Türkiye sosyalist hareketinin önde gelen isimlerinden, SYKP kurucusu ve MYK üyesi iken yaşamını yitiren Mustafa Kahya ölümünün 6. yılında yoldaşları tarafından Ankara Karşıyaka Mezarlığındaki kabri başında anıldı.
SiyasiHaber / Ankara
Kurtuluş örgütünde başlayan siyasi yaşamı ÖDP ve SDP’de MYK üyeliği, Sosyalist Parti’de Genel Başkanlıkla süren ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin (SYKP) kuruculuğu ve MYK üyeliğini yürütmekteyken geçirdiği ani rahatsızlık sonucu 17 Eylül 2014’te yaşamını yitiren Mustafa Kahya, Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı.
Covid-19 pandemisi nedeniyle yoldaşlarından oluşan küçük bir grup tarafından düzenlenen sembolik anma töreni, Mustafa Kahya’nın şahsında devrim yolunda yaşamını yitirenler için saygı duruşuyla başladı. Ardından, SYKP Ankara İl Yürütme Kurulu’ndan Halit Elçi Kahya’nın mücadelesini ve devrimci kişiliğini, sosyalist yeniden kuruluş sürecindeki yerini anlatan bir konuşma yaptı. Elçi konuşmasında şunları söyledi:
“Kurtuluş Hareketinin kendinde cisimleştiği komünist militanlardan ve önderlerden oldun. Ama devrim ve sosyalizm davasının önüne koyduğu yeniden yapılanma/yeniden kuruluş görevini bilince çıkardığında, bunca özdeşleştiğin örgütünü yeni ortak örgütlenmeye katıp diğer komünist güçlerle harmanlamakta bir an bile tereddüt etmedin.
“İşte bu nedenle sosyalist yeniden kuruluşçuluğun simgesi, önderi oldun. Yeniden kuruluşçuluk sende cisimleşti. İşte bu nedenle sen bize veda ettiğinde hangi gelenekten gelirse gelsin tüm yoldaşların en içten duygularla gözyaşı döktü. Sen SYKP’nin birleştirici gücü ve deniz feneri oldun. SYKP’nin varlığında senin paha biçilmez bir yerin var.”
Elçi konuşmasını “Bizi ne erken bıraktın. Sana öyle çok ihtiyaç duyduk ve duyuyoruz ki! Yine de, senin devrime ve sosyalizme olan bağlılığın, mücadele azmin, yeniden kuruluşçu ruhun bize güç vermeye devam ediyor ve devam edecek” diyerek tamamladı.
Daha sonra grup, ellerindeki karanfilleri Mustafa Kahya’nın mezarına bırakarak töreni sonlandırdı.
Mustafa Kahya kimdir?
1955 yılında Antalya’nın İbradı ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğretim sonrası ilk öğretmen okuluna gitti. 68’in devrimci eyleminden etkilenerek sol görüşe sempati duymaya başladı. 75-76 döneminde ilk öğretmen okulundan mezun oldu ve Diyarbakır, Bismil ilçesi Boyacık köyünde öğretmenliğe başladı.
12 Mart askeri darbesi sonrası yeniden kabaran toplumsal muhalefet ile birlikte, 1976 yılında Kurtuluş Hareketi’yle yolunu birleştirdi. Kurtuluş’un işçi sınıfı devrimciliği ve Kürt ulusal sorunu konusundaki yaklaşımları M. Kahya’nın harekete katılmasını sağlayan önemli tezlerdendi. 77 yılının başlarında Kurtuluş’un Antalya’daki örgütlenmesinde görev aldı ve bir sömestr yaptığı öğretmenlik mesleğini, tüm zamanını devrimci mücadeleye ayırmak için bıraktı. Kurtuluş’un kitlesel olarak geliştiği Antalya’da il komite üyeliğini 12 Eylül 1980 yılındaki Askeri Diktatörlüğü’ne kadar sürdürdü. O günün aktüel siyasi görevleri arasında başat olan anti-faşist mücadelenin sürdürülmesinde ve işçi sınıfı mücadelesinde önemli yer tutan ant-birlik ve pil fabrikası grevlerinin örgütlenmesinde görev üstlendi.
