Derleme/SiyasiHaber – Canlı bomba saldırıları ile ilgili müfettişlerin hazırladığı ön inceleme raporunda o tarihteki Ankara Emniyet Müdürü ile TEM, Güvenlik ve İstihbarat Şube müdürlerinin de ihmal suçundan soruşturulması gerektiği belirtildi.
Derleme/SiyasiHaber
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) seçim barajını geçerek, aldığı %13,1 oy oranı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 80 milletvekili ile temsil edilmeye hak kazandığı 7 Haziran Seçimleri’nde, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 13 yıllık tarihinde ilk kez tek başına iktidar olabilecek oyu alamadı ve Meclis çoğunluğunu kaybetti.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) 20 Temmuz 2015 tarihinde “Kobani’yi inşa ediyoruz” çağrısıyla buluştukları Suruç’ta, canlı bomba saldırısı sonucunda 33 kişi hayatını kaybetti. Ardından hala ne olduğu tam olarak aydınlanmamış, birçok sorunun cevapsız kaldığı bir olay olarak Ceylanpınar’da iki polis evlerinde öldürüldü. AKP iktidarı, bir süredir sürdürmekte olduğu görüşmeleri söz konusu olayları da gerekçe göstererek sonlandırdı.
Çatışmaların yeniden başlaması üzerine DİSK, KESK, TMMOB ve TTB barış taleplerini ortaya koymak için 10 Ekim’de Ankara’da düzenleyeceği mitinge çağrı yaptı. Binlerce kişinin miting için Ankara tren garında toplandığı sırada canlı bomba saldırısında onlarca yaralının yanı sıra 102 kişi hayatını kaybetti.
İstihbarat bilgileri Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne iletilmedi
Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberine göre, 10 Ekim’deki patlamadan 25 gün önce, 14 Eylül 2015’te, IŞİD’in mitinglerde birden fazla canlı bomba ile eylem yapacağına dair istihbarat bilgisi, Ankara Emniyet Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Hüseyin Özgür Gür tarafından üstlerinden ve mitingle ilgili önlem alan Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne iletilmediği ortaya çıktı.
Göktaş, Ankara’da düzenlenecek olan miting için Dönemin Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar’ın mitingle ilgili 14 Eylül 2015’te yapılan İl Güvenlik Koordinasyon Kurulu toplantısında dönemin emniyet müdürü Kadri Kartal’a “Mitingin yapılmasında bir sakınca var mı? İzin verilmezse ne olur?” diye sorduğunu, Kartal ve İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy, “KESK’in organizesinde yapılan mitinglerde olumsuzluk yaşanmıyor. Yapılmaması halinde marjinal gruplar illegal olaylar çıkarabilir” yanıtını vererek mitingin yapılmasının önünü açtığını ve MİT ve jandarmanın da aksi bir görüş belirtmediğini belirttiği yazısında “Oysa 4 Haziran’da Diyarbakır’da, 20 Temmuz’da da Suruç’ta mitinglere yönelik bombalı saldırılar yapılmış, Ankara’daki mitingden önce de istihbarat birimlerinden en az 62 canlı bomba saldırısı uyarısı gelmişti. Buna rağmen mitingin yapılmasına izin verildi” der.
Belgelere göre, patlamanın olduğu 10 Ekim sabahı İstihbarat Dairesi Başkanlığı “Gizli” yazılı ibareyle Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet Işık’ın eylem hazırlığında olabileceğine ilişkin istihbarat bilgisi gönderdi. Yazıda, Işık ve Alagöz’ün aileleriyle helalleştikleri, sansasyonel eylemler yapacakları belirtilerek Dokumacı grubu içerisindeki Kızılbay’ın Suriye’den Türkiye’ye giriş yaptığı ve Mehmet Işık’ın 8 Ekim 2015’de (iki gün önce) irtibat kurduğu belirtildi. İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç imzasıyla patlamadan sadece saatler öncesinde Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderilen yazı, aynı gün içinde aralarında Ankara’nın da bulunduğu ilçelerin TEM Şube Müdürlerine iletildi. Belgede ise el yazısı ile yazılmış ve patlamadan yaklaşık 4 saat sonrasını gösteren “13.48” ibaresi dikkat çekti.
