Yüzlerce insanın katledildiği, binlerce insanın göç etmek zorunda bırakıldığı Maraş Katliamı’nın üzerinden 42 yıl geçti. MİT’in katliamdan bir ay sonra hazırladığı rapora göre katliam MHP Maraş il binasında planlandı.
SiyasiHaber
Yüzlerce insanın öldürüldüğü, çok sayıda insanın göç etmek zorunda bırakıldığı Maraş Katliamı’nın üzerinden 42 yıl geçti. 19- 26 Aralık 1978’de Alevilere yönelik düzenlenen katliamda, resmi verilere göre olaylar sırasında 120 insan öldürüldü. Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, 100'e yakın işyeri tahrip edildi. Yirmi üç yıl süren davalar sonunda 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1 ila 24 yıl arasında ceza aldı. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı.
Katliama hazırlık
19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin ender milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı Güneş Ne Zaman Doğacak'ın gösteriminde, saat 21:00'de patlayıcı madde atılması olayların fitilini ateşledi.
Bu bombanın Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere'nin talimatları ile ülkücü bir genç olan Ökkeş Kenger tarafından atıldığı iddia edildi. Kenger, Ankara'ya Ülkücü Gençlik Derneği'ne telefon ederek yardım talebinde bulundu.
Ertesi gün Alevilerin yoğunlukla oturduğu Yörükselim Mahallesi'nde bir kıraathane bombalandı. Bombalama sonucu kahvehanede bulunan mahalle sakinleri yerlere yattı. Bomba şans eseri kahvehane penceresinin altındaki betona isabet ederek kahvehaneye girmedi. Olay sonucunda Gıjgın Dede adlı bir mahalleli vefat etti. 21 Aralık öğle saatleri Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü Alevi öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi. Dönemin Kahramanmaraş Valisi Tahsin Soylu kentte askeri güç gönderilmesini istedi, ancak talebi uygun görülmedi.
22 Aralık'ta öğretmenlerin cenazelerinin getirildiği camide bulunan sağcı bir grup, ölenlerin cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak engelledi ve kalabalığın dağılması ile cenazeler ortada kaldı. Güvenlik güçlerinin müdahalesi ile karşılaşmayan sağcı grup, kent çarşısına yürüyerek orada toplanmış olan Alevilerle çatışmaya girdi. Çatışmalarda üç insan öldürüldü.
Maraş katliamı gerçekleştirildiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise başbakandı. OKatliamdan sonra CHP’nin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı yaptığı açıklamada katliamın sebebinin sol örgütler olduğunu iddia ederek partisinden büyük tepki aldı. Sonrasında da İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etti, yerine Hasan Fehmi Güneş getirildi. Bülent Ecevit, katliamın kendisini uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerillalar tarafından yapıldığını bildirdi.
Katliamın ardından Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilanı gündeme gelmiş ve 26 Aralık 1978 saat 7.00'den itibaren İstanbul, Ankara, Maraş, Adana, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Antep, Kars, Malatya, Sivas ve Urfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.
MİT: Katliam MHP il binasında planlandı
MİT’in 17 Ocak 1979 tarihli raporuna göre, MHP Maraş il yöneticileri ve Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) mensuplarının katılımı ile katliam planı MHP Maraş il örgütünde katliamdan iki üç hafta önce yapılmıştı. Rapora göre toplantıya ÜGD Genel Merkezinden bir yetkili katılmıştı ve bu kişi büyük bir ihtimalle Sefa Şevkat Çetin’di. Rapor, toplantıda konuşulanları şöyle aktarıyor:
“Toplantıda Maraş’daki Alevilerin ve sol grubun son zamanlarda ülkücü ve Sünniler üzerindeki baskılarını artırdıkları gerekçesiyle, bunlara bir ders vermenin zamanı geldiği belirtilerek ilk önce sol gruba mensup Alevilerin meskun bulunduğu mahallelerde, ileri gelenlerin adresleri tespit edilmiş daha sonra tespit edilen adreslere eylem yapacak şahıslar belirlenmiştir. Bu işlemler tamamlandıktan sonra, müsait bir ortamda eylemin gerçekleştirilmesi için görüş birliğine varılmıştır.
22 Aralık 1978 günü sol gruba mensup 2 öğretmenin cenaze namazları bahane edilerek ‘Alevilerin Sünnilere karşı baskın hazırlığında oldukları, Alevilerin çoğunlukta olduğu mahallelerde Sünni kadınların ırzına geçtikleri’ söylentileri halk arasında yayılarak önceden planlandığı gibi olay önce cenazelerin bulunduğu cami civarında başlamış ve daha sonra belirlenen semtlerdeki evlere baskın şeklinde gelişmiştir.”
Polisler de öldürdü
MİT’in katliam devam ederken gönderdiği raporlarda ise ‘ölümlerin çoğunluğunun uzun menzilli silahlardan ve hemen hepsinin göğüs nahiyesinin üstünden yara alarak’ gerçekleştiğini belirtiliyor.
25 Aralık 78 tarihli raporda, Sağlık Koleji’nde okuyan kız öğrencilerin 22-23 Aralık 78 gecesi, çatışmanın olduğu mahalledeki kolejden Eğitim Enstitüsü’ne nakledilmeleri sırasında, bir polisin bir kız öğrenciyi vurarak öldürdüğü bilgisi yer aldı. Rapora göre hastane görevlileri ile baştabip cinayeti görmüştü ama ‘karanlık nedeniyle polisi teşhis edemeyeceklerini’ söylüyorlardı.
Rapora göre bir sonraki gece de yakınlarını kaybeden Alevilerin hastane önünde bekledikleri sırada, bir polisin ateş ederek iki genci öldürdüğü, kalabalığın linç etmek istediği polisin baştabip tarafından hastane, görevlisi üniforması giydirilerek kurtarıldığı anlatılıyordu.
Yargılama süreci nasıl oldu?
Çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açıldı. Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürdü. Sanıklardan 29'u idam, 7'si müebbet, 321'i de 1-24 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldı.
İdam ve müebbet dışında hapse mahkum edilenlere 1/6 oranında indirim uygulanarak cezalar azaltıldı. Sıkı yönetim mahkemesinin idam kararları da Yargıtay tarafından bozuldu.
Üç müdahil avukat öldürüldü
Katliamın müdahil avukatları Ceyhun Can 10 Eylül 1979'da, Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980'de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980'de öldürüldü.
Hapse mahkum edilenlerin cezaları ise 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu ile ertelendi. Hükümlülerin cezalarının ertelenmesinin ardından serbest bırakıldı.