HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Çerkes ve Pontos Rum Soykırımlarının yıldönümlerine ilişkin il binasında bir açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada, “Bu acılara neden olan tekleştirici Türk-İslam sentezi bugün AKP-MHP ittifakı eliyle sürdürülüyor” diyen Hatimoğulları, soykırımların tanınması ve yüzleşilmesi gerektiğini belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana İl Örgütü, Çerkes ve Pontos Rum soykırımlarının yıldönümüne ilişkin il binalarında basın toplantısı düzenledi.
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları ve tutuklu anneleri ile çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada; Çerkes, Ermeni, Rum Pontos, Süryani, Asuri ve Keldani soykırımlarının yaşadıkları coğrafyada hala kanayan yara olduğunu belirten Hatimoğulları, egemen güçlerin katliamlardaki sorumluluklarını inkar ederken; yaraların halen taze ve kanadığını söyledi.
‘Çerkesler 155 yıldır adalet arıyor’
21 Mayıs Çerkes soykırımı ve sürgününün 155’inci, 19 Mayıs ise Pontos Rum soykırımının 100’üncü yıldönümleri olduğuna dikkat çeken Hatimoğulları, “Tam 155 yıldır Çerkesler adalet arıyor, insanlığın bu büyük dramla yüzleşmesini, yaralarının sarılmasını bekliyor” şeklinde konuştu. AKP’nin Çerkes halkı üzerinde çok yönlü ve kuvvetli bir asimilasyon politikası uyguladığını dile getiren Hatimoğulları, Çerkes varlığı, dili ve kültürünün tehlike altında olduğuna dikkat çekti.
‘Acılar AKP-MHP ittifakı eliyle sürdürülüyor’
“Bu acılara neden olan tekleştirici Türk-İslam sentezi bugün AKP-MHP ittifakı eliyle sürdürülüyor” diyen Hatimoğulları, daha geçen hafta Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grubu Başkanvekili Tevfik Göksu’nu Ekrem İmamoğlu’nu Rum olduğunu ima ederek aklınca hakaret etmeye çalıştığını anlatarak, iktidarın tüm katliam ve soykırımlarla yüzleşmesini istedi. Hatimoğulları, “Çerkeslerin, Rumların, Ermenilerin, Asuri-Süryani Keldanilerin, kendi dilini kültünü özgürce yaşayamayan bütün halkların anadili ve kültürü ile özgür ve eşit yaşam kurma mücadelesini kendi mücadelemiz olarak gördüğümüzü bir kez daha ifade etmek istedik. Halkların eşitliği, özgürlüğü ve gönüllü birlikteliği için mücadelemiz ortaktır. Tek bir halk için dahi adalet yoksa eşitlik ve özgürlük yok demektir. Pontos ve Çerkes soykırımları tanınmalı, bu soykırımlarla yüzleşilmelidir” diye konuştu.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Büyük insanlık tarihi nice isyanlar, nice toplu katliamlar, nice devrimler ve karşı devrimler gördü. Yaşadığımız coğrafyada bu tarihin en iz bırakan olayları yaşandı. Çerkes, Ermeni, Rum Pontos, Süryani, Asuri, Keldani soykırımları coğrafyamızın hala kanayan yaraları.
Egemen güçler ve onların siyasi temsilcileri tarihi gerçekleri ve tüm bu katliamlardaki sorumluluklarını inkâr etmeye devam ediyor. Yara kanıyor ve acıları tazeliğini koruyor.
21 Mayıs Çerkes soykırımı ve sürgününün 155., 19 Mayıs ise Pontos Rum soykırımının 100. Yıldönümleri. Üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen hala bu acılardan söz ediyor olmamız, devlet olarak, toplum olarak bu insanlık suçlarıyla yüzleşemememiz, yaralarını saramamış olmamızdan kaynaklı.
Çarlık Rusya’nın işgali sonucu 21 Mayıs 1864’te anayurtlarından sürgün edilen 1,5 milyondan fazla Çerkesin dramını anlatıyor “Tsitsekun”. Tam 155 yıldır Çerkesler adalet arıyor, insanlığın bu büyük dramla yüzleşmesini, yaralarının sarılmasını bekliyor.
Bugün de coğrafyamızda yaşanmakta olan savaşların yol açtığı gibi, 100 yıl süren direnişin ardından yurtlarını terk etmek zorunda kalan Çerkeslerin durumunu en güzel şu dizeler anlatır;
“Vakta ki, döğüşmek gerekti,
Özgürlükleri ve dağları için,
– ki, son derece eşitsizdi güçler,
Vuruştular bir yüzyıl kadar.
