10 Ekim Ankara Katliamı davasının beşinci duruşması Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Valilik, İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin yargılanması talebini reddederken, katliam günü Sağlık Bakanlığı’nın önündeki 3 ambulansın 1 km ötede bekletildiği ortaya çıktı.
10 Ekim Ankara Katliamı davasında İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin yargılanması talebi valilik tarafından reddedilirken, olay günü Sağlık Bakanlığı önündeki bekleyen 3 ambulans hiç yerinden kıpırdatılmadığı ortaya çıktı.
10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın üzerinden iki yıla yakın süre geçti. 102 kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı katliamı IŞİD üstlendi. Katliam davasında beşinci tur duruşmaları Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Barış, Emek ve Demokrasi talebiyle geldikleri Ankara’da öldürülenlerin ve yaralananların aileleri bu duruşmada da hazır bulundu.
19 sanığın yargılandığı davada kritik aşamaya girildiği belirtiliyor. Dava avukatları katliam günü sorumluluğu olan ve önlem almayan kamu çalışanlarının da yargılanarak ceza almalarını istiyor.
Gizli tanık sanıkları suçladı
Gar Katliamının beşinci duruşmasında Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne ifade veren ‘piramid’ kod adlı gizli tanığın ifadeleri okundu. Gar katliamında yargılanan sanıkların bazılarını fotoğraflardan teşhis eden gizli tanık, sanıklarla ilgili bildiklerini anlattı. Gizli tanık sanıklardan tanıdıklarına ilişkin şu ifadeleri verdi:
Sanık Yunus Durmaz: DAEŞ içerisinde ‘Efe’ kod adını kullanır, Suriye’deki DEAŞ terör örgütüne katılan emirdir. Rakka’da faaliyet yürütür. Yunus Durmaz’dan habersiz eylem yapılmaz. Üzerinde sürekli el yapımı bomba bağlantılı gezer. Şahıs yakalanacağını anlayacağı zaman patlayabilir. Türkiye’de eylem sorumlusudur.
Sanık Erman Ekinci: Kendisi El-Kaide için Afganistan’da savaştı. Gaziantep’te ailelere bakmakla görevliydi, DEAŞ’ın mali işleriyle sorumluydu. Parayı oldukça çok sever.
Sanık Talha Güneş: Suriye’de bir okulun içerisinde bomba yaptığını eğitim verdiğini biliyorum.
Sanık Hüseyin Tunç: Kod adı Abdullah. Ankara patlama olayını nakliye aracıyla gübre taşıdıklarını biliyorum.
Sanık Yakup Karaoğlu: Emlakçı Yakup olarak bilinir. DEAŞ’lı derneklere finansman sağlar. Nusret Yılmaz’a örgüt adına para verirdi.
Sanık Resul Demir: Muhasebeci olarak bilirim.
Tanıkların mahkeme salonunda olması talep edildi
Gazete Duvar'dan Serkan Alan'ın haberine göre, duruşmada Aydın Barosu da yönetim kurulu kararı uyarınca davaya müdahil olma talebinde bulundu. Hayatını kaybeden ve yaralananlar için oluşturulan avukatlar heyeti adına konuşan avukat Ahmet Özden ise tanıkların SEGBİS yöntemi ile ifadelerinin alınmasına itiraz etti. Özden şunları söyledi, “Biz yüze karşı yargılamanın yapılmasını istiyoruz. Tanıklık konusunda bir düzenleme var. Sanıkların ve katılanların tanıklara doğrudan soru sorma hakkı vardır. Bir önceki kararların CMK’ya aykırı olduğunu düşünüyoruz. SEGBİS yapılan salonda tanık dışında kimlerin olduğunu, baskı kurup kurmadığını tespit edemiyoruz.”
‘Savcılar gerçeği kapatmak için çalışıyorlar’
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, bombalı saldırının olduğu gün görevini yerine getirmedikleri öne sürülen sağlık personelleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istemişti. Bunun üzerine savcılık da Ankara Valiliğinden soruşturma izni istedi. Valilik, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde 10 Ekim günü görevli 11 sağlık personeli hakkında ön inceleme yaptırdı.
Ön inceleme raporunda Sağlık Bakanlığı Sağlık Denetçiliği müfettişi, “patlama öncesinde ve sonrasında sağlık hizmetlerinin gereği gibi yapılmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı”nı savundu. Valilik de söz konusu 11 kişi hakkında soruşturma izni vermedi.