12 Eylül darbesinden sonra İstanbul’a geldi. 81 yılının sonunda İstanbul’da Anadolu yakasındaki bir operasyonda gözaltına alındı ve tutuklandı. Gözaltında İstanbul’da ve götürüldüğü Antalya’da yoğun işkence gördü. Tutuklanma ve mahkeme süreci sonrasında idam cezasına çarptırıldı. 91 yılında çıkarılan İnfaz yasasıyla tahliye edildi. İzmir Buca ve Eskişehir hücre tipi cezaevlerinde sayısız direnişe katıldı. Eskişehir cezaevinde kalırken kazılan tünelin örgütleyicilerindendi.
Kahya, Kurtuluş Örgütü adına faaliyetlerine tahliye olduğu 1991 yılından sonra Ankara’da devam etti. Kurtuluş’un “sosyalist demokrasi” görüşü ekseninde geliştirdiği “sosyalist hareketin birlik ve yeniden yapılanma” girişimlerinde önemli görevler üstlendi. BSA-BSP ve sonrasında ÖDP, SDP’de MYK görevlerinde bulundu. Yeniden Kuruluşa giden yolda kendisini geçiş partisi olarak tanımlayan Sosyalist Parti’nin kuruculuğunu ve Sevim Belli’den sonra genel başkanlığını yaptı.
Genç yaşta katıldığı ve siyasi yaşamının çok büyük bölümünü geçirdiği Kurtuluş Örgütünün her kademesinde görev yaptı. Merkez Komitesi’nde değişik dönemlerde görev üslendi. Örgüt içindeki tartışmalarda gelenek takipçiliği fikrini değil, dünün kazanımlarını arkalayan ama yeniden yapılanmayı savunan bir fikri ödünsüz savundu. Sosyalist hareketin yeniden yapılanmasını sağlamak için 2011 yılında yapılan son kongresinde örgütün oy birliğiyle feshedilerek bütün enerji ve gücün SYK sürecine akıtılması görüşünü savundu. SYK sürecinin başarıya ulaşmasını sağlayan isimlerden biriydi ve yeniden kuruluş sürecinde Kurtuluş geleneği dışındaki farklı komünistlerle yeni bir hayat başlatma konusunda en istekli olanların arasındaydı. Sosyalist hareketin yeniden yapılanması fikrinin yaygınlaşması ve gerçekleşmesi için sayısız makale ve yazı kaleme aldı. SYKP’ye giden yolda Sosyalist Yeniden Kuruluş Merkezi Kurulu’nda görev yaptı.
İki halkın mücadele birliğini stratejik bir görev olarak gören M. Kahya Kürt halkına yönelik savaşın sona erdirilip adil ve onurlu bir barışın inşa edilmesinin de yılmaz savunucusuydu. Bu amaçla kurulan Barış Meclisi’nin önemli bir aktivistiydi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin kurucusu oldu ve MYK üyeliği görevini üstlendi. Karadeniz’den Çukurova’ya, Antalya’dan Edirne’ye SYKP’nin örgütlenmesinde il il emeği olan M. Kahya Sosyalist Yeniden Kuruluş fikrinin ve pratiğinin en önemli taşıyıcılarındandı.
2014 yılında gerçekleştirilen SYKP kongresinde PM ve MYK üyeliğine seçilen Mustafa Kahya, SYKP süreciyle birlikte Siyaset gazetesi ve Siyasi Haber internet portalında çeşitli konularda makaleler yayınladı. Devrimci yaşamının çeşitli evrelerinde Yeni Öncü, Kurtuluş dergisi, İşçi Dünyası ve sayısız gazete ile dergide yazıları yayımlandı. Mustafa Kahya’nın ulusal sorunla ilgili çalışmalarını kapsayan “Ulusal Sorun – Sömürgecilik ve Kürt Sorunu” adında bir kitabı da bulunmaktadır. Kahya’nın Ermeni soykırımı ve 1915 yılında Beyazıt’ta idam edilen Paramaz ve 19 yoldaşı ile ilgili de çalışmaları bulunmaktadır.
Rahatsızlandığında 59 yaşındaydı. Mustafa Kahya bütün devrimci yaşamı boyunca çalışkanlığı, mütevazılığı ve fedakarlığı ile sadece kendi bulunduğu siyasi yapılarda değil, diğer sol-sosyalist örgütlerce de örnek gösterilen enternasyonalist bir komünistti.
Mezarbaşı anmasında yapılan konuşmanın metni:
Sevgili Kahya yoldaş…
Aramızdan ayrılıp kendini doğanın koynuna bırakışının 6. yılında yine mezarının başında, manevi huzurundayız.
