10 Ekim Katliamı’nın 3. duruşmasının ikinci gününde, IŞİD sanığı duruşma salonunda bulunan mağdur aileleri tehdit etti.
10 Ekim Ankara Katliamı’nın 3. duruşması ikinci gününde devam ediyor. Saat 10.00’da başlayan duruşmanın sabahki oturumu kimlik tespitiyle başladı. Daha sonra müştekilerin beyanlarının alınmasına devam edildi.
Evrensel’de yer alan habere göre, müştekilerden Reyhan Urgancı beyanda bulunduğu esnada katliamın kritik sanıklarından Metin Akaltın, işaret parmağını sallayarak salonda bulunan mağdurları tehdit etti. Bunun üzerine mağdur avukatlarından İlke Işık söz alarak Akaltın’ın bu tehdidinin tutanaklara geçirilmesini istedi. Işık’ın talebi üzerine mahkeme Başkanı Akaltın’ın tehdidini zapta geçirdi. Aileler de şikayetçi oldu.
Akaltın dünkü duruşmada da aynı davada sanık olan eşi Hatice Akaltın’ı “Konuşmayacaksın” diye tehdit etmişti.
'İnsanlar gazdan sonra öldü'
Duruşmada katliamda hayatını kaybeden Ali Deniz’in eşi Asiye Deniz, davaya katılma talebinde bulunarak, “Şikayetçiyim. 8 çocuğumla kaldım, kanser hastasıyım. Ben eşimi kahvaltıya bekliyordum ama gelmedi. 8 çocuğumla birlikte mahvolduk. Bu bize haksızlıktır. Kimse ölmesin istedik. Hukuk okumuşsun sayın hakim bizi unutma. Her şey ile güveniyorum size. Ben umutluyum. Ölen şehitler de kocam da ölmeyi kabul etmedi. Bu caniler neden yaptı?” diye tepki gösterdi.
Çocuklarının hala atlatamadığını, sürekli baygınlık geçirdiklerini söyleyen Deniz, “Herkes 2 dakika gözünü kapatıp bizim yerimize koysun kendini. O zaman ne çektiğimizi anlarsınız” diye konuştu. 10 Ekim’den yaralı kurtulan İsmail Hasta da, “Dünden beri dinlediklerimden dolayı konuşamıyorum. sonuna kadar şikayetçiyim” dedi.
Daha sonra katliamdan sağ kurtulan Haber Sen üyesi Ayla Eyüboğlu beyanda bulundu. Katliam sabahı alana giderken hiç polis görmediklerini anlatan Eyüboğlu, “Alanda da ne sivil ne resmi polisle karşılaşmadık. Ben bütün eylemlere giderim, adım adım sivillerle dolu olur. Çok dikkatimi çekti. Arkadaşlarıma da sordum ‘Siz illerden çıkarken güvenlik görevlisi var mıydı’ diye. O da yok” diye devam etti. Ardı ardına patlayan bombaların ardından ayağa kalkamaya çalıştığını söyleyen Eyüboğlu, tanık olduklarını aktardı: “Kalktığımda yanımda cesetler vardı. Arkadaşlarım paramparçaydı. Biz yaşayanları nasıl kurtarabiliriz diye düşünürken, sanki bombayı biz patlatmışız gibi polisler üstümüze gelmeye başladı. Ellerinde gazlar yaşama tutunmaya çalışanların üzerine geldiler. İnsanlar gazdan sonra öldü.” Sonuna kadar şikayetçi olduğunu vurgulayan Eyüboğlu, “İnsanların birbirini sevmesi insanca yaşaması kadar güzel bir şey yok. Öldürenlerden hesap sorulsun” dedi.
Sokağa çıkma yasaklarının da mağduru oldu
Katliamdan yaralı kurtulan Barış Aydemir de, katliamın izlerini hala taşıdığını belirterek, “Dalağım alındı, sırtımda açık yaralar vardı. Başkasının kemiği sol kemiğime saplanmıştı” dedi. Bu yüzden eğitimine bir yıl ara vermek zorunda kaldığını söyleyen Aydemir, memleketine gittiğinde ise orada da sokağa çıkma yasaklarının mağduru olduğunu dile getirdi ve şöyle devam etti: “Memleketime gittim orda da sokağa çıkma yasağında kaldım. Ameliyat olduğum halde izin verilmedi bana. Valilikten izin çıkmadı. Doktor arkadaşlar sayesinde Şırnak'a kadar gidebildim” dedi. Arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini öğrenince psikolojisinin altüst olduğunu söyleyen Aydemir, “Polisin gaz atmasından hemen önce alandan alınmışım. Doktor ‘20 dakika ile kurtuldun’ dedi. Herkesten şikayetçiyim” dedi.