Sonuçta kader ağını ördü.
Kâr etmedi usta savaş taktikleri,
Kâr etmedi civan yiğitlik, yenildiler.
Ve… Paylaştılar tarihte yenik düşenlerin kaderini.
Osmanlı, Rus ve İngiliz yapımı bir komployla
Terk-i vatan eylediler.”
21 Mayıs 1864’te insanlık tarihinin büyük kitlesel göçlerinden biri yaşanmış, Çerkeslerin bir kısmı Rusya'nın hakimiyetinde bulunan topraklara, bir başka kısmı ise Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına göç etmiştir. Bu esnada yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, sürgün bir soykırıma dönüşmüştür.
Sürgünle anayurtlarından koparılan Çerkesler, Tuna nehrinden Amman’a kadar olan geniş bir coğrafyaya dağıtıldı. Osmanlı devleti, gelen Çerkesleri belli bir stratejik plan dâhilinde iskâna tabi tuttu. Dağınık şekilde yerleştirilen Çerkesler 155 yıldır devlet eliyle inkâr ve asimilasyona tabi tutulmakta. Bunun sonucun olarak dil ve kültürlerinde önemli kayıplar yaşamakta.
Bugün Çerkes halkı saflarında hâlâ geri dönüş özlemi içinde olanlar mevcut ve Rus Hükümetinden bunun için gerekli koşulları yaratmasını talep etmekteler. Bu haklı bir taleptir ve Rus hükümeti buna uygun koşulları sağlamalıdır. Ayrıca Rusya, Çarlık Hükümetinin Çerkes halkına uyguladığı soykırımı kabul etmeli ve sonuçlarıyla yüzleşmeli.
Öte yandan, AKP hükümeti Çerkes halkı üzerinde çok yönlü ve kuvvetli bir asimilasyon politikası uygulamakta. Çerkes varlığı, dili ve kültürü tehlike altındadır.
Çerkeslerden 50 yıl sonra ise Rumlar benzer bir soykırım ve mübadele adı altında sürgünle yüz yüze kaldılar. Bugün ulus devletin tekleştirici Türk-İslam sentezi yaklaşımıyla 1915’de Ermeni soykırımıyla başlayan büyük Hristiyan kıyımı ve sürgünü, 19 Mayıs 1919’da Pontos Rumlarıyla devam etmiştir.
Bu acılara neden olan tekleştirici Türk-İslam sentezi bugün AKP-MHP ittifakı eliyle sürdürülüyor. Daha geçen hafta Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grubu Başkanvekili Tevfik Göksu İmamoğlu’nun Rum olduğunu ima ederek aklınca hakaret etmeye çalıştı. Oysa asıl hakaret bir insanın kimliğini, kültürünü inkâr etmesindir. Rum da, Çerkes de, Türk de, Ermeni de, Arap da, Kürt de bu coğrafyanın insanıdır, halkıdır.
Bu toprakların tanık olduğu Ermeni, Rum, Süryani, Asuri, Keldani soykırımları ve Dersim katliamı için olduğu gibi Çerkes Soykırımı için de hakikatle yüzleşilmelidir. Tarihin karanlık ve acı sayfalarıyla yüzleşmeden, bu yüzleşmenin tüm gereklerini -özür dileme, yurduna geri dönme hakkı, el konulan mal ve mülklerin iadesi vb. yerine getirmeden, halkların tüm siyasal, kültürel haklarıyla özgürce yaşamasının koşullarını oluşturmadan bu manevi yükten kurtulmanın yolu yoktur.
155. yılında Çerkes soykırımının, 100’üncü yılında Pontos soykırımının acısını bir kez daha paylaşıyor, hayatlarını kaybedenleri saygıyla anıyorum… Çerkeslerin, Rumların, Ermenilerin, Asuri-Süryani Keldanilerin, kendi dilini kültünü özgürce yaşayamayan bütün halkların anadili ve kültürü ile özgür ve eşit yaşam kurma mücadelesini kendi mücadelemiz olarak gördüğümüzü bir kez daha ifade etmek istedik. Halkların eşitliği, özgürlüğü ve gönüllü birlikteliği için mücadelemiz ortaktır.
Tek bir halk için dahi adalet yoksa eşitlik ve özgürlük yok demektir.
Pontos ve Çerkes Soykırımları tanınmalı, bu soykırımlarla yüzleşilmelidir!
Unutursak kalbimiz kurusun!