Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı, şair Didem Madak için 11-12 Aralık’ta bir sempozyum düzenliyor. Etkinlik, 2011 yılında kaybettiğimiz şair Didem Madak’ın şiirlerinin odağında, farklı alanlardan pek çok ismi bir araya getirecek. “Şiire ve de kadınlık hallerine disiplinlerarası bir pencereden bakmayı hedeflediklerini” açıklayan sempozyum düzenleme kurulu, bu etkinlikle “Didem Madak’ı hatırlamayı, hatırlarken tartışmayı ve tartışırken anlamayı” amaçladıklarını vurguluyor. Didem Madak’ı tanımayanlarınız olabilir. Kısacık yaşamında olağanüstü etkileyici şiirler yazdı, yaşadığımız hayatın içindeki sahteliğe, yapmacıklığa, gösterişe, kısıtlamalara karşı durdu ve üç yıl önce bu dünyaya veda etti. O gün biliyordum ki, Didem Madak unutulmayacak, git gide efsaneleşecek, gençler onu benimseyecek, şiirleri yürekten yüreğe yol açacak, hep çok sevilecek, kıymeti daha da çok bilinecek. Yaşarken de sesini işitenler vardı ama öldükten sonra hayranlarının sayısı giderek arttı. Okurları onun şiirlerinde kendi dertlerini ve seslerini buldular. Didem Madak şiirlerinde kadının, şairin ve genel olarak insanın hallerine, yaşadıklarına farklı ve ironik bir bakış açısıyla yaklaştı. O hayatını kelimelerle şiire tercüme etti. Gündelik hayatın ayrıntıları, masallar, filmler, diziler, kediler, eşyalar, onda iz bırakan her şey şiirine yansıdı. Hayatla beslediği şiirleri kimi zaman acıyı, kederi, hüznü kimi zaman aşkı, sevdayı, tutkuyu, çoğunlukla hissettiği tedirginliği, öfkeyi, endişeyi ve isyanı dile getirdi. O kelimeleri aşkla sevdi, kelimelerle kavgası hiç bitmedi. “Kelimelerin mezarlığında gece bekçisi” olan Didem Madak, dirilecekleri günü bekledi sabırla. Edebiyat dünyasının gösterişine, şanına, ün merakına hiç kapılmadı.
O çiçekli şiirler yazar, grapon kâğıtlarıyla süsler, Külkedisi’ne camı kırık ayakkabılar giydirirken kadının kaderine itiraz etti. Grapon Kâğıtları ile başladığı şiir serüvenine Ahlar Ağacı ve Pulbiber Mahallesi ile devam etti. Yazdığı gibi yaşadı, yaşadığı gibi yazdı. Hayatın çarpıklığı, yaşadığımız kaos onun şiirinde acısıyla, kömür karasıyla dile gelirken, gülümseten bir kara mizah ve ironi dizelerinde hiç eksik olmadı. İnsanları hizaya sokmaya çalışan hayat öğretilerine itiraz ederken, hicvi, espriyi hiç eksik etmedi. Bu yüzden Didem Madak’ıın şiirlerini okumak eğlencelidir. Onun sivri dili bizi umutsuzluğa sürüklemez, tersine umut verir. “Ben bu zehir zıkkım şiirin ağlak kalemi olacak kadın mıydım” diyerek kendi şiiriyle bile dalga geçebilen bir şairden söz ediyoruz.
Didem Madak daha ilk kitabı Grapon Kağıtları ile farklı bir kadın şair olduğunu kanıtlamıştı. “Kadın şair” lafının küçümsemeyle dudak bükerek söylendiği bir coğrafyada neden bunu vurguluyorum? Didem, kadın şair, şair kadın olmaya önem verirdi. Kadınlığın bu denli açık ve altı çizili olarak cesaretle modern şiirimize girişine itiraz edenler olmuştu. “Kadınlık halleri”nin şiire girişini küçümseme nedeni olarak görenler vardı. ‘Haraşo örgüler’, ‘eski tül perdelerden gelinlikler’, ‘ıslak unutulmuş taş bezi gibi’, ‘uçlarından çile damlayan yorgun çamaşırlar’, ‘kalbinin raflarına dizdiği rengarenk reçeller’, ‘yamanan aşk’, ‘çoktandır öksüz kalan mutfak’, ‘kalbim ucu kararmış tahta kaşık gibi’ türü benzetmeler, imgeler onun şiirleriyle hayat buldu. O, kim ne derse desin aldırmadan, çiçekli şiirler yazmaya devam etti.
“Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi
Çiçekli perdeler arkasında saklıyorum. …
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan
İllegal bir yağmurum.”
Didem Madak, özgeçmişinde “ruhunu ütüsüz ve buruşuk gezdirmeyi sevdiğinden hiçbir zaman yeterince ‘düzgün insan’ olamadı.” diye yazmıştı. Ruhunu ütüsüz ve buruşuk gezdirmesi, toplum içinde kadına biçilmiş rollere bir başkaldırıydı. Yapaylığa, gösterişe, kendini başka türlü göstermelere itiraz ediyordu. Şiirinin sihri de özgeçmişinin bu cümlesinde gizli. ‘Ütüsüz ve buruşuk bir ruh’ ve ‘hiçbir zaman yeterince düzgün insan olamama’ hali aslında şiir için gereklidir. Şiirin çok düzgün, düzenli, güllük gülistanlık bahçelerde yeşermediğini anımsatmakta yarar var. Günlük hayatında sıkı çalışan, düzenli ve saygın bir avukat, iyi bir anne, giyimine özen gösteren güzel bir kadın olan Didem Madak ruhunun ikilemlerini şiirlerinde dile getirdi. Gene de karamsar olmadı onun şiiri, Külkedisi’nin “camdan pabuçları kırık” da olsa, sevgiye inancını yitirmemişti.
“Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından.
Karnabahar kızartmıyordu asla
Başroldeki kadınlar.”
O hiçbir zaman başroldeki kadınların şiirini yazmadı. Didem Madak’ın şiirleri, okurlarını karanlık bir dünyada grapon kağıtlarıyla bezenmiş çok renkli ve büyülü bir şiir dünyasına davet ediyor. Yağmurlu havada gökyüzünde beliriveren bir gökkuşağı gibi içimizi aydınlatıyor. İyi ki yaşadın Didem. İyi ki bu benzersiz şiirlerini bize armağan bıraktın. 41 yaşında istemeden bırakıp gitmeseydin güzel kızın Füsun’u, biz acıyı yazmak zorunda kalmayacaktık. Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Solmaz Zelyüt’e ve düzenleme komitesi üyelerine Didem Madak Sempozyumu’na öncülük ettikleri için teşekkür ediyoruz. Didem Madak sempozyumunun programında edebiyatın çeşitli dallarından isimler bildiriler sunacak. 11-12 Aralık’ta Didem Madak bizimle olacak.
“Muhabbet kuşumuz öldü
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna”