Hayvanlar, evcileştirilerek sosyal varlık haline dönüştürüldükten sonra da doğayla bağları sürdü. İnsanlar buna kendi kontrollerinde rıza verdi. Evcilleştirildikten sonra kendilerini koruma güdü ve yeteneğini kaybeden hayvanlara insanlar nezaret etti. Korudu.
Şimdilerde hayvanların içeriye kapatılması için merkezi devlet politikaları geliştiriliyor. Bu politikalar, hayvanları doğadan sadece koparmıyor; kapatarak tutsak kılıyor.
Merada otlayan hayvanlar her mevsim meradan beslenemez. Çünkü iklim elvermez. İklimin müsait olmadığı mevsimlerde hayvanlara içeride bakılır. İçeride samana ek olarak nitelikli yemler de verilir. Hayvanlar her yıl 15 milyon sap samanın yanında, 12 milyon ton çayır ve meralardan sağlanan ot ile 13 milyon ton yonca ve mısır tüketirler. Görüldüğü üzere hayvan yetiştiriciliğinde yem önemlidir. Maliyetin yüzde 70’ini oluşturur. Meralar ise hayvanların bedelsiz beslendiği doğal alanlardır.
Mera talanı
Cumhuriyetin hemen ardından (1928’de) işlenen toplam tarım arazi miktarı 6,6 milyon hektar iken çayır mera varlığı 46 milyon hektardı. Yani 1928’de çayır mera alanı, işlenen toplam arazi miktarının yaklaşık 7 katıydı. Bu oran, aslında doğanın o zamanlarda ne kadar daha yaşanılır olduğunu gösteren bir durumdur. Şimdilerde işlenebilen tarım toprağı miktarı 20 milyon hektara ulaştı. 1928’de 46 milyon hektar olan çayır mera varlığı, 1975’lerdeki sayıma göre 21,8 milyon hektara, şimdilerde ise, 15 milyon hektarın altına indi. Kısacası çayır mera varlığının üçte ikisi kaybedildi. Yitirilen çayır mera oranında ekolojik denge bozuldu.
İlk talana makineleşmenin tarımda yoğunlaştığı 1948-1965 yılları arasında girişmişiz. Bu zaman zarfında 10 milyon hektar çayır merayı ekime açmışız. Bu talanı yapanlar o zamanın orta ve büyük ölçekli toprakları ellerinde bulunduran, traktör alabilecek güçteki varlıklı aileler. Ağalar.
Oysa meralar, canlılar için hem üretim hem de yaşam alanlarıdır. Flora (bitki çeşitliliğine) ve faunaya (hayvan türlerine) barınak sağlar. Beslenme olanağı sunar. Gezegenimizin temel taşlarından olan biyoçeşitliliğe en başta meralar, yaylalar ve makilikler ev sahipliği yapar. Biyoçeşitlilik de, yağış rejimini düzenler. Meralar, yaylalar ve makilikler doğal ve ortak toplumsal varlıklardır. Yok edildiğinde, tekrardan kolay kazanılamaz.
Meraların talan amacı değişti
Geçmişten bu yana meraların talan edilerek bitkisel üretime açılması her ne kadar ekolojiyi bozmuş, sosyal adaleti ve toprak eşitsizliğini büyütmüşse de, talancı ağalar, meraları ürün elde etme amaçlı olarak işlediler hep. Fakat son dönemlerdeki önü alınamaz duruma gelen hükümet destekli talanlarla meralar, yaylalar ve makilikler bitkisel ürün elde etme amaçlı açılmıyor, rant sağlamaya yönelik saldırıya uğruyor. İnşaat, sanayi, hidroelektrik santral, maden, termik, rüzgâr ve güneş enerji santralci şirketler tarafından tahrip ediliyor. Meralar ve yaylalar amacının dışında kullanıma (talana) açılıyor. Meraların kanunla belediyelerin tasarrufuna verilmesi, yaylaların satışa çıkarılması, hükümetin bir koyundan iki post çıkarma girişimidir. Girişim, doğanın, köylülerin sömürülmesinden başka bir şey değildir.
Özcesi, meralar, yüz binlerce canlı türünün üretim ve yaşam alanıdır. Talancılar ile rantiyecilerin türü tek, cinsi ise aynıdır. Sayıları yüze varmaz “yüzsüzler” kadardırlar. Hükümete, elini alnına, şapkasını önüne koyarak, yeniden düşünmesini öneririm. Yoksa, tüm canlılarla birlikte insanların eli böğründe kalacak.
Özgür Gündem Gazetesi /17.01.2014