Gerekli önlemler alınmadı
Canlı bomba saldırıları ile ilgili müfettişlerin hazırladığı ön inceleme raporunda o tarihteki Ankara Emniyet Müdürü ile TEM, Güvenlik ve İstihbarat Şube müdürlerinin de ihmal suçundan soruşturulması gerektiği belirtildi. Aynı raporda o tarihteki Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal da gelen istihbarat bilgilerine ve Diyarbakır-Suruç patlamalarına rağmen gereken önlemleri almamakla suçlandı. Raporun eklerinde ise 1 Ocak 2016 ile 10 Ekim 2016 tarihleri arasında polis ve MİT’in canlı bomba saldırılarına ilişkin 62 ayrı istihbarat notu olduğu bilgisi yer aldı. Müfettişlerin hazırladığı tabloya göre son istihbarat notunda 10 Ekim tarihinde canlı bomba Yunus Alagöz’ün adı yer alıyordu.
Raporda özellikle 14 Eylül 2015 tarihli istihbarat raporuna dikkat çekildi. Raporda TEM Daire Başkanlığı’nın 14 Eylül 2015 tarih ve 46777 EBYS sayısı yazısı ile Ankara ve 47 İl Emniyet Müdürlüğü, TEM şube müdürlüklerine, İstihbarat Daire Başkanlığı’nın ise 14 Eylül 2015 tarih 524167 sayılı yazısı ile 81 il Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği “DEAŞ’ın ülkemizde büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriye Deyr Zor’da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, eylemin uçak-gemi kaçırma ya da miting- kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler elde edildiği…” şeklindeki istihbarata yer verildi.
Raporda TEM Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında “DEAŞ’ın mitinglerde birden fazla canlı bomba patlatma şeklinde eylem gerçekleştireceğine dair istihbari bilginin önemli bir bilgi olduğu, bu bilginin ise adı geçen tarafından değişik saiklerle bağlı olduğu TEM Şube Müdürüne bildirilmediği ve olası emniyet tedbiri planlamasında veya mitingin iptal edilmesine gerek olup olmadığını değerlendirme yetkisi olan üst amirlere ulaşmasının en azından ihmal suretiyle engellemiş olduğu, kaldı ki bundan çok daha önemsiz olduğu anlaşılan bilgilerin TEM Şube Müdürlüğünce ilgili birimlere tamim edildiği anlaşıldığından, adı geçenin bahse konu istihbarat bilgisini üst amirleri ile paylaşmamasının en azından bir ihmal olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin adli makamlar tarafından soruşturulmasında kamu yararı bulunduğu…” ifadesi yer aldı.
Güvenlik görevlileri hakkında dava açılmadı
Mülkiye Başmüfettişi Özcan Bademci ve Turan Ergün ile polis başmüfettişleri Ayhan Acet ve Ertan Kara’nın hazırladığı 25 Şubat 2016 tarihli raporda, eski Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy, TEM Şube Müdürü Hakan Duman, eski Güvenlik Şube Müdür Vekili Adem Arslanoğlu ile TEM Şubesi C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında soruşturma izni verilmesi istenmesine rağmen Valilik soruşturma izni vermedi. Bu kararın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz hakkını kullanmadı ve dosyaya ilişkin işlemden kaldırma kararı verdi. Bu karara karşı şikâyetçi avukat Murat Yılmaz Danıştay’da dava açtı.
Delil dosyaları saklandı
Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre, 10 Ekim Ankara katliamına ilişkin dava dosyasına ait 9 klasörün, mahkemenin davada karar verdiği tarihten bir buçuk yıl sonra “kimliği tespit edilemeyen kişi” tarafından Ankara Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’na bırakıldığının ortaya çıkması sonucunda gelen bir ihbar telefonuyla katliam yapılacağının 10 gün önceden Gaziantep Emniyet’i tarafından bilindiği anlaşıldı.
