http://siyasihaber1.org/kidem-tazminati-yine-hedefte-irfan-kaygisizİşçilerin 77 yıldır kullandığı kıdem tazminatı hakkı, uzun yıllardır tartışma konusu. Sermaye cephesi, özellikle kriz dönemlerinde kıdem tazminatının kendileri için taşınamayacak bir yük olduğundan, bu durumun da rekabeti ve istihdamı engellediğinden söz etmektedir. Sermayenin bu talebi AKP döneminde güncel tartışma konusu haline getirilmiş ve son yıllarda hükümetin hemen her belgesinde yer verilmiştir.
Kıdem tazminatı; işçinin işini kaybetmesi durumunda, o işyerindeki bedensel yıpranmasının ve işyerine bulunduğu katkının sonucu olarak, işsiz kaldığında yeni bir iş bulmada karşılaşabileceği zorluklar göz önünde bulundurularak, ya da emekli olduğu dönemde, belli bir parasal güvenceye kavuşması amacıyla yapılan bir ödeme türüdür.
Kıdem tazminatı işçinin ürettiği ve karşılığı ödenmeden el koyulan değerin bir bölümünün, işçiye daha sonra geri ödenmesidir; ödenmesi sonraya bırakılmış bir ücrettir.
Ancak, kıdem tazminatının ücret ya da gelir kaynağı olmanın ötesinde işlevi vardır. Bu nedenle kıdem tazminatını sınırlama, giderek ortadan kaldırma girişimi yalnızca gelir kaybıyla sınırlı sonuç yaratmayacaktır.
Kıdemde değiştirilmek istenen ne?
Önce ne yapılmak istendiğine bakalım. Bugün işçilerin kıdem tazminatının sermayeye “yükü, maliyeti” yüzde 8,33’tür. Birinci olarak, patronlardan yüzde üç ya da dört prim kesintisi yapılması öngörülüyor. İlk elden kayıp, prim yüzde üç olursa yüzde 64, prim yüzde dört olursa yüzde 52 oranında olacaktır. İkinci parasal kayıp, hesaplama yönteminde yapılan değişiklikten kaynaklanıyor. Kıdem tazminatı hesabında işçinin para olarak almadığı, ancak para ile ölçülmesi mümkün menfaatler de göz önünde tutuluyor. Bunun anlamı, parasını almadığı ancak yararlandığı yol/servis ile yemek gibi menfaatlerin kıdem tazminatı hesabında yer almayacak olmasıdır. Bu iki nedenle işçinin parasal kaybı üçte iki oranında gerçekleşecektir.
Kıdem tazminatından yararlanma koşullarından da önemli değişiklik söz konusudur. Halen, işçinin haksız nedenle işten atılması, işyerinin taşınması, işçinin askere gitmesi, kadın işçinin evlenmesi, 15 yıl ve 3600 prim gününün doldurulması gibi yirmiyi aşkın nedenle kıdem tazminatı alınabilmektedir. Oysa fonla birlikte tazminatın tümü ölüm ya da emeklilikle ödenecektir. Bunun dışında ilk ödeme ise en erken 15 yıl sonunda ve 3600 prim gününün doldurulması halinde olacak ve ancak biriken paranın yarısı alınacaktır. Bir de işçi konut alırsa fondan yararlanacaktır.
Kıdem tazminatının iş güvencesi olduğu açıklamaları abartılıdır. Ancak, tazminatın önemli fonksiyonlarından birisi de işten çıkarmayı zorlaştırıcı rolüdür. Patronlar, özellikle kitlesel işten çıkarmada kıdem tazminatının oluşturacağı maliyeti hesapladıkları için ve bir anda yüksek miktarda, nakit olarak ödenmesi gereken kıdem tazminatının firmanın mali dengelerini bozacağı kaygısıyla bundan vazgeçebilmektedirler. Fon söz konusu olduğunda, sermayedar bu baskıyı üzerinde hissetmeyecek, istediği anda, istediği sayıda işçiyi kolayca işten çıkarabilecektir.
İşçinin, patronların çeşitli olumsuz uygulama ve davranışları nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı vardır ve bu durumdaki işçi kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Fonla birlikte işçinin bu hakkı ortadan kalkacak; patronlar işçiye istediği gibi davranabilecek; her an işten çıkarılma kaygısı, işçinin patrona olan bağımlılığını ve sermayenin egemenliğini artıracaktır.
Halen işsizlik sigortası için, işveren yüzde 2, devlet yüzde 1 ve işçi yüzde 1 prim öderken, fonla birlikte işveren ve devletin payı binde beşe düşürülmektedir. Patronlar buradan da karla çıkmaktadır. Fon söz konusu olursa, sermaye yüzde 85 oranında daha az ödeme yapacaktır.
Patronların yükü azalsın kaynağı artsın
Hükümetin kıdem tazminatını çıkarma gerekçeleri kamuoyuna farklı açıklanmakta ise de, gerçek düşüncesi “işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturan” bu “yükün” azaltılmasıdır. Nitekim, tüm hükümet belgelerinde bu durum açık olarak belirtilmektedir. Fonun oluşturulma gerekçelerinden birisi de, yeni kaynak ihtiyacıdır. “Piyasaya”, özel olarak da inşaat sektörüne, hem de oldukça büyük miktarlarda yeni kaynak yaratılmak istenmektedir.
İşçilerin yıllardır kullanmakta olduğu en önemli haklarından biri olan kıdem tazminatı hakkı, Fona devir adına gasp edilmek istenmektedir. Fon oluşturulmasıyla birlikte, işçiler daha güvencesiz ve esnek, kuralsız biçimde çalışacaklar, sürekli işten çıkarılma korkusu ile her türlü olumsuz koşulda çalışmak zorunda kalabileceklerdir.
Bu koşularda çalışmanın örgütsüzlüğü de beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Sermayenin işçi sınıfı üzerindeki denetim ve baskısının artmasının örgütsüzlüğü artırması da kaçınılmaz görünmektedir.