Tarıma ilişkin “torba yasa”nın bugünkü görüşmeleri esnasında HDP Grubu adına konuşan Tülay Hatimoğulları Türkiye’de tarımın bitirildiğine dikkat çekti ve siyasal iktidarın halkın sorunlarıyla ilgilenmediğini ve yurtseverlik duygularını sömürmekten başka da bir iş yapmadığını belirtti.
SiyasiHaber
Tarıma ilişkin “torba yasa”nın bugünkü görüşmeleri esnasında HDP Grubu adına konuşan Tülay Hatimoğulları Türkiye’de tarımın bitirildiğine dikkat çekti ve siyasal iktidarın halkın sorunlarıyla ilgilenmediğini ve yurtseverlik duygularını sömürmekten başka da bir iş yapmadığını belirtti.
Adana Milletvekili Hatimoğulları’nın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
Orman yangınlarının sebepleri konusunda kamuoyunun bir fikri var
“Bugün orman yangınlarının sebepleri konusunda elbette bu Meclisin ve bütün Türkiye kamuoyunun bir fikri var. Bu orman yangınlarının en temel sebebi, bir yandan, sermayeye, maden şirketlerine, inşaata yer açmak, ruhsatlar vermeyi meşrulaştırmakken Hatay'daki yangını çok daha farklı ele almak gerekir. Orada neler oluyor, siyaseten ne amaçlanıyor, neler dönüyor o bölgede? Bu konuyla ilgili de oranın vatandaşları kaygılı, bizler de büyük bir kaygı taşımaktayız.”
Suriye’ye ilaç, gıda yardımı ve desteği sağlanmalıdır
Suriye’nin 156 noktasında orman yangınlarının çıktığını söyleyen Hatimoğulları, Suriye haklarının bu nedenle zor durumda olduğunu belirterek TBMM’nin girişimde bulunması gerektiğini söyledi.
“Yanı başımızdaki halklara, komşumuz olan Suriye halklarına ilaç, gıda yardımı ve desteğinin sağlanması için mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir girişimde bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Ve ben buradan, bütün dünyadaki insan haklarına, yardım ve dayanışma kurumlarına, inisiyatiflerine bu konuda bir destek sağlanması konusunda çağrı yapmak istiyorum.”
Kapitalist sistemin kar hırsı ekosistemi tüketiyor
Ne yazık ki içinden geçtiğimiz süreç ve kapitalist sistemin dayattığı kâr hırsı bizi yoğun bir şekilde kendi çarkında çiğnemektedir. Bugün hava, su, toprak ekosistemin beyni, kalbi, böbreğidir âdeta ama kapitalizm ve onun hamiliğini yapan iktidarlar ne yazık ki uyguladıkları hoyratça politikalarla tek tek bunları tüketiyor, bizi de tüketmektedir beraberinde.
Siyasal iktidar yurtseverlik duygularını sömürüyor
Burada iç, dış siyasetteki başarısızlık, ülke kaynaklarının yandaşa peşkeş çekilmesi, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin üstünü örtmek için yurtseverlik duygularını sömürmek dışında hiçbir işe yaramadığını söylememiz gerekiyor.
Tarım bitirildi
Türkiye'de tarım alanları AKP döneminde yüzde 12,3 küçülmüş durumda, sebze bahçeleri alanı yüzde 15 küçülmüş durumda. 2002'de tarımda istihdam edilen kişi sayısı 7 milyon 458 bin kişiyken şimdi, 4 milyon 157 bine düşmüş durumda. On sekiz yılda tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısında yüzde 44 düşüş, çiftçi sayısında yüzde 48 azalış söz konusudur. Yine, BDDK'nin yaptığı açıklamaya göre, 2020'de çiftçinin bankalara borcu 180 milyar TL'dir. Kredi Kooperatiflerine borcu 10 milyar TL'dir. Yine, tarımsal elektrik, tarımsal sulama borçları da bunların cabası. Kürt halkının yoğun yaşadığı illerde DEDAŞ, faturalarını ödemedikleri için kentin elektriğini kesebiliyor, çiftçinin elektriğini kesebiliyor. Aynı şekilde, Devlet Su İşleri de suyu kesebiliyor. 26 milyon hektar alanlık tarım arazisi AKP Hükûmeti zamanında 20 milyon hektara düşmüş durumda. TEKEL özelleştirildi, şeker fabrikaları özelleştirildi; özelleştirildi de özelleştirildi.
