Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nun komün seçimlerine kadarki süreci değerlendiren TEV-DEM Yönetim Kurulu üyesi Aldar Xelil, önce kendilerini sonra toplumu eğitmekle başladıklarını belirterek, devrim sürecini herkesin yer aldığı komünlerle demokratik federasyona evirdiklerini söyledi.
Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu, 22 Eylül'de Cizîre, Fırat ve Efrîn bölgeleri ile Qamislo, Hesekê, Girê Spî, Kobanê, Efrîn ve Şehba kantonlarında gerçekleştirilen seçimle komün eşbaşkanlarını seçti. Federasyonun sistemi temeli olarak kabul edilen komün seçimlerinin ardından kent, kanton ve bölge meclisleri ile son olarak da federasyon seçimi yapılacak. 2012'de Rojava devrimi ile başlayan ve federasyona evrilen süreçte yaşanan zorlukları ve adım adım inşa edilen toplumsal yaşamı, Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yönetim Kurulu üyesi Aldar Xelil, Mezopotamya Ajansı'ndan Erdoğan Altan’a anlattı.
'Eğitimle başladık'
Federal projenin başarısının 3 sebepten dolayı çok önemli olduğunu belirten Xelil, bunlardan ilkinin demokratik ulus ve demokratik Suriye olduğunu ve artık rejim bünyesindeki halkların dahi merkezi sistemi kabul etmediğini ifade etti. Bu merkezi sistemin yerine federal bir sistemi öngördüklerini dile getiren Xelil, seçim ve inşa sürecine işaret ederek bu sistemi aşama aşama pratiğe geçirdiklerini söyledi. Önce kendilerini eğitmekle başladıklarını kaydeden Xelil, "Sistem nasıl olacak? Halkların iradesi nasıl yansıyacak? Tüm etnik yapılar nasıl kendine yer bulacak? Birlikte yaşam nasıl olacak? Kürt Sorunu nasıl çözülecek? sorularına cevap aradık. Tüm bu teorik sorunları tartıştık aşama aşama çözdük, çözüyoruz. 2011'de savaşın başlaması ile adım adım bu sorulara cevap olduk. Başlangıçta proje bu kadar geniş değildi ancak şimdi Suriye halklarına umut oldu. Başlangıçta federasyon demedik, sadece sesimizin ve rengimizin diğer halklar ile birlikte görülmesini istedik" dedi.
'Başta federasyon diyemezdik'
Kürtlerin varlığının kabul edilmesi talebi makul olduğu için herkes tarafından kabul gördüğünü aktaran Xelil, "Kürtlerin düşmanları kabul etmese de biz bayrağımız, kültürümüz, irademiz, dilimiz için çalışmaya başladık. Başlangıçta sadece meclislerimizi kurduk, devlet istemedik, irademizi tanıttık. Öncelikle bizim halkımız bile talebimizin gerçekleşmeyeceğine inanıyordu. Meclis kurmanın zamanı olmadığını söylüyorlardı. Biz meclis seçimlerini yaptığımızda rejimin varlığı insanları korkutuyor ve bizim hayal dünyasında olduğumuzu söylüyorlardı. Seçimleri yaptığımızda anlatmakta zorluk çekiyorduk. Bu sebeple o dönemlerde federal bir sistemden bahsedemezdik, çünkü bizim arkadaşlarımız dahi kabul edecek yapıda değildi" diye konuştu.
YPG/YPJ kuruldu
Büyük bir adım atarak Kürtçe okullar açtıklarını ve bazı insanların evlerinin okul yapılması için açtığını kaydeden Xelil, ancak yine kabul etmeyenlerin de çıktığını söyledi. Xelil, şöyle devam etti: " Temelin güçlü olması için stratejimizi siyasi gündemimiz yaptık. Devrimin toplumla yapıldığını ve toplumunda örgüte ihtiyacı olduğunu kabul ettik. Toplumu örgütleme çalışmalarına başladık ve parça parça örgütlemeyi genişlettik. Asayişin sağlanamayacağı düşünüldü, korkuyor kabul edilmiyordu. Kabul ettirene kadar büyük zorluklar yaşadık. Başlangıçta bazı mahallelerin güvenliği elinde sopa olan gençler ile alındı. Biz bu şekilde asayiş sistemini kurmak istiyorduk. Bir dönem sonra gençler eline silah aldı ve sistem oturmaya, büyümeye başladı. Sonra köy yollarını, uzak kentlerin yollarını ve sonunda da tüm yolları tuttuk. Bu şekilde ortaya çıkan asayiş güçleri şimdi dünyada ses getiren bir güç oldu. Sistemi böyle inşa ettik, toplum örgütlendi, kurumlar kuruldu, eğitim sistemi temel oldu, sağlık için Heyva Sor kuruldu, YPG, YPJ kuruldu, belediyeler çalışmaya başladı."