Bu yıl biraz az geldik… Malum, kapitalizmin insanlığın başına musallat ettiği son musibet Covid pandemisi nedeniyle böyle sembolik bir anmayla yetiniyoruz bu yıl…
Ama sadece kendi partinden yoldaşlarının değil, senin geniş ailenin, devrimcilerin, yurtseverlerin, komünistlerin binlercesinin gönlünde ve bilincinde bıraktığın izler hala çok ama çok taze… Hepimiz seni çok özlüyoruz…
Sen yetişkin yaşamına öğretmen olarak başlamıştın… Meslek hayatın çok kısa sürdü. Çünkü işçi ve emekçilerin, yoksulların, başta Kürt halkı olmak üzere ezilen kitlelerin kurtuluşu için doğrudan sınıf mücadelesine atılmayı yeğ tuttun. Ve tüm yaşamını bu mücadeleye adadın.
Öğretmenlik hayatın kısa sürdü ama artık sen bundan sonra tüm yoldaşlarının, hatta tüm devrimcilerin öğretmeni oldun. Sosyalizme ve devrime sarsılmaz inancınla, mücadeledeki kararlılığınla, düşmanın her türlü saldırısı karşısındaki ödünsüz tavrınla ve emekçiler ve devrimcilerle ilişkilerinde gösterdiğin içten dayanışmacı, paylaşımcı pratiğinle hepimizin öğretmeni oldun… Ve öğretmeye devam ediyorsun… Seni tanıma, seninle birlikte yürüme onuruna sahip olan binlerce yoldaşın ve daha onbinlercesinin öğretmeni olmaya devam edeceksin. Çünkü seni cismen, şahsen tanımamış olan genç yoldaşlarının da senden öğreneceği çok şey var…
Sen tüm alçakgönüllülüğünle bir devrimci olarak yaşadın. Maksadın kimseye ders vermek değildi. Ama öyle bir yaşadın, öyle bir mücadele yürüttün ki, bir devrimci, bir komünist nasıl yaşar ve insanlığın kurtuluşu için nasıl mücadele eder, dosta düşmana gösterdin.
Sana “zamane dervişi” dendi. Bu tanım sana öylesine yakışıyor ki! Sömürücü, sömürgeci, baskıcı düzenle olan tüm ilişkilerini ta gencecikken kestin ve bir daha düşmanın iğvasına kapılmadın. Ne mal, ne mülk peşinde koştun. Ne markalı giysiler, ne ev, ne araba, ne gösterişli yaşam senin aklını çelebildi. Sen maddi olarak hep en azla yetindin. “Dünya nimetleri”nin çekiciliği seni hiç ilgilendirmedi. Ama sen muhteşem bir düşünsel, manevi zenginliğe sahiptin. Sen mutluluğu işçilerin, emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin kurtuluşu için mücadele etmekte buldun. Ne mutlu sana ki, tüm yaşamını bu mutlulukla geçirdin ve gözlerini yaşama kapadığında arkanda ne mal, ne mülk, ama dostluk, yoldaşlık, mücadele azmi, seni tanıyanların sevgi selini bıraktın.
Devrimci mücadeleye Kurtuluş saflarında katıldın ve bir Kurtuluş savaşçısı olarak yaşadın. Kurtuluş Hareketinin kendinde cisimleştiği komünist militanlardan ve önderlerden oldun. Ama devrim ve sosyalizm davasının önüne koyduğu yeniden yapılanma/yeniden kuruluş görevini bilince çıkardığında, bunca özdeşleştiğin örgütünü yeni ortak örgütlenmeye katıp diğer komünist güçlerle harmanlamakta bir an bile tereddüt etmedin.
İşte bu nedenle sosyalist yeniden kuruluşçuluğun simgesi, önderi oldun. Yeniden kuruluşçuluk sende cisimleşti. İşte bu nedenle sen bize veda ettiğinde hangi gelenekten gelirse gelsin tüm yoldaşların en içten duygularla gözyaşı döktü. Sen SYKP’nin birleştirici gücü ve deniz feneri oldun. SYKP’nin varlığında senin paha biçilmez bir yerin var.
Ama ah yoldaş, bizi ne erken bıraktın. Sana öyle çok ihtiyaç duyduk ve duyuyoruz ki!
Yine de, senin devrime ve sosyalizme olan bağlılığın, mücadele azmin, yeniden kuruluşçu ruhun bize güç vermeye devam ediyor ve devam edecek.
Senin bedenin doğaya karışsa da, insanlığın komünizmle kurtuluşu davasında hep yaşayacaksın. Bundan hiçbir kuşkumuz yok.