Türkiye bütün dünyaya tarım ihraç edebilecek bir ülkedir
Pandemi süreci, bize ve bütün dünyaya şunu bir kez daha göstermiştir: Tarımda kendine yetebilmenin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Oysa ki bu kürsülerden defaatle ifade ettik: Türkiye, yer altı ve yer üstü varlıklarıyla, zengin toprağı, suyu ve havasıyla bir tarım ülkesidir. Sadece kendine değil, bütün dünyaya tarım ihraç edebilecek bir ülke iken şu an domatesi, patatesi, soğanı, eti ithal eder pozisyona gelmişsek AKP'nin uygulamış olduğu politikaların ve evvelinde elbette 24 Ocak Kararlarının, onun üstüne bina edilmiş olan tarım politikaların sonucu olduğunu biliyoruz, bilmeliyiz de.
Kamu yararı kisvesiyle yandaşlar palazlandırılıyor
Mesela, Kanal İstanbul kararı alınırken "kamu yararı" dendi, üçüncü havalimanı inşa edilirken "kamu yararı" dendi. Evet, bir yanı kamu yararı gibi gözükse de esasen oralarda nelerin yapıldığını, havaalanında oradaki işletmelerin kimlere pazarlandığını, Kanal İstanbul'un civarındaki yerli ve yabancı sermayeye satılmış olan toprakları göz önünde bulundurduğumuzda, kamu kısmı çok küçük bir ayrıntı olarak kalmaktadır ki diğer maddelerde de bunun benzerini görmekteyiz.
28'inci maddede gıda güvenliği ve güvenilirliği konusunda yanıltıcı yayına ceza vermekten bahsediliyor. Doğrudur, bunun denetimi çok önemlidir, kamuoyu, vatandaş yanıltılmamalıdır fakat siz yanıltana değil doğru bilgiyi verene ceza veriyorsunuz; Bülent Şık bunun en önemli örneklerinden birisi. Bu konuda bu maddeyle kime ne ceza verileceği açığa çıkarılmalıdır, kendi çıkarlarınıza göre bunu kullanmanızı asla uygun görmüyoruz ama böylesi bir cezai yaptırımın esaslı bir biçimde uygulanması elbette doğrudur.
Doğa ve insan merkezli politika tek seçenektir
İthalat ve ihracat oranlarına baktığımızda, iktidarın uygulamış olduğu tarım politikalarında gelinen nokta gerçekleri göz önüne sermektedir. AKP'nin sermaye ve yandaş merkezli politikaları çiftçinin, işçinin, vatandaşın derdine deva değildir. Doğa ve insan merkezli politika tek seçenektir. Ancak bu şekilde, bu politikayla insanlar sağlıklı ve yeterli gıdaya kavuşabilir. Su, toprak, hava korundukça bu mümkündür, ormanlar ve bütün canlılar korundukça bu mümkündür.
İktidarın zulmünün anılacağı semboller
Dolar 8 TL'yi geçmiş durumda. İşçinin, çiftçinin kazancı dolar cinsinden değil, bunu zaten damat Bakan bütün dünyayı güldürecek şekilde ifade etti. Tarımda kullanılan mazot, tarım ilacı, gübre dolara bağlı ve buna göre fiyatlanıyor. "Su, elektrik, emek" derken üretici kâr etmiyor, üretici kazanmıyor; vatandaşsa pahalılıktan sebzeye, meyveye, ete, ekmeğe ulaşamıyor. Askıda ekmek -evet, rahatsız oluyorsunuz- diye bir gelenek oluşturulmaya çalışılıyor. "Evimize ekmek götüremiyoruz." diyen esnafa Cumhurbaşkanının verdiği yanıt: "Abartılı geldi, al çay iç." diye bir çay paketi fırlatılıyor. Bunlar bu iktidarın zulmünün anılacağı semboller olarak tarihte tescil edilecektir.