DİB, son günlerde Afrin gerekçesiyle muhalefete dönük baskı ve operasyonlara ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada, HDP yöneticileri ve sol-sosyalist parti eş başkan ve sözcüleri ile savaş karşıtlarına dönük operasyonlara dikkat çekildi ve hak ve özgürlüklere sahip çıkma çağrısında bulunuldu.
Demokrasi İçin Birlik (DİB) yayınladığı açıklama ile Afrin'e yönelik askeri operasyon gerekçe gösterilerek toplumsal muhalefete dönük baskı ve sindirme operasyonlarına yönelik bir basın açıklaması yayınladı. Operasyonların gerçek nedenlerinin ve olası sonuçlarını değerlendirdiği açıklamada, yurttaşlara ve iktidara ayrı ayrı çağrı yapıldı.
Hemen her gün farklı illerde gerçekleşen bu operasyonlarla muhalif bütün kesimler üzerinde baskı kurulduğu; insan hakları savunucuları, gerçekleri yazmaya çalışan medya çalışanları, biat etmeyi reddeden akademisyenler, savaş karşıtları, sosyal medyadan itiraz eden herkes, yasal-meşru dernek ve platform temsilcileri, meslek örgütleri, HDP yöneticileri, sol-sosyalist partilerin eş başkanları, sözcüleri savaş karşı çıktıkları için hukuksuz biçimde gözaltına alındıkları ve tutuklandıkları belirtilen açıklamada, "Onlar susmaz!" denildi.
Açıklamada iktidara ve yurttaşlara iki ayrı çağrı yapıldı.
Siyasal iktidarın hukuksuz gözaltı ve sindirme operasyonlarına son vermesi, bir an önce OHAL'i kaldırması ve demokrasinin en temel ilkesi olan "düşünce açıklama" hakkının korunması konusunda duyarlı olması çağrısı yapılırken, yurttaşlara yapılan çağrıda "Türkiye’de düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü vardır. Hepimizin ülkemizdeki gidişat ile ilgili söz söyleme hakkı, özgürlüğü, sorumluluğu vardır. Kamuoyunu, kayıtsız şartsız, hangi görüşte olursa olsun, bu hak ve özgürlüğe sahip çıkmaya çağırıyoruz!" ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
BU NEDİR ?
Siyasal iktidar son günlerde savaşı gerekçe göstererek, toplumsal muhalefete dönük yıldırma ve sindirme operasyonlarını yoğunlaştırdı.
Tek adam, toplumsal muhalefeti yok etmek istiyor. Bu olamaz!
Birkaç haftadır farklı illerde toplumsal muhalefetin bütününe yönelen bu baskıların, tek adam rejimini kalıcı kılma çabası olduğunu biliyoruz.
Hemen her gün farklı illerde gerçekleşen bu operasyonlarla muhalif bütün kesimler üzerinde baskı kuruluyor; insan hakları savunucuları, gerçekleri yazmaya çalışan medya çalışanları, biat etmeyi reddeden akademisyenler, savaş karşıtları, sosyal medyadan itiraz eden herkes, yasal-meşru dernek ve platform temsilcileri, meslek örgütleri, HDP yöneticileri, sol-sosyalist partilerin eş başkanları, sözcüleri hukuksuz biçimde gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Onlar susmaz!
15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve KHK’lar ile ülkenin tamamı neredeyse cezaevine çevrilmiş durumda.
Savaş ortamının kışkırttığı milliyetçiliği ve şovenizmi arkasına alan siyasi iktidar en küçük bir itiraza bile tahammül göstermiyor.
Bu tahammülsüzlük nedir?
Kutuplaştırma;
“Ya iktidarın yanındasınız ya da düşmansınız” noktasına gelmek üzere.
Böyle bir baskı ortamında susmaktır tahammül edilemeyecek olan.
Adalet Bakanı’nın 10 Şubat’ta yaptığı açıklamaya göre, sadece 2017’de savcılıklarda 4 milyon 212 bin yeni soruşturma açılmış görünüyor. Ülkede yaşayan yetişkin her on kişiden birinin soruşturma kapsamında olduğu düşünülürse, toplumun nasıl bir cendere içine sıkıştırılmış olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
İKİ ÇAĞRI;
Siyasal iktidarı,
bu hukuksuz gözaltı ve sindirme operasyonlarına son vermeye, bir an önce OHAL’i kaldırmaya ve demokrasinin en temel ilkesi olan “düşünce açıklama hakkı”nın korunması konusuna duyarlı olmaya ÇAĞIRIYORUZ.
Yurttaşlarımıza,
Türkiye’de düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü vardır. Hepimizin ülkemizdeki gidişat ile ilgili söz söyleme hakkı, özgürlüğü, sorumluluğu vardır.
Kamuoyunu, kayıtsız şartsız, hangi görüşte olursa olsun, bu hak ve özgürlüğe sahip çıkmaya ÇAĞIRIYORUZ!