Müşteki avukatlarından Murat Kemal Gündüz, savcılığın 9 klasörlük delil dosyasını saklamasına tepki gösterdi. Klasörlerden çıkan belgelerden 10 Ekim katliamından 11 gün önce IŞİD üyelerinin saldırı hazırlığının tespit edildiğini vurgulayan Gündüz, “Buna karşın Gaziantep Emniyeti, üzerine düşen görevi yapmadı ve katliamı önlemedi. Katliama giden yolun önü kesilmemiştir. Kamu görevlileri, bu katliamın yaşanmasında birinci derecede sorumludur” dedi. Gündüz, belgeleri saklayan savcı hakkında da HSK’ye suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.
10 Ekim katliamından 10 gün önce, intihar bombacılarına Ankara’ya kadar eskortluk yapan sanık Yakup Şahin’in Antep’in Nizip ilçesinde bir gübre bayisinden iki ton amonyum nitrat almaya çalıştığı, kimliği istenince vazgeçtiği bilgisi, durumdan şüphelenen gübre satıcısı tarafından Nizip Emniyet Müdürlüğü’ne bildirildi. Nizip Emniyet Müdürlüğü, gübre bayisinin kamera kayıtlarından yaptığı incelemede gelen şahıslardan birinin Yakup Şahin olduğunu tespit etti. Aracın Şahin’in kız kardeşine ait olduğunu belirledi. İhbarı yapan M.Ç. adlı kişinin de ifadesi 2 Ekim 2015’te Nizip Tem Amirliği’nde alındı.
Nizip Emniyet Müdürlüğü, bu durumu 2 Eylül 2015’te Gaziantep Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Büro Amirliği’ne yazı ile bildirdi. Yazıda, gerekli araştırmaların yapılması istendi. Ancak bu araştırma yapılmadı.
Gaziantep Emniyet Müdürlüğü, Ankara Tren Garı katliamı davasını yürüten Ankara’daki mahkemeye yanıt vermedi. Mahkeme Emniyete, IŞİD üyesi Yakup Şahin’in, katliamdan 10 gün önce Nizip’te patlayıcı madde yapımında kullanılan gübre temin ettiğine ilişkin ihbar geldiği halde neden gözaltına alınmadığını sormuştu. Dava dosyasındaki ihbar tutanaklarını mahkemeye göndermekle yetinen Emniyet, Yakup Şahin’in katliamdan önce neden gözaltına alınmadığı, bağlantılarının ortaya çıkarılmadığı ve IŞİD hücresinin çökertilmediği sorularını yanıtsız bıraktı.
Antep’te örgütlenen Yunus Durmaz liderliğindeki IŞİD hücresi, patlayıcı maddeleri başka bir yerden temin ettikten sonra Nizip’teki bir depoda sakladı. İki intihar bombacısını Ankara’ya getiren aracın eskortluğunu da Emniyet’in kimliğini bildiği Yakup Şahin yaptı.
Dosyalar savcının eski dolabında bulundu iddiası
Bütün bu bilgilerin içinde yer aldığı klasörlerin “Terör Suçları Bürosu'na kimseye haber verilmeden bırakıldığı”, dosyaların soruşturma savcılarından birinin eskiden kullandığı odadaki dolapta bulunduğu iddia edildi.
Saldırıyla ilgili iddianame 13 Temmuz 2016'da kabul edildi. 36 kişi hakkında dava açan savcılığın iddianamesinde, saldırı talimatını, İslam Devleti (IŞİD) Türkiye sorumlusu İlhami Balı’nın verdiği ifade edildi.
İddianamede, 33 kişinin öldürüldüğü Suruç saldırısını da aynı kişilerin organize ettiği belirtildi. Balı'nın da aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında "birden çok kasten öldürme" suçundan 100'er kez ağırlaştırılmış müebbet, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile kasten öldürmeye teşebbüs etmek suçlarından 5 bin 83 yıldan 7 bin 820 yıla kadar hapis cezaları istendi.
