Yakında Meclis gündemine gelmesi beklenen 11. Yargı Paketi, LGBTİ+’ların temel haklarını hedef alan yeni düzenlemeler içeriyor. Taslağa göre, “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı tutum veya davranışta bulunan” kişiler ya da “bunları teşvik edenler” bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası alabilecek. Aynı cinsiyetten bireylerin nikâh ve evlilik törenleri dahi “hayasızca hareketler” kapsamına sokularak cezalandırılabilecek.
Taslağın en tartışmalı bölümlerinden biri, trans bireylerin cinsiyet uyum operasyonu yaşının 18’den 25’e yükseltilmesi ve sağlık raporu koşullarının ağırlaştırılması. Ayrıca, “kanuna aykırı cinsiyet değişikliği” operasyonu yapan hekimler 3 ila 7 yıl arası hapis ve yüksek para cezası riskiyle karşı karşıya kalacak.
Avukat Umut Rojda Yıldırım, bu değişikliklerin hem bireylerin özgürlük alanını hem de sağlık hakkını tehdit ettiğini vurguladı:
“Türkiye’de ceza ve medeni hukukta böyle bir yaş sınırının yasal dayanağı yok. 18 yaşını doldurmuş bireylerin kendi bedeni üzerinde karar verme hakkı vardır. 25 yaş sınırı, transların kişisel özgürlük ve kendini gerçekleştirme hakkının açık ihlalidir.”
Yıldırım, taslağın yalnızca trans bireyleri değil, sağlık çalışanlarını da hedef aldığını belirterek, “Koruyucu hekimlik uygulamaları risk altına giriyor” dedi.
“Trans dostu hekimler, zaten sınırlı sayıda oldukları bir alanda ceza tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyor. Bu durum, insanları merdiven altı, güvencesiz ve tehlikeli alternatiflere yönlendirecek.”
Yargı paketinde ayrıca, LGBTİ+ hikâyeleri içeren dijital içeriklerin RTÜK tarafından kaldırılması ve bu tür yayınlara idari yaptırım uygulanması öngörülüyor. Yıldırım, bu düzenlemeyi ifade özgürlüğüne doğrudan saldırı olarak değerlendirdi:
“Amaç, LGBTİ+’ların hikâyelerinin anlatılmasını engellemek. RTÜK zaten LGBTİ+ içeriklerine yönelik sansür uyguluyor; şimdi bu politikaya yasal bir kılıf hazırlanıyor.”
Taslağın gerekçesinde “aile kurumu” ve “toplumun ahlaki değerleri”nin korunması ifadeleri öne çıkarılıyor. Ancak Yıldırım’a göre, bu gerekçe uluslararası hukuk açısından geçersiz:
“Hiçbir devlet, toplumsal ahlakı koruma bahanesiyle bireyin özel hayatına veya kimliğine müdahale edemez. Bu düzenlemeler, Türkiye’nin taraf olduğu AİHM ve BM sözleşmelerine açıkça aykırıdır.”
Yıldırım, son olarak iktidarın bu paketle “toplumsal ahlak” söylemini hukuki araç haline getirmeye çalıştığını belirterek şunları ekledi:
“Bu paket, LGBTİ+’ların varoluşunu cezalandıran bir ideolojik saldırıdır. Hukukun değil, siyasetin ürünü. Amaç, korku iklimi yaratarak hak mücadelesini bastırmak.”