Diyarbakır’da yapılan Newroz’da okunan Abdullah Öcalan’ın mektubunda Alevilerin zikredilmemesi, üstüne “İslam Bayrağı” tabirinin kullanılması ile birlikte süreç Aleviler açısından başka bir boyutta tartışılmaya başlandı.
Genel olarak bu işin karşısında duran ulusalcı Aleviler bu duruma hemen atlayarak “Bak işte biz demiştik, Kürt’ten bize dost olmaz, bu barışın neticesinde bizim payımıza katliam çıkacak” vb eleştirilerle veryansın etmeye başladılar. Birden bire İdrisi Bitlisi tekrar gündeme taşınarak Abdullah Öcalan ile özdeşleştirilmeye başlandı.
Kürt hareketi içerisinde bulunan Aleviler ile çözüm sürecine destek sunan Aleviler ise daha temkinli bir şekilde kaygılarını ve eleştirilerini dile getirdiler. Benim de içinde yer aldığım bir kesim İslam Bayrağı altındaki birlik tanımının hiçbir zaman demokratik bir yaklaşımın ve Aleviler ile diğer ötekileştirilenlerin hayrına bir durum olmadığına dair yazılar yazıp, konuşmalar yaptık. Bu uyarılarımız dikkate alındı ki Kürt siyasetinin en üst kadroları konu hakkında açıklamalarda bulunmaya başladılar. Alevilerin kaygılarında haklı olduğunu belirtip, sürecin demokratikleşme süreci olduğunun üzerinde durdular. Bu açıdan bizim açıklamalarımız da yerini bulmuş oldu. Ama bütün bunların dışında şunu ifade etmek gerekiyor ki bu barış Alevileri kapsasın kapsamasın, sadece Kürtlerle devletin barışı olacaksa bile, “Aleviler içinde yoksa biz yokuz” gibi bir yaklaşım içerisinde değiliz. En nihayetinde ortada bir sorun var. Can yakıcı bir sorun var ve insanların canı gidiyor. Bu sorunun çözülmesi diğer sorunların daha rahat konuşulmasının önünü açacaktır. O açıdan bile, biz bir taraftan kaygılar taşısak da “Aleviler barışın içinde yoksa biz yokuz” biçimindeki tutumun içerisinde asla olmayacağız.
Netice itibarıyla ülkede 30 yıldan fazladır sürdürülen savaşın durdurulması gerekiyor. Savaşın getirdiği nedenlerden kaynaklı olarak Kürt sorunu dışında başka bir sorun konuşulamaz oldu. Alevilerin de çok yaşamsal sorunları var;inançlarından kaynaklı, kültürlerinden kaynaklı, kimliklerinden kaynaklı. Buna rağmen Kürt sorunu, Alevilerin, işçilerin, emek sorununun, bütün bu sorunların önüne geçiyor. Bu da çok doğaldır. Çünkü canlar ölüyor. İnsanlar toprağa veriliyor. Bundan kaynaklı olarak da bu sorun birincil olarak gündeme geliyor. Bu sorunun kalkması, çözümlenmesi, tabii ki demokratik, barışçıl yol ve yöntemlerle ve tabii ki Kürt halkının haklarının, taleplerinin verilmesi ile birlikte barış mümkün olabilecektir.
Biz bu sürecin ülkenin demokratikleşme süreci olmasını istiyoruz. Sadece Kürtlerin sorununu çözmek yetmez. Bu ülkede yaşayan ve ülkenin demokratik olmayışından kaynaklı olarak sorun yaşayan tüm kesimlerin sorununun da bu inşa sürecinde çözülmesi gerekiyor. Ülkenin demokratik olmaması Kürt sorununun kalıcı bir çözüme kavuşamamasına, bu süreçte elde edilen kazanımlarında uzun vadede tekrar ihlal edilmesine neden olacaktır. Bu açıdan da bakıldığı zaman mesele sadece barış değil, ülkenin demokratikleşmesidir.
Alevilerin önemli bir kesimi“ulusalcı” diye tanımlanan bir siyasi görüşe sahiptir. Barışa karşı olmamakla birlikte bu kesimin süreçle ilgili olarak doğru bilgilendirilmesi ve ikna edilmesi gerekmektedir. Burada önemli bir gelişme oldu. Ulusalcı kanadın önemli temsilcilerinden İzzettin Doğan akil insanlar listesine alındı. Bu bizim açımızdan son derece önemli. Ben bunu önemli, anlamlı buldum.
İzzettin Doğan bugüne kadar, göreve geldiğinden bu yana devletçi bir tutum sergilemiş ve Alevilerin devletle olan sorunlarında devlet yanlısı bir tutum almıştır. Devletin hoşuna gitmeyen çözümlerden yana değil, devletin kabul edebileceği kendince makul çözümlerden yana tercih yapmıştır. Doğan, 2 Temmuz Madımak’ta yoktur. Sivas’ta yoktur. Gazi’de yoktur. Anmalara gelmez. Yani Alevilerin kanayan bir yarası olduğu zaman, orada İzzettin Doğan yoktur.
İzzettin Doğan hep devlet yanlısı olmuştur. Bu alanda da ulusalcı Kemalist Alevi kanalının önemli bir temsilcisidir. Akil insanlar listesinde yer alması bizim Alevi kurumlarından birçoğunun tepkisiyle karşılandı. Ama ben bunu böyle karşılamıyorum. Çünkü, en nihayetinde bu sürece ikna edilmesi gereken Alevilerin ulusalcı kanalıdır. O kanalı en iyi İzzettin hocanın ikna edebileceğini, kendi içlerinden bir arkadaşımızın bunu yapabileceğini düşünüyorum.
Biz Alevi kurumları olarak bu süreçle ilgili olarak 14 Nisan tarihinde Ankara’da toplanıp Kurultay toplama kararı aldık. 12 Mayıs tarihinde bu süreci değerlendireceğimiz, Alevilerin anayasal düzlemde yerini konumunu değerlendirecek, nasıl olması gerektiğini dile getiren bir sonuç deklare edeceğiz. Bu sürece seyirci değil, kendi cephemizden, kendi dilimizden müdahil olacağız.