Vefa Serdar, TKEP/L davası tutsağı iken 19 Aralık 2000’de cezaevi operasyonu sırasında kolunu kaybetti. 2004’te Taksim’de bir basın açıklamasında polis saldırısı sonucu akciğer zarında yırtılma oluştu. 11 Ocak’ta Kornavirüs’e yakalanan Vefa Serdar dün akşam hayatını kaybetti.
SiyasiHaber
Mücadele Birliği Platformu üyesi ve Mücadele Birliği dergisi yazarlarından Vefa Serdar, koronavirüs tedavisi gördüğü hastane de hayatını kaybetti. 11 Ocak’tan bu yana solunum zorlukları nedeniyle hastanede yoğun bakımda tedavi gören Vefa Serdar 20 Ocak’ta entübe edilmişti ve dün akşam hayatını kaybetti. Vefa Serdar’ın hastalığı ağır geçirmesinin ve yaşamını yitirmesinin 2004 yılında Taksim’de katıldığı bir basın açıklamasında gerçekleşen polis saldırı sonucu akciğerinde oluşan yırtık neden oldu.
Yaşamını işçi sınıfına adayan Vefa Serdar’ın cenaze töreni bugün saat 15.00'da Karacaahmet Mezarlığı'nda yapılacak.
Vefa Serdar TKEP/l davası tutuklusu olarak 1996 ve 2000 yıllarında gerçekleşen cezaevlerine yönelik saldırılar karşısındaki direniş süreçlerinde yer aldı. 2000 yılında dönemin iktidarının ‘Hayata Dönüş’ adını verdiği 19 Aralık cezaevi operasyonları sırasında Çanakkale Cezaevi’ndeydi. Atılan bir gaz bombasının sağ koluna isabet etmesi üzerine yaralandı. Sağ Kolu Bayrampaşa hastanesinde tedavi edilmek yerine kangren olduğu iddiasıyla kesildi.
Vefa Serdar’ın ağzından 19 Aralık cezaevi operasyonu: Bize düşen sadece direnmekti ve öyle de yaptık
Vefa Serdar Çanakkale Cezaevin’de tanık olduğu 19 Aralık cezaevi opersyonunu ve yaralanma sürecini Evrensel Gazetesi’ne şöyle anlatmıştı:
“Sabahın 05.00’i gibi baskın yapıldı. F Tipi dayatmalarına karşı ölüm oruçları devam ediyordu ve onların yapacağı bir baskını her an bekliyorduk. Daha önce Ulucanlar ve birkaç cezaevine baskınlar yapılmış ve arkadaşlarımızın kafalarına sopalarla vurarak katletmişlerdi. Biz de bunları bildiğimiz için geceleri nöbetçiler belirlemiştik. Ve askerin maltaya indiği haberiyle yataklarımızdan uyandık. Kalktığımızda tüm maltada gözleri dahi görülmeyen özel birlikleri gördük. Ellerinde çeşitli silahlar ve bomba atarların olduğu bu birliklere karşı ise çıplak bedenimizden başka hiçbir şeyimiz yoktu. Bize düşen sadece direnmekti ve öyle de yaptık”
“Ölüm orucunda olan yoldaşlarımızı korumak için onların bulunduğu koğuşa gittim. İçeriye sayısını hatırlayamadığımız kadar bomba atıldı. Bu kimyasalların bırakın kapalı bir yere normalde dahi kullanılmaması gerekiyor. Bunlardan biri benim koluma isabet etti ve kolumdan yaralandım”.
Serdar, baygın bir şekilde askerlerin bulunduğu alana çıkarıldığını ve ardından önce İstanbul’da bulunan Çapa Hastanesi’ne götürüldüğünü ve burada tutuklu koğuşu olmadığı için de Cerrahpaşa Hastanesine götürüldüğünü anlattı. Kendisine ilk müdahalenin Türk Tabipleri Birliği doktorlarınca yapıldığını dile getiren Serdar, “Doktorlar bana müdahalede bulunduktan sonra ‘Kolunu kesmek isteyebilirler ama biz kolundan sinyaller aldık. Kolun iyi bir tedavi ile kurtarılabilir’ dediler. Ama benim kaldırıldığım Bayrampaşa Hastanesi’nde tedavi doğru dürüst yapılmadı. Kolumun karardığına çıplak gözlerim ile an be an şahit oldum. En sonunda beni ameliyata aldılar ve ‘kolun kangren olmuş’ denilerek kesildi” dedi.
Mücadele Birliği’nden açıklama
Mücalede Birliği Vefa Serdar’ın hayatını kaybetmesi ile ilgili açıklama yaptı:
“Değerli yoldaşımız, yazarımız Vefa Serdar tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Vefa Serdar 1 Ocak’tan bu yana eşi ile birlikte koronavirüs ile mücadele ediyordu. 11 Ocak gününden itibaren solunum zorlukları nedeni ile hastaneye yoğun bakıma kaldırılmıştı. 2004 yılında Taksim’de katıldığı bir basın açıklaması sırasında polis saldırısı ile yaralanan Vefa Serdar’ın akciğer zarında yırtılma olmuştu. Hastalığı ağır geçirmesine sebep olan bu pnömatoraksi nedeni ile 20 Ocak günü entübe edilmişti. Virüs her geçen gün organlarına daha fazla zarar vermeye devam etti. Ve bugün (24 Ocak) akşam saatlerinde yaşam savaşını kaybetti.
Yaklaşık 10 aydır her geçen gün sevdiklerimizi bizden alan bu salgın, Vefa yoldaşımızı da bizden aldı. Vefa yoldaş, Türkiye devrimci hareketine damga vuran isimlerdendi. 4 Nisan 1969’da Sivas’ta dokuz çocuklu işçi bir ailenin en küçük çocuğuydu ve küçük bir köyden ODTÜ İşletmeyi kazanacak zekaya sahipti. Bir işçi çocuğu olarak yolu devrime düşmüş, DÖB’de örgütlenmiş ve 1993’te de yolu zindanlara düşmüştü. 1996’da Ölüm Orucu eyleminde ve ardından 19 Aralık 2000’de Çanakkale Cezaevi’nde zindan savaşlarında en önde yerini almış, burada bir gaz bombası ile kolunu kaybetmişti.
2002’de tahliye oldu. İyi bir devrimci, iyi bir yazar, iyi bir şairdi. İstanbul’un yoksul semtleri, işçi mahallelerinde, işçi eylemlerinde, şehrin meydanlarında, her yerde idi. Mitinglerde ajitasyon konuşmalarıyla, eylemlerde şiirleriyle, panellerde konferanslarda konuşmaları, dergi ve gazetelerde makaleleri ile aranan bir devrimci idi. 2008’de, bu defa daha kısa bir süre zindanlara düştü yolu. Ve sonra Çukurova’ya…
Ne hastalığın, ne ölümün yakışmadığı bir insandı. “Devrim” dendiğinde, “devrimci” dendiğinde akla gelecek isimdi o. Hiçbir katliamın, işkencenin, güçlüğün yıldıramadığı Vefa yoldaşımızı son yolculuğuna uğurlamak, yapacağımız en zor işlerden biri olacak”