Halkevleri tarafından 29-30 Kasım tarihlerinde Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bir Çalıştay düzenlendi. Çalıştay’da alınan kararlar bir bildiri ile kamuoyuna açıklandı.
Haziran İsyanı ve sonrasındaki siyasal toplumsal gelişmeler, Halkevleri olarak bulunduğumuz yeri yeniden değerlendirme, mücadele amaç, araç ve yöntemlerimizi geliştirme ihtiyacını yarattı. Tüm örgütümüzü içine alan bir tartışmalar dizisinin sonrasında topladığımız Çalıştayımızda olgunlaştırılan düşüncelerden aşağıdaki ön sonuçları çıkardık:
AKP, 2007 seçimleri, Ergenekon operasyonu ve 12 Eylül 2010 anayasa referandumu ile iktidarını parlamenter çoğunluktan devlet aygıtı üzerindeki hâkimiyete taşımasının ardından neoliberal programda yeni bir faza geçti; Emek, kentler ve doğa dizginsiz bir sermaye yağmasına açıldı; Ortadoğu’da emperyalizmin aktif taşeronluğuna geçildi; sömürge faşizmi neoliberalizmle uyumlu bir İslamcı/mezhepçi resmi doktrin temelinde şekillendirildi.
Politik-toplumsal muhalefetin ekseni AKP’nin egemen güçler içindeki mücadelede sağladığı bu üstünlükle değişim geçirdi; teoliberal AKP faşizmine karşı halk tepkisi egemen sınıf kliklerinin kontrolünden çıktı.
Bu süreçte AKP’nin yağmacı sermaye grupları ile özdeşleşmesi ve yağma projelerinin bizzat Tayyip Erdoğan tarafından sahiplenilip dikte edilmesi, emek ve hak mücadeleleri alanındaki mikro çatışmaların AKP karşıtı bir eksende politikleşmesini beraberinde getirdi. Halkın yaşam ve geçim araçlarına yönelik saldırı sermaye suretinde, sermaye de AKP suretinde görünmeye başladı.
AKP iktidarının bu kapsamlı neoliberal saldırganlığı, mezhepçi, dışlayıcı, kadın düşmanı, mutaassıp bir toplum dayatmasıyla da bütünleşerek, toplumun çok geniş bir kesiminde köşeye sıkışmışlık duygusu yarattı.
Bu dönüşüm, neoliberal sömürge faşizminin uygulamalarına karşı halk tepkilerindeki bir dönüşümü de beraberinde getirdi. Haziran İsyanı halk muhalefetinin dönüşümünün simgesel doruğu oldu. İsyan neoliberal-islamcı-faşist AKP iktidarına karşı gelişen heterojen halk tepkilerini, bir kent mücadelesi simgeselliğinde bir araya getirerek, Halkevciler olarak bugüne kadar izlediğimiz hak mücadelesi çizgisini doğruladı. Ancak isyan, demokratik halk muhalefetinin bütününde olduğu gibi, neoliberalizme karşı hak mücadelelerinde de bir başka döneme geçildiğini göstermiş ve bizlerin önüne yeni sorun alanları çıkararak yeni görevler koymuştur.
Kendi direniş çizgimizi, gerek hak mücadeleleri, gerek emperyalizme karşı mücadele, gerekse faşizme karşı mücadele alanlarında dönüştürmemiz gerekmektedir. Söylemimizi de, pratiğimizi de, örgütsel mekanizmalarımızı da yeni muhalefet dinamiklerini devrimci bir çizgide seferber etmemizi sağlayacak şekilde dönüştüreceğiz.
Günümüz koşullarında Türkiye’de emeğin, kentlerin ve doğanın yağmalanmasına ve faşizme karşı halk direnişleri ve Kürt Halkının demokratik güçlerinin yürüttüğü özgürlük mücadelesi gerici neoliberal AKP iktidarını yıkabilecek temel iki dinamiktir.
AKP’ye karşı halk direnişi, hak mücadelesi çizgimizde niteliksel bir dönüşümü gerekli kılan yeni bir siyasi düzlem yaratmıştır. Bu siyasi düzlemde toplumsal muhalefet, protesto hareketlerinden kalıcı direniş mevzileri oluşturan savunma hareketlerine evrilmiş; bizlerin daha önce ancak özel iradi çabalarımızla var ettiğimiz hak mücadelesi eksenli doğrudan eylem tarzı; genelleşme, siyasallaşma ve AKP’ye karşı saflaşma eğilimine girmiştir. Halkın, Haziran İsyanı öncesinde süreksiz, anakronik ve birbiriyle güçlendirici ilişki kurmakta ve bütünleşmekte zorlanan hak mücadeleleri için, artık bu sorunların geride bırakıldığı, mücadelelerin kalıcı mevziler yaratabildiği ve bir araya gelmeye yöneldiği bir dönemin önü açılmıştır.
Aynı zamanda, daha önce egemen sınıflar içi çatışmaların nüfuz alanına hapsedilerek çarpıtılan; laiklik, özgürlük, bağımsızlık gibi demokratik mücadele bayraklarını halk, egemen sınıfların elinden almıştır.
İlhamını Haziran İsyanı’nın Eşitlik, Özgürlük, Adalet, Saygı çığlığından alan sınıfsız, sömürüsüz, baskısız yeni bir uygarlık ve halk egemenliği hayali; halkın hak mücadeleleri ve AKP faşizmine karşı mücadelesi üzerinde dolaşmaktadır. Bu hayal, Ortadoğu’daki emperyalist kıyama karşı direnen halkların; özgürlük, barış ve kendi kaderini tayin mücadeleleriyle omuzdaşlığı da harekete geçirmektedir.
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında AKP’nin vahşi, kıyıcı ve totaliter yüzü her geçen gün en çirkin biçimlerle kendini gösteren açık bir diktatörlük rejimine yönelmesi, halkın direnme eğilimlerini geriletememekte, aksine daha sıkı ve derinlikli bir doğrultuda geliştirilmesinin kapısını aralamaktadır.
İçinde bulunduğumuz mücadele momentinde AKP’nin İslamcı neoliberal faşist saldırganlığına karşı beliren bütün direnme eğilim ve girişimlerini değişik hak mücadelesi eksenleri etrafında örgütlendirmek ve bunları Kent ve Doğa Hakkı mücadelesi başlığı altında bir üst bütünlüğe taşımak, Devrimci bir Halk Hareketi yaratma yolunda kurucu bir rol üstlenecektir.
Kent ve doğa alanındaki mücadelelere; olmayanı yaratma, zayıf olanı güçlendirme, güçlüleri ilerletme ve bir bütün olarak bu mücadele alanlarındaki dinamikleri, siyasal iktidar hedefi doğrultusunda seferber etme amacıyla yaklaşacağız. Bu amacımıza ulaşmak için, Kent ve Doğa Hakkı mücadelesinin kurucu zeminlerini Haziran İsyanında çiçeklenen doğrudan halk demokrasisi temelinde örgütlemeyi esas alacağız. Bu mücadelenin siyasi öncülüğünü ve önderliğini, halk hareketiyle canlı bir alış veriş içerisinde geliştireceğimiz etkin bir kadrolaşma programı ve güçlü bir iç üretkenliği kurumlaştırarak oluşturacağız.
Yürürken düşünecek, birlikte karar verecek, kararlarımızı, girişkenlik, yaratıcılık ve disiplinlinle hayata geçireceğiz.
Tek Yol Sokak Tek Yol Devrim