ALİ COŞKUN yazdı: “Seçim günü ülkenin tüm meydanlarında dev ekranlar kuralım. Muhalif tüm kesimleri bu meydanlarda seçim sonuçlarını izlemeye çağıralım. Oylarımızın çalınma riskine karşı meydanlardan seslenelim: Oyum irademdir!”
ALİ COŞKUN
MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin erken seçim talebine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından jet hızıyla karşılık verildi ve yaptıkları toplantı sonrası 24 Haziran’da seçim yapacaklarını açıkladılar.
Kamuoyu önünde bir tiyatro oynadılar. Belli ki daha öncesinden alınmış bir karardı. Seçim kararı hangi gerekçe ile alındı, kimler tarafından alınması istendi ise aynı ekip muhalefete de cesaret vermiş gibi duruyor. AKP bu baskın seçim kararını alırken bir plan dâhilinde giderek sonuca varmayı hesaplarken CHP'nin yaptığı taktiği hiç hesaba katmadığı aşikâr. AKP-MHP ittifakının seçimleri 24 Haziran’a alırken hedeflerinden birisi de İyi Parti’nin seçime girememesini sağlamaktı. CHP, İyi Parti’ye verdiği 15 milletvekili ile AKP'nin planlarını alt üst etti. Sonrasında CHP-İyi Parti-SP-DP'nin yaptığı ittifak (Millet İttifakı) ve “sıfır baraj politikası” iyiden iyiye AKP’yi zora soktu. Aslında sıfır baraj planı, AKP’nin MHP’yi kurtarma ve kendisine Meclis’te ortak yaratma hesabının ürünüydü. Ama bu silah tersine dönüp sahibini vurdu.
24 Haziran seçimine yaklaşırken yapılan kamuoyu araştırmaları AKP-MHP ittifakının istediği düzeyde oy alamayacağını göstermektedir. AKP'nin iktidarı bırakmamak için her türlü hileyi hurdayı yapacağını artık herkes biliyor. Geçen yıl yapılan referandumda tecrübe ettik. AKP'nin neler yapacağını tahmin edebiliyoruz. Sandık birleştirmeler, seçmen taşımalar, mühürsüz oylar ve daha neler neler olacak, kim bilir.
Sandık nasıl korunur?
24 Haziran yaklaşırken seçimin adil ve güvenlikli geçmesi konusunda tüm adaylar (Tayyip Erdoğan hariç) tetikte. CHP’nin adayı Muharrem İnce’nin yaptığı mitinglerde YSK’ye seslenerek “50 bin avukatla kapına dayanırım” demesi; Meral Akşener’in “sandık güvenliği devletin namusudur” demesi ve diğer partilerin de buna benzer söylemleri; AKP’ye güvenin olmadığı ve sandıklara sahip çıkılması konusunda tedbir alacaklarının belirtisi.
Peki, seçim günü sabahtan başlayarak sandıkların açılmasına kadar başında beklemek, sonrasında doğru sayılmasını sağlamak, YSK’ye teslim edilmesine eşlik etmek vs. bunların hepsini yaptıktan sonra sandık güvenliğini sağlamış oluyor muyuz? Bundan önceki seçimlerde bu önlemleri almamıza rağmen hileye engel olundu mu?
Ülkenin diktayla mı demokrasiyle mi yönetileceğinin oylandığı bir seçimden bahsediyoruz. Daha önceki deneyimlerimizi de ardımıza alarak sandık güvenliğinin sadece sandığı takip etmekle sınırlı olmadığının farkına varalım. Secim çalışması yaptığımız sokakta, kahvede, evde seçmenimize kullandığı oya sahip çıkması gerektiğini anlatalım. Seçimin iki aşamalı olduğunu ifade edelim: Birincisi gidip oy atmak, ikincisi oyuna sahip çıkmak.
Seçim günü ülkenin tüm meydanlarında dev ekranlar kuralım. Muhalif tüm kesimleri bu meydanlarda seçim sonuçlarını izlemeye çağıralım. Oylarımızın çalınma riskine karşı meydanlardan seslenelim: Oyum irademdir! Bu etkinlik toplumsal basınç oluşturur. Hile yapmak isteyenler için caydırıcı olacaktır. Seçimin hileli olması halinde meydanlardan oyuna sahip çıkanların tepkisi hile yapanlara yönelecektir. Bu tepki, belki bir öfke patlamasına yol açabilir. Bunun olmasını istemeyeceklerdir. Asıl bu şekilde seçim, sandık ve oy güvenliği sağlanmış olacaktır. Bunu yapmak, toplumun en azından yarısının desteğini almış muhalefet partileri için hiç de zor olmasa gerek. Biz kitlesel tepkilerin nasıl sonuçlara varabileceğini Gezi direnişinden biliyoruz.
Bunu başarırsak diktatör yenilir, bir başka dönemin kapısı aralanır. Bizi kurtaracak güç ellerimizde.