Demokratik özerklik ilan edildi
Kurumların bir parti ya da siyasi oluşumun eline bırakılmadığını, direk toplumun çalışmaları yürüttüğünü dile getiren Xelil, "Bu temelde meclisler kuruldu ve kurumlar onlara bağlandı. Ancak yeni olan meclislerimiz bazı kurumları yönetecek güç ve anlayıştan yoksundu. Çünkü yönetme anlayışı bizde eksikti. Meclislerin o anlayışa gelmesinin de 3-4 yıl zaman alacağını gördük ve bu süreyi bekleyemezdik. Halkımızı siyasi idari anlamda boşluğa bırakamazdık. Devlet olmayan orta yol aradık ve demokratik özerkliği ilan ettik. Özerklik gelişkin bir sistemdir. Halk meclisleri, mahalle ve köy meclisleri, bunun yanında da hükümet meclisleri kurduk. Bu sistemimizi tam ifade etmiyordu. Özerkliğe de federalizme de uygun değildi. Ancak sistem yıkılmış ve biz kendi sistemimizi hemen yerine koyamazdık. Örgütlediğimiz topluma böyle bir ara formül bulduk. Bu ara formülde kanton meclisleri de, kanun koyucu (Zagonsaz) meclis, adalet meclisleri vardı. Zagonsaz ve yönetim meclislerini ayrı ayrı esas alsak, sistemimiz devlet olurdu. Her ikisi de esastır dedik. Buda sıkıntılar doğurdu. Çünkü dünyada örneği yoktu. Bizde tam anlamıyorduk. Bizim kurmak isteğimiz federasyon meclisi ve bu meclisin bünyesinde bu işlerin ayrı ayrı yapılması idi" diye konuştu.
Toplumun savunma güçleri kuruldu
Meclislerin toplantılarını birlikte yapmaya başladıklarını ancak hepsinin bir edilmesinde sorunlar yaşadıklarını belirten Xelil, sonunda bu yapılanmaya özerklik dediklerini ve diplomasi yürütüp özerkliği kabul görür bir hale getirdiklerini, halkın da kabul ettiğini söyledi. Bu şekilde inşaya yöneldiklerini ve çalışmaları derinleştirdiklerini ifade eden Xelil, şöyle dedi: "Bu sistemi Suriye'nin diğer bölgelerinde yaşayan insanlarda dillendirmeye, istemeye başladı. Koşullar sistemin başlangıç inşasını öyle gerektirdi. Bu yapılanmanın diplomasisini yürüttük, ilişkilerimizi geliştirdik, saldırılar fazla olmadı. Savunma güçlerimiz büyüdü, bu sistem kapsayıcı oldu ve diğer uluslarda katılım sağladı. Böylelikle diğer halkların TEV-DEM'e katılımını sağladı. YPG/YPJ güçlerimizin dışında tüm halkları kapsayan Erka Xweparastinê'yi kurduk. Uluslarası güçlere karşı demokratik özerk yönetimin gücü Erka Xwe Parastinê'dir dedik."
'Sistemin temelini komünler oluşturdu'
Bu şekilde kurumların tek tek oluşturulduğunu ve asayişin PYD asayişi değil toplumun asayişi olarak kabul edildiğini aktaran Xelil, TEV-DEM üzerinden iki meclisli sistemi bir noktaya kadar getirdiklerini ancak yetmediğini söyledi. Xelil, 2014 yılında kurdukları Demokratik Özerk Yönetimi'ni ulaşmak istedikleri federasyona doğru geliştirmeye başladıklarını ve federal sistemle halkın tam anlamda kendini yönetmesini esas aldıklarını belirtti. Diğer halklarla ittifak geliştirdiklerini ve yeni kurumlar ortaya çıkmaya başladıklarını dile getiren Xelil, "Toplum bunu nasıl başaracak arayışına girdik. Komünler hazır değildi. Önce kurduğumuz komünler PYD'nin olarak adlandırıldı ve dışımızdakiler yer almadı. Mahalle komünlerine sadece dostlarımız katıldı. Başlangıçta seçim ile komünler oluştursak, eskiye yani çok meclisli yönetime dönmüş olurduk. Şimdi bu yapılanmayı herkes kabul etti ve sorunlarını komünler üzerinden çözmeye ihtiyaçlarını dile getirmeye başladı. Sistemin temelini bu komünler oluşturdu. Komünler üzerinden herkesi tanıma fırsatı oldu. Devletlerin istihbaratı ile yaptığını, biz doğal yolla komünler üzerinden yaptık. Kendi kararlarını alabildiler. Ekonomik alanda da komünler karar sahibi olmalıdır. Tek bir kişinin bile farklı kararı tüm komün bileşenlerinin uzlaşmasını sağlama zorunluluğu getiriyor. Bir kişi komünlerde yer almak istiyorsa halkın ortak onayını almak zorunda. Adil olanı budur, komün böyle oluşur. Komünlerin temeli sağlam atılmaz ise, sistem kurulamaz, komün sistemin temeli olursa meclisler kurulabilir. Böylelikle kanton meclisleri, bölge meclisleri ve federasyonun halklarını temsil eden kongre kurulabilir. Bu meclisler ayrı yapılanmalar olmayacak. Meclisler kurulduğunda üyelerini görevlendirir ve belediye, sağlık, adalet ve diğer işler yürütülür. Meclis üyelerini görevlendirir, rapor alır, hesap sorar görevden alır" ifadelerini kullandı.
'Herkes yer alacak'
Kararların halk meclislerinden alınması gerektiğini vurgulayan Xelil, "Belediyeler şimdi kent meclisi ve halk meclisi diye 2'li yapılanmada. Ekonomik, eğitim ve diğer işler böyle yürütülüyor. Şimdi meclislerimizi birleştiriyoruz. Devletlerde seçilen meclise gelir ancak bizde halkının onayını alan herkes mecliste yer alır. Bu sebeple meclisleri oluştururken, yüzde 60'nı seçimle seçeceğiz ancak geri kalanı farklılıklarımızdan oluşacak. Yani her halk, herkesim, her farklılık temsil edilecek" diye belirtti.