Nükleer programı üzerinden İran ile BM güvenlik konseyi daimi beş üyesi ve Almanya’nın katıldığı görüşmeler, 23 Kasım’da bir anlaşmayla sonuçlandı. Anlaşmada İran’ın uranyumu yüzde 5 zenginleştirmesi kabul edilirken, elinde bulunan yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum stokunu da imha etmesi yer alıyor. Ayrıca nükleer faaliyetlerin sürdüğü şehirlerde uluslararası gözlemci sayısı arttırılacak. 6 ay boyunca yeni bir nükleer yaptırım da olmayacak.
Bu anlaşma, bölgesel düzeyde oynayan taşların yeniden dizaynında önemli bir anahtar olma potansiyeli taşımaktadır. Uygulanan ambargo nedeniyle sahip olduğu doğalgaz ve petrol rezervlerinin çok altında bir üretim yapmakta olan İran, anlaşmayla mevcut kapasitesinin çok üstüne çıkabilecektir. Birçok ülkeye yeniden petrol akmaya başlarken İran’a sermaye akışı hızlanacaktır. Ayrıca İran’ın batı bankalarında bloke edilen milyar dolarları serbest hale gelecek bu da İran ekonomisinin küresel sermaye gruplarıyla bağlarını güçlendirecektir. Bu durum önümüzdeki dönem gelişmekte olan ülkelerin zirvelerinde (G20) İran’ın da boy gösterme olasılığını güçlendirmektedir.
İran ile anlaşma tüm Ortadoğu’yu etkileyecek
ABD açısından Suriye’de ortaya çıkan gelişmeler kimi taktiksel hamlelerde değişikliği zorunlu hale getirmektedir. Bir taraftan İran üzerinden hem Suriye’nin normalleştirilmesi, Irak’ın yeniden kontrol altına alınması sağlanacak hem de siyasi, ekonomik ve askeri anlamda İran’la doğrudan bağlantılı Hizbullah’ın küresel kapitalist sisteme entegrasyonu sağlanacaktır. Diğer taraftan bir önceki dönem “Sünni İslam” üzerinden yürütülen bölgesel politikalar, Suriye ve körfez ülkelerinde -ABD’nin başına bela açabilecek düzeyde- El Kaide bağlantılı yönetimlerin oluşmasına zemin hazırladı. ABD, İran üzerinden kurulacak yeni bir Şii politikayla hem bu güçlerin dengelenmesini ve kontrolünü kolaylaştırmak hem de Şii Nüfus içinde ortaya çıkan anti- Amerikancı politikaları yumuşatmak istiyor.
Bölge ülkeleri ve bölgesel güçler açısından bu yakınlaşmanın çok yönlü sonuçlar üretme olasılığı söz konusu. İlk tepki gösteren S. Arabistan, İsrail’le aynı görüşte olduğunu açıklayacak kadar gözünü karartmış durumda. Ortadoğu’da ABD politikaları bugüne kadar “Suudi Sünni ABD” üzerinden yürüyordu. S. Arabistan buradan aldığı güçle pervasızca, her tür fitne, saldırgan, bölgesel düzeyde ayrıştırıcı politikalara imza atabiliyordu. Önümüzdeki dönem bu konuda daha temkinli hareket etmek zorunda kalacak.
Rojava devrimiyle bölgesel politikalarda artık hesaba katılmak zorunda kalınan Kürtler, yüksek olasılıkla yeni kurulmak istenen bölgesel dengelerde önemli bir yer işgal edecektir. Özellikle İran, doğalgaz ve petrol boru hattı güzergâhının, Kürtlerin yaşadığı bölgeden geçme olasılığı bu durumu daha da güçlendirmektedir.
Türkiye geri plana itilecek
İran’ın, bölgesel politikalarda eski yalıtık görüntüsünden kurtulup sahip olduğu politik, ekonomik ve stratejik konumunu güçlendirecek ilişkiler geliştirmesi, Türkiye’yi derinden etkileyecektir. Türkiye, küresel güçlerle Ortadoğu’da sahip olduğu stratejik konumu üzerinden politikalar geliştiriyordu. İran’ın bölgede ön plana çıkması Türkiye’nin konumunu geri plana itecektir. Öte yandan Suriye ve Mısır’da izlediği dış politika Türkiye’yi komşularından yalıtık bir pozisyona düşürürken, küresel emperyalist güçler nezdinde kredisinin azalmasına sebep olmuştur. İran’ın küresel güçlerle geliştirdiği yeni ilişkiler Türkiye’yi bölgesel ilişkilerde izole devlet konumuna itecektir.
İran’ın bölgede etkisin artırması beraberinde Rusya ve Çin’in ağırlığının artması anlamına gelmektedir. Suriye üzerinden kurulan stratejik ittifakın; ekonomik, politik ve askeri alanlarda güçlendirilmesi kaçınılmazdır. Bu durum küresel güçler arasında yeni bir denge kurulduğu anlamı taşımaktadır. En azından İran’ın küresel sisteme entegre edilmesi konusunda bir uzlaşma olduğunu söylemek mümkün.
H.Ruhani’nin 14 Haziran’da dini lider Hamaney’in de desteğiyle cumhurbaşkanı seçilmesi, yaşanan bu gelişmelerin öncüsü olmuştur. Ruhani, İran halkının reform talebini kısmi düzeyde de olsa karşılama, bölgede izole devlet görüntüsünden kurtulup Batı ile yeniden ilişkiler geliştirme vaadiyle seçildi. Batı ile ilişkiler geliştirmede çok hızlı adımlar atıldığını söylemek mümkün. Ancak Batı’yla kurulan her ilişkinin bir de çözücü ve sınırlayıcı etkileri olacaktır. Önümüzdeki dönem bunun İran ve İran halkı üzerindeki etkilerini göreceğiz.