Abdullah Öcalan: “Türkiye bir Amerika’nın yanında, bir Rusya’nın yanında. Bu çözüm değil. Çare olamaz. Çözüm çare şudur; Rojava’daki güçlerin, Suriye’nin bütünlüğü içinde daha geniş bir şekilde güç olmaları gerekiyor.”
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, önceki gün kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürüldü. Cezaevindeki Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş da ailesiyle görüştü. İmralı’daki diğer tutuklu Hamili Yıldırım ise görüşçüsünün hasta olması nedeniyle aile görüşmesini gerçekleştiremedi. İmralı’da ağabeyi Abdullah Öcalan’la görüşen Mehmet Öcalan, görüşmeyi Mezopotamya Ajansı’ndan Ferhat Çelik ve Jinnews’ten Safiye Alağaş’a anlattı.
Yaklaşık 8 aydır görüşme gerçekleştiremediklerini ve 15 günde bir avukatlar aracılığıyla görüş için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunduklarını belirten Mehmet Öcalan, “Ancak bize bir cevap verilmiyor. Veya çeşitli gerekçeler sunuluyor. Adada çıkan yangından sonra başvurumuzu kabul ettiler” dedi.
Aşağılayıcı şekilde arama yapıldı
Mehmet Öcalan, görüşmeye gidene kadar üç kez aramadan geçirildiklerini, ilk ikisinin çok kötü bir arama olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“(…) Şunu diyebilirim. Gemlik Karakolu’nda aramadan geçtik. Normal değildi ama normal diyelim. Yani çok aşağılayıcı şekilde aramalar yapıldı. Bir insan olarak bunu kabul etmiyorum. Ahlaki de değildir, Türkiye için de devlet için de faydalı değildir. 69 yaşında bir insanım. O diğer arkadaşlar da öyle. Genç olsam da bunun olmaması gerekir. Biz adaya ayağımızı bastığımızda yapılan ikinci aramada, zannederim buraya ikinci irtibat bürosu diyorlar. Tahmin ettiğim kadarıyla jandarmanın elinde. Çok kötü bir arama yapıldı. İnsanın kabul edeceği bir durum değildir. İnsan kaldıramıyor. Ama mecburen kabul ettik. İkinci aramada herkes gelmişti oraya. Rütbeliler, siyah gözlüklü askerler ve hepsi silahlıydı. Olağan üstü hal ortamını andırıyordu. Hepsi oradaydı. Çok kötü bir aramadan geçirildik. Bu ekip biz gemiden indiğimiz anda bizimle birlikte ikinci arama noktasına kadar geldi. Her taraf asker ve gardiyan doluydu. Biz mecburiyetten bu aramayı kabul ettik. Yoksa onlar da biliyor ki kimse böyle bir aramayı kabul etmez. İnsanlık dışı bir arama.”
“Masa üç ayaklı olursa düşmez”
Mehmet Öcalan, Abdullah Öcalan’ın “Kürt sorununun çözülmesi, Ortadoğu’daki sorunların çözülmesi için dışarıdan halkın ne düşündüğünü, kimin çözebileceğini düşündüklerini” sorduğunu söyledi.
Ben de “Ortadoğu ve bölgede yaşayan halkımızın yüzde 80’i, yüzde 90’ı bu sorun çözülecekse ancak Serok Öcalan çözebilir diyorlar” dedim. “Evet ben de bunları biliyorum. Mesele bizim meselemizdir. Ortadoğu sorununun çözümü için bizim güçlü olmamız lazım” dedi.
Başkan, şunları özellikle söyledi: “Şimdi şunu size izah ediyorum. Eğer bölgede siz bir güç olamazsanız, bak Türkiye’de iki ayaklı bir masa var. Sizin oluşumlarınızın içerisinde sol hareketler de var. Ağırlıklı olarak Kürtler var. Diğer halklar da var. Siz de bir ayak olmak zorundasınız. Orada güç olacaksınız. Masa üç ayaklı olursa düşmez. İki ayaklı masayı, sistem onu ne kadar korumaya çalışırsa da o sürekli yıkılmaya mahkumdur. Bunun için bizim oluşumumuz Kürtler, üçüncü ayaktır. Bu üçüncü ayağın oluşumu da büyüme ile olur.”
“Suriye’deki strateji doğrudur”
Öcalan Suriye ile ilgili de yorumlar yaptı: “Türkiye bir Amerika’nın yanında, bir Rusya’nın yanında. Bu çözüm değil. Çare olamaz. Çözüm çare şudur; Rojava’daki güçlerin, Suriye’nin bütünlüğü içinde daha geniş bir şekilde güç olmaları gerekiyor. Bu Suriye’nin bütünlüğü için gereklidir. Rojava’daki oluşum Suriye’nin bütünlüğü içindir. Oradaki oluşumlar Kürtler, Araplar, Ermeniler, Hristiyanlar güç olmazsa yarın Suriye’nin bütünlüğünü de sağlayamazlar. Suriye’deki strateji çok doğrudur ve orada çalışan, emek veren herkese ayrım yapmadan saygı ve selamlarımı iletin” dedi.
“Her şey sizin mücadelenize bağlı”
Öcalan, “Rojava’da, Başur’da ve Rojhılat’ta, Avrupa’da tecride karşı mücadele eden herkese selamlarımı söylüyorum. Nerede Kürtler varsa tecride karşı mücadele ettiyse onların mücadelelerini kutluyorum. Sağlık olarak çok iyiyim. Ben nasıl yaşayacağımı biliyorum. Beni görüyorsun nasılım” dedi. Ben de gördüğüm kadarıyla iyiydi. Sağlığı ve morali de yerindeydi. “Başarılar diliyorum” dedi. “Görüşme tekrar olur mu?” diye sordum. Soruma cevap vermedi. “Her şey sizin mücadelenize bağlı. Bir ilerlemeyi sağlarsanız her şey çözülür. Ama yapmazsınız da devam eder. Hem tecrit devam eder hem de kan dökülmeye devam eder. Herkes buna göre elinden geleni yapsın” dedi.