ABD’de tutuklu bulunan Zarrab’ın davasında savcılık, 17-25 Aralık soruşturmasındaki ses kayıtlarının dinletilmesini istedi. Sanıkların avukatları talebe karşı çıkarken, savcılık kayıtların “kanıt” olduğunu söyledi.
17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nun kilit ismi Reza Zarrab’ın İran’a yönelik ekonomik ambargoyu delmek, kara para aklamak ve banka sahtekarlığı iddialarıyla ABD’de tutuklu yargılandığı davada Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı verilmesi ve dosyaya Emine Erdoğan adının girmesinin ardından New York Güney Savcılığı’ndan dikkat çekici bir adım daha geldi.
İlhan Tanır’ın Washington Hattı’nda yer alan haberine göre; mahkeme yargılamaya ilişkin yeni e-postaları yayımladı. E-postalarda savcılığın 12 Ekim günü 17-25 Aralık soruşturmalarında elde edilen ses kayıtlarının duruşmada dinletilmesi kararı aldığı ortaya çıktı. Kararı aynı davada yargılanan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın avukatlarına bildiren savcılık, şahitlerin canlı ifadelerinin alınabileceğini belirtti.
Avukatlar kayıtların dinletilmemesini istedi, savcı “Kanıt” dedi
Cathy Fleming adlı savunma avukatı ise 16 Ekim tarihli yanıtında bu karara sert bir biçimde karşı çıktı. Ses kayıtlarının eksik olduğunu, özgün halinin bulunmadığını, bu ses kayıtlarını kimin alıp taşıdığının bilinmediğini ileri süren avukat, kayıtların dinletilmemesini istedi.
Avukat, savcılığa ayrıca “Aralık 2013’te Zarrab’ın ve diğer sanıkların tutuklanmasında ABD’nin herhangi bir birimi yer aldı mı?” diye sordu.
Zarrab davasından birinci derecede sorumlu iki savcı yardımcısından Michael Lockard ise 26 Ekim tarihli yanıtında “Herhangi bir Amerikan biriminin ses kayıtlarının yapılmasında bir rolü hakkında bilgimiz yok. Kanıt bölümünde ortaya çıkarılan kayıtlar, savcılığın elindekilerin tamamen eşleridir” karşılığı verdi.
Savcılık, savunma tarafının ses kayıtlarını uzmanlara inceletebileceğini de belirtti.
Savcılığın yanıtı üzerine avukatlar, 30 Ekim’de Yargıç Berman’a başvurarak kayıtların dinletilmemesini istedi. Kayıtların ABD’nin kanıt standartlarına uymadığını ve ciddi derecede güvenilmez olduğunu ileri süren avukatlar, 17-25 Aralık operasyonunun bir “yargı darbesi” olduğunu iddia etti.