20 Haziran 2014 tarihinde, 6 şirket ve 10 işyerinde 5 bin 800 çalışanla başlayan Şişe Cam işçilerinin grevi, 27 Haziran 2014 tarihinde 8. gününde 6356 sayılı yasanın 60. Maddesi gereğince, Bakanlar Kurulu tarafından yine ertelendi. Yine diyoruz çünkü, siyasal iktidarların cam işçilerinin grevlerini ertelemesi gelenek haline geldi.
Cam işçilerinin ilk yasal grevi 1966 yılında Süleyman Demirel’in başbakan olduğu Adalet Partisi hükümeti tarafından yasaklanmıştı. 1980 yılındaki grev ise 12 Eylül cuntası tarafından yasaklandı.
24 Mayıs 2001 yılına geldiğimizde grev, 16. gününde milli güvenliği bozucu olmaktan yasaklandı. “Halkçı başbakan” Bülent Ecevit’in başbakanlığında DSP, MHP, ANAP koalisyonu iktidardaydı. Cam işçilerinin 2003’teki grevi, işçiler daha greve başlamadan AKP hükümeti tarafından yasaklandı, 2004’de aynı senaryo yine AKP eliyle gündeme konuldu. Ve 2014’de iktidarda yine AKP var, Tayyip Erdoğan başbakan; cam işçilerinin grevi 8. gününde “Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte” görüldüğü için yasaklandı.
Böylece gördük ki eğer söz konusu işçiler ve hakları ise hükümetler, mücadelelerini bastırmak, patronların taleplerini yerine getirmek için, her türlü hukuksuzluğu uygulamaktadır.
50 yıla yaklaşan süreçte 3 ayrı yasal düzenlemede de siyasi iktidarların grevleri ertelemesi sürdü. Sadece AKP hükümetleri döneminde ertelenen 3. cam grevi. Bununla birlikte AKP hükümetleri 5 büyük grevi “Milli güvenlik ve genel sağlık(!)” gerekçesiyle erteledi. Siyasal iktidarların grev erteleme kararlarının nedeni, milli güvenlik ve genel sağlık gerekçesi değildir. Ekonomik gerekçelerle büyük sermaye gruplarının taleplerini karşılamak için alınan kararlar, anayasa ve uluslararası sözleşmelere uymayan hukuka aykırı keyfi kararlardır.
Grev ertelemeleri; (yürürlükte olduğu dönem1963-1980) 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ve 2822 sayılı TİSGLK’nın uygulandığı dönemlerde grevlere müdahale yöntemi ve siyasi müdahale aracı olmuştur. “Milli güvenlik” kavramı grev ertelemelerin en önemli gerekçesini oluşturmuştur. Milli güvenlik kavramının muğlaklığı ve sınırsız olması, bu gerekçenin her dönemde siyasal iktidarlar tarafından siyasal ve ekonomik nedenler gösterilerek kullanılabilmesine neden olmuştur.
Ertelemeler yargı kararlarına rağmen hukuksuzca uygulanmıştır. Bunun örnekleri, 2003 ve 2004 yıllarında ertelenen cam grevleri için Danıştay’ın yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarıdır. Grev ertelemesinin özünde anayasal suç vardır, sendikal örgütlenme ve eylem hakkının gasp edilmesi suçu. Sendikal özgürlük, serbest toplu pazarlık hakkını ve onu var eden grev eylemini içeren bir bütündür. Bu bütünün parçalarından birinin ihlali sendikal özgürlükle bağdaşmaz.
Hükümetin bu grev erteleme yetkisi olduğu sürece her grev her an milli güvenlik gerekçesiyle ertelenebilir. Kısaca, Türkiye’de grev hakkı yoktur. Bu erteleme kararları diğer toplu sözleşmelerin de masa başında bitmesine engel teşkil edecektir.
Son söz olarak, grev erteleme kararları ülkemizdeki sendikal haklara ve toplu sözleşme sistemine indirilmiş darbedir ve grev hakkının ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Bu da sendikaların varlık nedenini ortadan kaldırmaktan başka bir şey değildir. Demokratik bir toplum talebi olan herkes, bu grev ertelemelerine karşı sesini yükseltmelidir.