Sağlık Bakanlığı çalışanlarının soruşturulması için yapılan başvurunun reddedilmesine savcılık da itiraz etmedi. 10 gün itiraz süresi olan savcılık delil olarak gösterilen DVD’leri incelemedi. Dava avukatlarından Zinet Özçelik şunları söylendi: “Bu DVD içindeki kanıtlar bilgiler 102 kişinin yaşamını yitirmesinin sistematik ve organize bir iş sonucu olduğunu ortaya koyuyordu. Gerçeğin saklanmasında örgütlü olmasına rağmen ekinde gelen belgeleri savcı incelememiştir. İtiraz etmeyi asla düşünmemiş. Cumhuriyet savcıları gerçeği kapatmak için çalışmaktadır”
‘İnsanlar ölürken onlar orada beklemiş’
Sağlık Bakanlığının raporuna değinen avukat Zinet Özçelik katliam alanına ambulansların bilinçli olarak getirilmediğini söyledi. Ambulansların GPS kayıtlarını incelediklerini belirten Özçelik şunları aktardı: “Ambulansların çok büyük bir bölümü 1 kilometre ötede beklemişler. Merkez komutadan denmiş ki ‘öncelikle kendi güvenliğinizi alın’. Onlar da ilk yarım saat içinde gelmemişler. İnsanlar burada ölürken onlar orada beklemişler. Hafif yaralılar taşınmış. İnsanlar hayatlarını kaybedince diğerleri ölülerini taşımışlar. Bu olayda ilk yapılması gereken şuydu, polis derhal güvenlik çemberine orada alacaktı. Kimler ölü ağır yaralı takılacaktı. İlk 15 dakika çok önemli. Hemen ambulanslar alana girilecekti”
’Arkadaşlarımın gazdan öldürüldüğünü düşünüyorum’
Duruşmaya verilen aranın ardından daha önce ifadeleri alınmayan müştekilere söz hakkı verildi. Zeynep Gülay olayla ilgili tüm sorumluların cezalandırılmasını istedi. Katliamdan yaralı olarak kurtulan Uğur Mumcu Şahin ise olay anını şu sözlerle anlattı: “Gar’da arkadaşımı bekledim geldi yürüdük ve patlama oldu. O sırada beni gördüler tanıdıklar mücadele ettiler. Polis o sıra gaz attı. Kalabalık üzerimize doğru geldi ve yine ayağım çiğnendi. Beni polisin gazından korudular. Hastaneye ilk girenlerden biriyim ki 40 dakikada girdim. Çoğu arkadaşımın o gazdan öldürüldüğünü düşünüyorum”
İbrahim Kanbal 9 Ekim günü Malatya’dan mitinge katılmak için yola çıktı. Önceki eylemlere geldiğinde polisin güvenlik önlemlerinin yoğun olduğunu söyleyen Kanbal, “Hiçbir yerde barış istemek suç olmamıştı ta ki o güne kadar” dedi. Ölenleri suçlu göstermeye çalışanlarının olduğunu söyleyen Kanbal sorumluluğu bulunan herkesten şikayetçi oldu.
‘Emniyet görevlileri yargılanmalı’
Duruşmanın ikinci yarısında konuşan müdafi avukatı İlke Işık kamu görevlileriyle ilgili devam eden tek bir soruşturma ya da incelemenin olmadığını belirterek şunları söyledi:
Mitingden bahsetmek zorundayız
10 Ekim katliamından bahsediyorsak mitingden bahsetmek zorundayız. Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler var. Sadece bu sanıklardan ibaret bir yargılama bizim anlayabileceğimiz bir şey değil. Yunus Emre Alagöz her an her yerde kendini patlatır diye istihbaratlar var. Ankara Emniyeti’ne de geliyor bu istihbaratlar. Bunlardan bahsediyor mu müdürlük tertip komitesine? ‘Arkadaşlar güvenliğinizle ilgili bir problem olur’ diyen güvenlik görevlisi yok.
Amir istihbaratı gizledi
Dönemin Ankara TEM Amiri Hüseyin Özgür Gür bu katliamı izliyor. İstihbarat gizleyen emniyet personelinden bahsediyoruz. O gün Ankara Emniyeti sadece 2 bin polis görevlendiriyor. Bunlar çeşitli güzergahlarda dağıtılıyor. Gar’da ise sadece 70 polis görevli. ‘Teröre Karşı Kardeşlik Mitingi’ yapıldı 17 Eylül’de. Bu eylemde 4 bin 40 polis görevlendirildi katliamdan bir hafta öncesinde. Bu kadar istihbarata rağmen neden 10 Ekim’de daha az kişi görevlendirildi?
Adaletten bahsedemeyiz
Bu kadar belgeye rağmen ben bakmıyorum ve polisleri soruşturmuyorum demeye savcılığın hakkı yok. Ben bunları yargılıyorum ve bu polisler dosya kapsamında dinlenmeyecek demek yok. Ya böyle eksik bu sanıklardan ibaret bir soruşturma gidecek ya da canlı bombalar oraya gelsin de kendini patlatsın diyen emniyet görevlilerini dinleyeceğiz. ‘Neden 2 bin polis görevlendirdin diye sormalıyız.’ Bu yapılmadığı taktirde adaletten bahsedemeyiz. Adalet önemli sayın başkan. Bu insanlar ülkenin 4 bir yanından iki ayda bir adalet için buraya geliyorlar. Adını ne koyarsanız koyun hangi sıfatla olursa olsun bu emniyet görevlilerinin burada dinlenmesini istiyoruz.