Danıştay, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin ailelerinin ve yaralananların açtığı tazminat davalarında devletin tazminat ödeme sorumluluğu olmadığı yönünde karar verdi.
Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin aileleri ve yaralıların açtığı tazminat davaları, İdare Mahkemelerinde sonuçlanmış ve “sosyal risk” ilkesi gereğince tazminat kararları çıkmıştı. İdare Mahkemeleri, katliamda idarenin sorumluluğu olmamasına rağmen sosyal devlet ilkesi gereğince uğranılan zararın bir kısmını karşılamaya hükmetti.
“İçişleri Bakanlığı sorumlu değil”
Açılan bu tazminat davalarında, İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğu temelde üç kanıta dayandırılmıştı. Mülkiye Müfettişleri raporu, İçişleri Bakanlığı’nın gerekli tedbirleri almadığını göstermişti. Türk Tabipler Birliği’nin “10 Ekim 2015 Mitingi: Acil sağlık hizmetlerinin verileri ışığında değerlendirilmesi” başlıklı raporunda, katliamın yaşandığı gün, ambulans telsiz kayıtlarının ve Sağlık Bakanlığı verilerinin incelemesi yapılmış ve bu veriler ışığında yeterli acil sağlık hizmeti verilmediğine kanaat getirilmişti. Üçüncü dayanak ise ceza yargılamasında açığa çıkan bilgiler olmuştu.
Ancak İdare Mahkemeleri ve ardından Bölge İdare Mahkemeleri ailelerin bu iddialarını hiç değerlendirmeden İç İşleri Bakanlığı’nın herhangi bir sorumluluğu olmadığına ilişkin kararlar verdi.
Danıştaya’a göre de idarenin “hizmet kusuru” yok
Adalet mücadelesi, İdare Mahkemelerinin ardından Danıştay başvurusuyla devam etti. Avukatlar Bölge İdare Mahkemeleri’nden çıkan kararları üst yargı olan Danıştay’a taşıdı. İçişleri Bakanlığı’nın hizmet kusuru iddialarını incelemeyi kabul eden Danıştay, İdare Mahkemeleriyle aynı kararı verdi: “Katliamın gerçekleşmesinde idarenin herhangi bir hizmet kusuru yoktur”
Danıştay 10. İdari Dava Dairesi kararlarında, mitingin çağrıcısı olması gerekçesiyle TTB’nin raporunu “objektif ve tarafsız” bulmazken, avukatların da “çeşitli sivil toplum örgütleri kortejlerinde görevli oldukları” gerekçesiyle tutanaklarını yanlı buldu. Bunun yanı sıra Mülkiye Müfettişleri raporunu ve diğer deliller görmezden gelindi.
Tazminatlar “sosyal risk” kapsamında veriliyor
Danıştay kararında bir diğer önemli nokta ise bakanlığın “sosyal risk” ilkesi kapsamında tazminattan sorumlu tutulması halinde maddi tazminatın 5233 sayılı yasa kapsamında hesaplanması gerektiğine dair değerlendirme oldu. Karar bu yönüyle maddi zararın tazmin edilememesi ve uzlaşmayıp yargı yoluna başvuracak ailelerin yargıya başvurma hakkının sınırlandırması anlamına geliyor. İdare Mahkemeleri, manevi tazminat miktarlarını çok düşük tutarken Danıştay da maddi zararın karşılanmamasının yolunu açmaya çalışıyor. Danıştay kararı bu yönüyle geçmiş kararlarıyla çelişiyor. 10 Ekim’de devleti Danıştay da “kusurlu” bulmadı: Tazminatlar “sosyal risk” ilkesinden veriliyor.