Amed büyük belediye ve ona bağlı ilçe belediyelerinde uygulanan eşbaşkanlık sistemine yönelik başlatılan tartışmanın, mahkeme tarafından sonuçlandığı basına yansıdı. Kararın yürütmesine dönük iptal kararı alınmış.
Eşbaşkanlık uygulaması, Kürdistan özgürlük mücadelesinin ortaya çıkardığı demokratik gelişmelerinin başında gelmektedir. Kürt Halk Önderi’nin yıllar öncesinden tartışmaya koyduğu ve Kürdistan’ın her yerinde uygulamaya konan eşbaşkanlık uygulaması, sadece Kürdistan çapında bir demokratik kazanım değil, Türkiye, bölge ve dünya çapında da önemli demokratik gelişmelere yol açacak bir adımdır. Adeta demokratikleşmenin mayasıdır. Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de öncelikle BDP, DTK ve bazı sivil toplum örgütleri esas aldı ve uyguladı. Son yapılan yerel seçim sürecinde ise HDP ve BDP’nin ortak kazandığı belediyelerde temel bir ilke olarak uygulandı. Kürdistan’da kazanılmış belediyelerin esas aldığı eşbaşkanlık uygulamasının bir kazanım olarak görülmesi değil de AKP’nin atadığı ve tayin ettiği kaymakamları tarafından bir suç gibi ele alınıp mahkemelere verilmesi, iptal kararının çıkarılması, demokrasi mücadelesi açısından korkunç bir karardır. Çok geri, cinsiyetçi ve anti demokratik bir karardır. Toplumun demokratikleştirilmesi mücadelesinde oldukça geriye çeken bir politikadır. Toplumun kadın öncülüğünde giderek daha hızlı demokratikleşmesi mücadelesine muhafazakar AKP hükümetinin tahammülsüz yaklaşımını göstermektedir.
AKP hükümetinin yürüttüğü güncel politikalar, bünyesinde taşıdığı muhafazakarlığın ötesinde, tam manasıyla bir gericiliktir. Oluşturduğu dönemsel yürütme kabinesinde sadece bir iki kadın bakanı görevlendirmeyi büyük bir gelişmişlik olarak ele alıyor ve bununla yetiniyor. Oysa AKP kadın emeğinden en çok faydalanan bir partidir. Kendi işlerine kadınları oldukça koşturmaktadır. Bir partinin iç işlerine karışılmaz denilebilir. Ancak madem AKP herkesin işine karışıyor o zaman birileri de onun iç işlerini böyle değerlendirme hakkını kendinde görür. Ne parti içi mekanizmalarında, ne milletvekili seçimlerinde ne de yerel yönetim seçimlerinde kadına, emeğine denk bir düzeyde yaklaşım belirlememektedir. Tek başına iktidar partisi olmanın imkan ve olanaklarını kendi tabanındaki kadınlarla bile paylaşmayan bir partidir. Bin yıllardır birikmiş erkek egemen kültürün merkezi yönetim, idare ve otoriter iktidar tarzı ile yürümektedir.
Zaten dünyanın büyük ölçüde ortak tavır aldığı IŞİD gibi faşist bir çeteye destek veren siyasi bir güçten, her bakımdan tekçi zihniyeti savunan kutsayan bir siyasi yapılanmadan, kadın öncülüğündeki bu demokratik gelişmelere kolay kolay razı olmasını beklemek de biraz saf bir yaklaşım olacaktır. IŞİD faşizmine yol açan ana kaynak, bu tür zihniyet gerilikleridir. Tek cinsin ve tek kişinin yönettiği kent yöneticiliği ve idareciliği, böyle faşizme varan otoriter iktidarcı tarzların ana kaynağıdır. Bu yapılan değerlendirmeler, AKP’nin bu yönlü siyasetini değiştireceğine olan beklentiden değil, AKP içindeki kadın potansiyelinin de kendi partilerindeki bu anti demokratik tutumlara karşı bir ses çıkarma beklentisiyle yapılmaktadır.
Bu iptal kararı kabul edilmez bir karardır. Demokratik toplumsal yapılar ve özgürlük arayışındaki kadınlar, bu kararı elbette kabul etmeyeceklerdir. Eşbaşkanlık uygulamasının pratik engellemesi devreye girmeden, mahkemenin verdiği bu karara biran önce itiraz etmek gerekmektedir. AKP devletinin kaymakamlıklarının başvurusuyla çıkarılan bu engel, küçük bir engel değil, çağ dışı bir haksızlık ve kadın özgürlük adımlarını tasfiye girişimidir.
Alınan mahkeme kararı, halkın ve kadınların iradesini durdurmaya yetmez. Eşbaşkanlık uygulaması öyle devletin yasalarına dayanarak oluşturulmuş bir gelişme değildir. Halkın ve toplumun demokratik bünyesine dayanarak ortaya çıkarılmış bir gelişmedir. Kendisini ayakta tutmasını bilecek bir uygulama ve gelişmedir.
Mahkemenin aldığı bu karara kesinlikle hiçbir kadın ve demokratik yurtsever çevre sessiz kalmamalıdır. Mahkemenin verdiği bu iptal kararına itiraz; tüm örgütlü kadın yapılarının ve Türkiyeli demokratik kadın çevrelerinin, feminist oluşumların ortak sesi olarak yükselmelidir. Hatta bütün kadınların geleceğini ilgilendiren model bir uygulama olmasından kaynaklı olarak, iktidar ve ana muhalefet partilerindeki ve çevresindeki kadınların da gerekli tavrı göstermeleri, kadınca bir tutum olacaktır. Çünkü konu kadın kazanımlarının tasfiyesi olunca siyasi görüş farklılıkları anlamını yitirmekte ve kadınca ortak tavır gerektirmektedir.
(Özgür Gündem – 03 Kasım 2014 – Zilar Sterk)