Son bir buçuk yıldır Suriye rejimine ve dış destekli muhaliflerine karşı Rojava’da öz-yönetim ve öz-savunma mücadelesi veren Kürtler, gelinen süreçte Suriye’nin en dikkate değer politik aktörü haline gelmiştir. Durdukları doğru ve haklı zemin, Rojava’da Kürtleri bölgesel politikalarda söz sahibi olmak isteyen her gücün dikkate almak zorunda olduğu bir konuma yerleştirmiştir.
Rojava’da Kürtler AKP’nin desteklediği cihatçı çetelere karşı kendi özgücüne dayanarak kendi coğrafyasını koruyor. AKP’nin militarist-emperyal heveslerine dayalı hesapları suya düşerken elinde kalan tek şey bu silahlı çeteler oldu. Ağustos ayı sonlarında El Kaideci çeteler, Türkiye’ye 7 km mesafedeki Azaz’da Irak ve Şam İslam Devletini (IŞİD) ilan ettiler. Ve önlerinde ciddi bir engel olarak gördükleri Kürtlere olanca güçleriyle saldırıyorlar. 14 Ekim’de bayram dolayısıyla YPG’nin (Halk Savunma Birlikleri) Rojava’da ilan ettiği ateşkese rağmen El Kaide çetelerinin saldırıları kesintisiz devam etti.
Bu çetelerin saldırıları sonucunda hayatını kaybedenler arasında PYD lideri Salih Müslim’in oğlu Şervan Müslim’in de olması, bir gerçeği tekrar gözler önüne serdi. Kürtler Rojava’da bir bütün olarak varıyla yoğuyla kendi yaşam alanlarını, doğup büyüdükleri bölgeyi savunuyorlar. El Kaide türevi en-Nusra’dan Ahrar el-Şam’a, Batının “ılımlı” saydığı Liva el-Tevhid’den “Selefi” kollarına kadar uzanan bütün bu grupların hiçbirinin Rojava’da herhangi bir tabanı ve desteği yok. Yani onlar halkı ya da coğrafyayı korumak için değil bölgede yaşayan bir halkı katletmek üzere ordalar.
AKP, bugünlerde IŞİD adındaki örgütten rahatsız. El Kaide bağlantılı bu örgütün Türkiye ile Suriye’yi birbirine bağlayan bazı sınır kapılarını ele geçirmesi ve Türkiye’ye sınır komşusu olması kısmî düzeyde de olsa rahatsızlık yaratmış durumda. 2012 yılının başından beri verilen desteğin sonuçları ve faturası Türkiye için çok ağır olabilir. Ancak şimdilik bu konuda birkaç küçük adım dışında köklü politika değişikliğine işaret eden bir adım görülmüş değil. Bir taraftan El Kaide’ye ve ona bağlı gruplara “terörist” diyen bir dil kurulmaya ve bu, medyaya sipariş edilen yayınlarla desteklenmeye çalışılırken, diğer taraftan THY pilotları için yapılan pazarlıklarda aslında Türkiye’nin bu gruplar üzerinde devam eden etkisi açığa çıkmış oldu. Pazarlık konusu yapılarak hibe edilmesi meşrulaştırılan paranın bu gruplara aktarılması da cabası. AKP’nin bir diğer marifeti ise “tavukları birbirine karışan” Kürtler arasında, tıpkı Kudüs’te İsrail’in yaptığına benzer bir duvar örme hamlesidir. Duvarlar örerek Rojava Kürtleri ile Türkiye Kürtleri arasındaki bağları koparma hesabı yapıyorlar.
Ortadoğu’da Kürtlerin rolü artıyor
Kürt halkı özellikle takındığı kararlı tutum ve örgütlü gücüne uygun olarak geliştirdiği Rojava hamlesiyle bölgesel politikaların merkezine oturdu. Rusya’nın, Kürtlerin Cenevre görüşmelerinde mutlaka bulunması gerektiğine ilişkin art arda yaptığı açıklamalar da bunu teyit eder durumda. Kürt halkı önümüzdeki dönem gerek Suriye’nin geleceğinde gerekse Ortadoğu’nun yeniden biçimlenmesinde çok önemli roller oynayacak.
PYD’nin Kürtleri temsilen Cenevre’de inisiyatif almasına engel olmak üzere çalışmalar da hızlanmış durumda. Rojava’da başlayan devrim sürecinden bu yana hizipçilik yaparak sürekli olarak devrim karşıtı faaliyet içerisinde olan, bunu El Kaide destekli gruplarla işbirliğine kadar vardıran Kürt Demokrat Partisi (El-Parti), Mustafa Cuma liderliğindeki Azadi Partisi, Kürdistan Birliği Partisi ve Mustafa Oso liderliğindeki Azadi Partisi, Ahmet Davutoğlu ile de görüştükten sonra PYD’ye karşı birleşme kararı aldı.
Kürt Yüksek Konseyi (KYK) heyeti Ankara’da sınır kapılarının açılması ve Türkiye’nin çetelere verdiği desteği kesmesi için görüşmeler yaparken bu dört parti de Davutoğlu ile Cenevre’de Suriye Ulusal Konseyi (SUK) çatısı altına girmeyi müzakere ediyordu.
Suriye Kürdistan Demokrat Partisi’ni kurmak için kongre hazırlıklarına başlayan bu gruplar Irak Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri ve Federe Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin de güçlü desteğini almış durumdalar. Önümüzdeki günlerde Rojava’ya yönelik bu çok yönlü kuşatma hamlesinin sonuçlarını göreceğiz.
Esad’a karşı dışarıdan destekle ayakta tutulmaya çalışılan muhalefetin, aslında Batı için Esad’dan daha tehlikeli bir güç olduğunun görülmesi, ABD’nin son dönem Suriye politikasında önemli bir ayraç işlevi görmüştür. Rusya, kimyasal silahlar krizinde geliştirdiği çözüm planı ile bir anlamda ABD’nin imdadına yetişmiştir. Ancak AKP için durum aynı kolaylıkta gelişmeyecek gibi gözüküyor. AKP iyiden iyiye köşeye sıkışmış durumda. Yürüttüğü bölgesel politikalar ve kullandığı dil, onu gerek kendi ittifak zemininde gerekse bölgesel ilişkilerde içinden çıkılması güç bir pozisyona sürüklemiş görünüyor. AKP, köylü kurnazı oyunlar ve mahalle kabadayısı efelenmelerle üstesinden gelemeyeceği kadar çamura bulanmış durumda.