Gar Katliamı davası avukatları: İlhami Balı'nın ilişkiler açıklansın
10 Ekim Ankara Katliamı mağdur avukatları, IŞİD’in "Türkiye Emiri" İlhami Balı’nın MİT yetkilileriyle görüştüğü iddialarıyla ilgili yaptıkları açıklamada İlhami Balı’nın ilişkilerinin açıklanması istendi.
Bianet’in haberinde CHP Milletvekili Ali Şeker’in İlhami Balı ile ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sorduğu sorular yer veriyor. Ali Şeker, “7 Haziran – 1 Kasım arası karanlık dönemin tüm kirli ilişkilerinin bir an evvel açığa çıkarılması ve tüm sorumluların yargı önünde hesap vermesi gerekiyor” dediği konuşmasında Ankara Gar Katliamı başta olmak üzere, birçok saldırının faili olan IŞİD'li İlhami Balı’nın "27-29 Mart 2019 tarihi öncesinde istihbarat yetkilileri ile iletişim halinde olduğu" iddialarını cevaplamasını istiyor.
Şeker, Soylu’ya şu soruları yöneltti:
“İçişleri Bakanlığı’nın aranan teröristler listesinde en tehlikeli teröristler için belirlediği kırmızı listede yer alan İlhami Balı’nın 27-29 Mart 2016 tarihleri arasında Ankara’da lüks bir otelde konaklatıldığı iddiası doğru mudur?
“Kırmızı listede yer alan İlhami Balı’nın Ankara’da konaklatıldığı süreçte üst düzey MİT yetkilileri ile görüştüğü iddiaları doğru mudur?
“İlhami Balı 27-29 Mart 2019 tarihi öncesinde de istihbarat yetkilileri ile iletişim halinde miydi?
"Saldırılara ilişkin tedbirler neden alınmadı?"
“Suruç ve Ankara katliamları başta olmak üzere çok sayıda saldırının faillerinden olan İlhami Balı’nın telefonları teknik takibe alınmış mıdır? Alındı ise İlhami Balı’nın telefonları dinlendiği halde organize ettiği katliamlar ve saldırılara ilişkin gerekli tedbirler neden alınmamıştır?”
“İlhami Balı’nın ve Adıyaman Dokumacılar grubunun organize ettiği katliam ve saldırılara ilişkin gerekli tedbirleri almayan yetkililer hakkında herhangi bir idari ya da adli işlem başlatılmış mıdır?”
“İlhami Balı’nın Ankara’da istihbarat yetkilileri ile görüştüğüne ilişkin iddialar doğru ise dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından değinilen 7 Haziran- 1 Kasım arası karanlık dönemin kirli ilişkilerinin ortaya çıkarılması için bir adım atılması düşünülmekte midir?”
İlhami Balı kimdir?
“Ebu Bekir” kod adlı İlhami Balı, Diyarbakır’da 5 Haziran 2015’te HDP mitingine yapılan bombalı saldırı, 22 Temmuz 2015’te Suruç’taki canlı bomba saldırısı ve Ankara Garı’ndaki 2 canlı bombalı saldırı talimatlarını veren kişi olarak biliniyor.
Balı, İçişleri Bakanlığı tarafından 4 milyon TL ödül ile “kırmızı” listede aranıyor.
Geçmişte El Kaide üyeliğinden 3 yıl hapis yatan Balı’nın hayatta olduğu ve Mayadin bölgesinde olduğu iddia ediliyor. Bali, Hatay, Reyhanlı nüfusuna kayıtlı.
Haberi yapan gazetecilere dava açıldı
Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alican Uludağ, 10 Ekim 2015'te Ankara Garı önünde düzenlenen bombalı saldırıyla ilgili yaptığı haberden sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın gazetecileri bilgilendirdiği Whatsapp grubundan çıkarıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 103 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Tren Garı katliamını haberi nedeniyle Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alican Uludağ ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça hakkında Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesi uyarınca üç yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.