Kastı ya da ihmali olan herkesten şikayetçiyim
Katliamda hayatını kaybeden Gökçen Dalmaç’ın ablası Gökçen Kara da, o gün mitinge katılan ve sağ kurtulanlar arasında olduğunu anlattı. 12 yaşındaki çocuğuyla birlikte mitinge katıldığını belirten Kara, saldırı sonrası polisin miting alanına giden bütün yolları kapadığını, 4 ambulansın alana girişine izin verilmediğini ekledi. Gökmen Dalmaç ve eşinden uzun süre haber alamadıklarını söyleyen Kara, “Hastane hastane dolaştık belki yaralıdır diye. 13 aylık evliydi. Eşi hamileydi. Şimdi 10 aylık oğlu var. Bu saldırıdan sorumlu olan, kastı veya ihmali olanlardan şikayetçiyim” diye konuştu.
Katliamda kardeşi Gökhan Arpaçay’ı kaybeden Reyhan Urgancı da, “Haberi aldığımda elim ayağım buz kesti. Kardeşim 32 yaşında, evimizin en küçüğüydü. Sevgi dolu, herkesi kucaklayan biriydi. Bize bu acıyı yaşatanlardan şikayetçiyim” dedi. Önceki gün ifade veren sanık Hatice Akaltın’ın kendilerine duygu sömürüsü yaptığını anlatan Urgancı, “Orda katlettiğiniz insanları tanıyor musunuz? Bu ülkenin gülen insanlarıydı. Siz cennete gidemezsiniz, sevgi dolu olsaydınız bunları yapmazdınız. Hepinizden (sanıklara dönerek), bu işi yaptıranlardan da şikayetçiyim” diye devam etti. Katliamdan yaralı kurtulan Zekiye Kırtepe de, iç kanama geçirdiğini, karaciğerine şarapnel parçası geldiğini, ayrıca kalp krizi geçirdiğini söyledi.
Yoğun biber gazına maruz kaldığı için nefes borusunun daraldığını bu yüzden nefes almakta güçlük çektiğini söyleyen Kırtepe, “Biz kimse ölmesin, askerler de çocuklar da ölmesin diye oradaydık. Kim zarar görüyor barıştan birisi söylesin. İki yıldır hastanelerdeyim. Bir sürü sağlık problemi yaşıyorum. İçişleri, emniyet bütün sorumlu memurlardan, herkesten şikayetçiyim” diye tepki gösterdi.
Gökhan Arpaçay’ın annesi Türkan Arpaçay da, gözyaşları içinde yaşadığı acıyı anlatmaya çalıştı: “Ben onun davasını gütmeye geldim, onun babası da hastaydı babasını da kaybettim, oğluna dayanamadı. Çocuğum sadece barış için gelmişti. Ciğerlerim yandı; gülüm bebeğimdi, elimden aldılar. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Evlat acısı çok kötü bir şeydi. Ben herkesten davacıyım. Bu anaların yüreği yanar diye hiç düşünmediniz mi? Sonuna kadar bu davaya katılacağım” dedi. Anne Arpaçay’ın sözleri salonda bulunanları da ağlattı.
Orada arkadaşlarımı, arkadaşlarımın çocuklarını kaybettim
Saldırıdan sağ kurtulan Gülay Korkutan da, katliamın o tarikteki siyasi atmosferden bağımsız olmadığını ifade ederek, “Birisi bir şey taşıdı, birisi lojistik destek sağladı. Oradakiler müebbet alacak belki ama asıl önemli olan güvenliğimizi almayanlar. Oy verin kaosu bitirelim diyenleri sorgulamadığımızda gerçek adaleti sağlayamayacağız” dedi.
Müştekilerden Deniz Beydilli de, “Öndeki sanıklar bu ülkede maşa. Maşalar miladı dolunca atılır hiç güvenmeyin Cumhurbaşkanı ve başbakana. FETÖ’ye neler oldu? FETÖ’ye ‘Hasret bitsin’ diyenler bugün düşman oldu” diye tepki gösterdi. Çatışmalarda ölen gençlerin bu ülkenin yoksul çocukları olduğunu anlatan Beydilli, “Bir tane asker evi yoktur ki, ülkenin zengini olsun. Yırtık ayakkabılı yoksul çocuklarıydık. Biz istedik ki yoksul çocukları birbirini öldürmesin. Barış buydu, barış herkese lazımdı.” 10 Ekim’e gelene kadar ülkede yaşanan çatışmaları, bombalamaları, Çözüm Sürecinin nasıl bitirildiğini hatırlatan Beydilli, “Bu ülkede bunlar yaşanırken tansiyon hastası oldum. Sonra sokağa çıkma yasakları ve ölümler. O bölgede yaşayan insanlar sanki bu ülkenin vatandaşı değildi” diye konuştu.
10 Ekim günü tanık olduklarını söyleyen Beydilli, “HDP’de kapıda arkadaşlarımla karşılaştım annelerin beyaz tülbentleri kandı. Önce Korkmaz Tedik’in öldüğünü söylediler. Küçüklüğünü biliyordum. Orada arkadaşlarımı, arkadaşlarımın çocuklarını kaybettim. Bütün herkesten başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm sorumlulardan şikayetçiyim” dedi.
Müşteki beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi.