14 Mart ta iş bırakan sağlık emekçileri Hacettepe Heykel Önünde bir araya geldi. Sağlık emek alanında iş bırakan 15 kurum adına açıklamayı Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Mine Coşkun okudu. Dr. Coşkun, başka bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu ifade ederek, sağlık emekçilerinin taleplerini açıkladı. Coşkun, şiddetten arınmış, güvenli ve güvenceli iş ve çalışma ortamında hekimlik yapmak istediklerini söyledi.
Hacettepe Üniversitesi Heykel Önünde yapılan açıklamaya Türk Tabipleri Birliği’nin yanı sıra iş bırakan 15 kurumun başkan ve temsilcileri, CHP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Halkevleri, illerden tabip odası Başkanları ve çok sayıda hekim katıldı. Asistan hekimler “Köle değiliz” yazılı dövizler taşıdığı açıklamada, ATO “başka bir sağlık sistemi mümkün” yazılı pankart açtı.
“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Herkese eşit, parasız sağlık” sloganlarının atıldığı açıklamayı ATO Başkanı Dr. Mine Coşkun okudu. “Bugün üzülerek ifade ediyoruz: Gerek sağlık sisteminde çığ gibi büyüyen sorunlar, gerekse ülkemizin sosyoekonomik koşulları nedeniyle bayram havasından çok uzaktayız…Her yıl olduğu gibi bu 14 Mart’ta da Tıbbiyelilerin halkına duydukları sorumluluk duygusuyla hareket ediyoruz. Halktan ve emekten yana, ‘Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün’ parolasıyla sorunlarımıza dikkat çekiyor, çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz.” dedi.
Ülkemizde tam iyilik hali kalmadı!
Ülkemizde ‘‘tam iyilik’’ halinden söz etmenin olanaksız olduğunu ifade eden Dr. Coşkun, “Türkiye’de sağlık ekonomisinin üçte biri özel sektörün kontrolündedir. Özel sektör kamu kaynaklarıyla büyümüş, kamu sağlık kuruluşları işletmelere dönüştürülmüş, şehir hastanelerinde olduğu gibişirketler sağlık yönetiminde söz sahibi olmaya başlamış, hizmet sunumu piyasanın insafına terk edilmiştir. 2002’den 2023’e kadar geçen sürede kamudaki yatak sayısı 1,3 kat, hekime başvuru 3 kat, ameliyat sayısı 3 kat artmıştır. Buna karşılık özel sektördeki yatak sayısı 4,5 kat, hekime başvuru 8 kat, ameliyat sayısı 7 kat artmıştır. Özel hastane patronlarını kalkındıran, kamuyu ise ikinciplana atan bu tablo, Sağlıkta Dönüşüm Programının sonucudur.” diye konuştu.
“Sağlık alanında şiddet bitmiyor”
Sağlıkta yaşanan şiddetin sürdüğünü ifade eden Dr. Coşkun, “Beyaz Kod sistemi kurulduğundan bu yana en az 122 bin şiddet bildirimi yapıldı. Şifa dağıtması gereken sağlık kurumlarından her gün kavga, darp, silahlı çatışma haberleri geliyor. Tüm basamaklarda şiddet kol geziyor ancak hukuki bakımdan caydırıcı olacak hiçbir somut önlem alınmıyor. Şiddet verileri kamuoyuyla paylaşılmıyor. Bir başka şiddet türü olan mobbing ise sağlık çalışanlarında tükenmişliği giderek artırıyor.” dedi.
Birinci basamakta koruyucu sağlık hizmetlerinin verilemediğini ifade eden Dr. Coşkun, “Sağlık Bakanlığının 2025 yılı bütçesinde tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılan kaynak yüzde 72’yi bulurken,birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerine kaynağın yalnızca yüzde 28’i ayrıldı. Birinci basamağa ayrılan kaynağın yetersiz olması daha çok hastalık, sağlık kurumlarına daha çok başvuru, sağlık sistemine daha çok yük demek” dedi.
Uygulanan aile hekimliği ödeme ve sözleşme yönetmenliğinden vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Coşkun, beş dakikada sağlık hizmetinin verilmesinin mümkün olmadığını, mevcut sağlık sisteminde asistan hekimlerin tükendiğini ifade ederek başka bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu söyledi.
Talepler
“Başka bir sağlık sistemi mümkün” diyen hekimlerin talepleri şöyle:
- Şiddetten arındırılmış güvenli çalışma ortamları için hareket geçilmelidir. TTB’nin hazırladığı Sağlıkta Şiddet Yasası derhal çıkarılmalıdır.
- Sağlık kurumlarını işletme gibi görülmesinden vazgeçilmeli; toplam kalite yöntemi, maliyet hesapları ve performans sistemi terk edilmelidir.
- Hekimlere emekliliğe yansıyan tek kalemde maaş verilmelidir. Emekli hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının maaşları yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır.
- Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan hekimlerin vergi kesintisi yüzde 15’i geçmemelidir.
- Etkin sevk zinciri modeli yaşama geçirilmelidir. Birinci basamak üzerinden sevk zinciri koşullarına uydukları ölçüde bütün yurttaşların tanı ve tedavileri sosyal güvenlik kapsamında olmalıdır. Bu modelin uygulanabilmesi için aile hekimi başına düşen nüfus 2.500’ü geçmemelidir.
- Hastalıkları tedavi edici değil, sağlığı koruyucu anlayış önceliklendirilmelidir. Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerine bütçeden ayrılan payartırılmalıdır.
- Başta HPV ve grip aşıları olmak üzere tüm aşılar ücretsiz olmalı ve ulusal aşılama programına alınmalıdır.
- Tıpta uzmanlık eğitimi ve uzmanlık öğrenci sayısı ülke gerçekleri ve eğitimin niteliği gözetilerek yapılmalıdır. Tıp fakültesi enflasyonuna son verilmelidir.
- Sağlık finansmanı genel vergilerle oluşan genel bütçe sistemiyle sağlanmalıdır. Hizmet sunumu ve finansman tek elde toplanmalıdır.
- Şehir hastaneleri için yapılan sözleşmeler feshedilmeli, kira ve hizmet bedeli ödemeleri sonlandırılmalıdır. Şirketlere herhangi bir ödeme yapılmadan şehir hastaneleri kamulaştırılmalıdır.
- Yılda 150 milyon başvurunun yapıldığı acil servisler, acil tedavi hizmetini kesintiye uğratan yeşil alandaki poliklinik hizmetlerinden arındırılmalıdır.
- Muayene süreleri -Dünya Sağlık Örgütünün debelirttiği gibi- en az 15-20 dakika olmalıdır.
- Sağlık hizmetinin sunumunda, merkezi ve bölgesel kaynakların paylaşımında eşit, adil ve hakkaniyetli olunmalıdır.
- Sağlık çalışanlarının başta yemek, dinlenme, kreş gereksinimleri olmak üzere çalışma koşulları yeniden düzenlenmeli ve iyileştirilmelidir.
- Sağlık çalışanları, sağlığa ayrılan kaynağın denetlenmesinde etkin olarak yer almalıdır. Hizmeti yöneten, hizmeti veren ve hizmeti alanların birbirlerini denetleyebileceği bir model oluşturulmalıdır.
- Özel sağlık sektörüne ve sağlık alanında etkinlikgösteren şirketlere kamu bütçesinden sağlanan kaynak transferi durdurulmalıdır. Kamu kaynakları,kamu kurumlarının güçlendirilmesi için kullanılmalıdır. Kontrolsüz büyüyen özel sağlık sektörü üzerindeki denetim artırılmalıdır.
(Evrensel)