Her yerel seçimde olduğu gibi yaklaşan seçimlerde de gündemin ana maddelerinden biri “Solun oylarının bölünmesi nasıl engellenecek?” soruları etrafında dönüyor. Özellikle İstanbul’da Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Sırrı Süreyya Önder’i aday gösterme ihtimali bazı kesimleri ürkütmüşe benzer. Ama bu sadece İstanbul ile sınırlı değil. Kürtlerin yoğunlukta olduğu birçok batı kentinde benzer tartışmalar yaşanacaktır. Ancak CHP’yi peşinen sol içinde kabul edip Kürt oylarını CHP’nin kuyruğuna takmanın hesabını yapanların birkaç temel açmazı var.
Birincisi CHP Kürtleri ve sosyalistleri meşru muhatap olarak kabul edip ittifak görüşmesi yapmaya yanaşmıyor. Bütün istedikleri, kamuoyundan gizli yapılacak görüşmelerle, mümkünse hiçbir şey vermeden adı geçen kesimlerin oyunu almaktır. Dolayısıyla CHP-HDP ve diğer sol güçlerin ittifakını hayal edenler bu gerçeği görmezden gelebilir ama herkes onlar gibi kör değildir. CHP yöneticileri bu güçlerle açıktan ittifak görüşmesi yapamaz; çünkü içlerindeki Kürt ve sosyalist düşmanı kesimleri ürkütmek istemezler.
İkincisi bu tavsiyede bulunanlara tuhaf gelebilir ama ilkelerde anlaşarak ittifak yapmak hala en geçerli birliktelik yoludur. Peki ama CHP ile HDP arasında nasıl bir ilkeli birliktelik olabilir? AKP hükümetinin yaptığı içi boş reformları bile aşırıya kaçma olarak yorumlayan, ırkçı “Andımız”ın kaldırılmasını kıyamet alameti olarak gören, Kürt Özgürlük Hareketi’nin en alt düzeydeki taleplerini bile “memleket bölünecek” diye karşılayan bir CHP ile hangi ilkelerde anlaşma olabilir?
CHP’nin AKP’den farkı ne?
Denilebilir ki, “Yaklaşan seçim genel değil yerel seçimdir. Genel siyasal konularda anlaşamazsak bile yerel politikalarda anlaşabiliriz”. Asıl oradan bir şey çıkmaz. HDP’de temsil edilen siyasi güçlerin yerel yönetim politikalarının CHP ile bir ilgisi yoktur ki. CHP bugüne kadar yönetiminde bulunduğu belediyelerde halkı karar süreçlerine mi katmıştır? Taşeron işçi çalıştırmanın önüne mi geçmiştir? İhaleleri şeffaf bir şekilde kent halkının azami yararını gözeterek mi vermiştir? CHP’nin belediyecilik anlayışı nedir ki? Bol bol park bahçe yapmak, festivaller düzenlemek ve bir de yandaş müteahhitlere para kazandırmak için ikide bir kaldırımları yenilemek. Bu mudur ortaklaşılacak belediyecilik anlayışı?
Geriye kala kala bir tek AKP iktidarını geriletmek tezi kalmaktadır. Bazı sol kesimlerin işi ifrada vardırıp AKP karşıtlığını her türlü ilkenin üzerinde gördükleri biliniyor. Bu kadarı çok ama AKP’yi geriletmek hedefi öyle pek yabana atılacak bir hedef değil. Gezi olaylarının da gösterdiği gibi AKP politikalarından rahatsız olan çok geniş bir topluluk da var. Ama bu hedefi gerçekleştirmenin tek yolunun CHP’nin kuyruğuna takılmak olduğuna inanmıyorum. Eğer CHP de AKP’yi geriletme fikrinde samimi ise bütün demokratik muhalefeti muhatap olarak kabul etmek zorundadır. Söz konusu olan kentin nasıl yönetileceği olduğuna göre geniş bir yurttaş kesiminin temsil edileceği meclislerde belediyecilik ilkeleri tespit edilir ve bu ilkeler üzerinden buna en uygun aday yine bu meclislerden belirlenir. Yoksa CHP’nin bugüne kadar AKP’den farklı olmayan belediyecilik anlayışına ve yine AKP’ninkilerden farklı olmayan adaylarına neden oy verelim!
Solun bir kesimi geçmişte CHP ile birkaç belediye meclis üyeliği üzerinden işbirliği yapmıştır ve yapacaktır da. Ama bunları toplumsal muhalefetin neredeyse bütün kesimlerini kucaklamak ve siyasi arenada üçüncü kutup olma iddiası ile kurulan ve hala kurulmakta olan HDK/HDP ile karıştırmak abesten öte bir şeydir. HDP’nin seçmenleri sadece sayılardan ibaret değildir. Onların fikirleri ve bir duruşları vardır. Kendilerini muhatap almayan, düşüncelerine değer vermeyen bir partiye ya da adaya oy vermezler. Bu seçmen adına ilkesiz birliktelik sözü veren fena halde yanılır ve yanıltır.