan 7 köyde yaşayan Süryanilerin Paskalya’da Mor Aho’da bir araya gelip görüştüklerini, etkinlikler ve kutlamalar yaptıklarını söylüyor.
Kilisenin dibine cami yapma merakı
Temoro aşiretinden Şahabettin Hendekoğlu adında, AKP ile iyi ilişkileri olan bir tefecinin Mor Aho’nun avlusunda bir bina inşa ettiğini ve yine aynı kişinin Midyat’taki Mor Abrahom’un yanına cami inşa etmek istediğini, Süryanilerin büyük paralar ödeyerek kendisini cami inşasından vazgeçirdiklerini söylüyor.
Temoro aşiretinden bazı şahısların 1915’teki soykırıma doğrudan katıldıklarına dikkat çeken Boyacı, Hendekoğlu’nun Mor Aho’ya sahip çıkan Süryanileri tehdit ettiğini ifade ediyor.
Bölgede yaşayan Hıristiyan halka baskı uygulayanlardan diğeri de Havna kod adını kullanan Havina Abdullah Taş adındaki korucubaşı.
Boyacı, korucubaşının devlet gibi hareket ettiğini Keferze Köyü’nde tam kilisenin toprakları üzerinde kilisenin iki metre yakınına bir cami inşa ettirdiğini ve buna itiraz edenleri tehdit ederek susturduğunu söylüyor.
Taş’ın 1990’lı yıllarda pek çok faili meçhul cinayete karıştığına ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı devletin tetikçiliğini yaptığına dikkat çeken Boyacı, tüm bu hukusuzlukların devletin desteğiyle yapıldığını, bu şahısların AKP’nin onayı olmadan Süryanilerin arazilerine el koyamayacaklarını, bina ve cami yapamayacaklarını söylüyor.
Kilise ve manastırların arazilerine Süryanileri topraklarından sürmek amacıyla bilinçi olarak bina ve camiler inşa edildiğini belirten Boyacı, “Halkımız kafir olarak suçlanmaktan korktuğu için kilise ve manastırların topraklarına cami yapılmasına karşı çıkamıyor. Bu tür provokasyonla bölgede tamamen etnik temizlik yapmayı amaçlıyorlar” diyor.
Akyol: “Devlet önce Süryani arazilerine cami yapılmasını önlesin”
Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Mardin Belediyesi Eş Başkanı Februniye Akyol da, Süryaniler ve Hıristiyan halkın arazilerine hala el konulmaya devam edildiğini söylüyor. Süryanileri bölgeden sürmek için bilinçli olarak camilerin inşa edildiğini söyleyen Akyol, “12 hanelik köyde 2 cami olmasına rağmen kilisenin hemen dibine yeni bir cami inşa ediyorlar. Dağ başındaki Mor Aho Manastırı’nın topraklarının üzerinde binalar inşa ettiler. Çevresine duvarlar diktiler. Devlet ilk önce bunları önlesin ondan sonra Süryani açlımından söz etsin” şeklinde konuşuyor.
Akyol, Diyarbakır Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun Mor Aho Manastırı’nın arazisindeki çukurların doldurulmasına karar verirken aynı yerde yapılan binalara dokunmamasının Kurul’un tamamen politik amaçlarla hareket ettiğini gösterdiğini dile getiriyor.
İnşaatın durdurulduğunu belirten Akyol, manastıra ait toprakların özel şahısların mülkiyetine nasıl geçirildiğini ve geçmişe yönelik ne yapabileceklerini araştırdıklarını söylüyor.