Akademisyenlere uygulanan operasyonların ardından TMMOB şubeleri ve TTB’den destek açıklamaları geldi.
Öğrenciler, tiyatrocular, sanatçılar, gazetecilerden sonra Türk Makine Mühendisleri ve Mimarlar Odası TMMOB ve bağlı odalar, Türk Tabipler Birliği açıklamalar gerçekleştirerek, akademisyenlere destek olduklarını ifade etti.
TMMOB ve TTB’nin ortak açıklaması:
Demokrasi İfade Özgürlüğü ve Akademik Bağımsızlıkla Gelir
11 Ocak Pazartesi günü bir grup akademisyen kendi bakış açılarından Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve devlete düşen sorumluluğu değerlendiren bir metni kamuoyuyla paylaştılar.
Bu paylaşımı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çağdaş demokrasilerde tanık olmadığımız sertlikte eleştirmiş; aralarında tüm Türkiye’nin ve dünyanın akademik faaliyetlerini gayet iyi bildiği, saygınlıkları, tutarlılıkları, duyarlılıkları, hayata bakışları, başta öğrencileri ve meslektaşları olmak üzere kamuoyunun önemli bir bölümünde değer atfedilen hocaların bulunduğu imzacıları, “terör örgütünden yana olmakla”, “haddini bilmemekle”, “mandacı olmakla” suçlamış, “karanlık”, “müsvedde” gibi sözlerle nitelendirmiş ve “tüm ilgili kurumları göreve davet etmiştir.
Bu açıklamaların ardından Başbakan’ın “herkes safını belirlesin” açıklamalarını, YÖK ve bazı üniversite yönetimlerinin inceleme için harekete geçtiklerini okuduk. Eli silahlı çete liderlerinden açıklamalar geldi.
İmzacılar ülkemiz için çok önemli bir konuda, hepimizin tedirginlikle, korkuyla izlediği, herkesin birbirine “Ne oluyor? Nereye gidiyoruz?” diye sorduğu yaşamsal bir konuda görüşlerini ve barış taleplerini ifade etmişlerdir.
Hiç kimse düşüncesi, sözleri, okuduğu şiir ya da giyim tarzı nedeniyle hedef gösterilmemeli, suçlanmamalı, cezalandırılmamalıdır.
Ölüm tehditleri ciddiye alınmalı, Cumhuriyet Savcılıkları bu konuda görevlerini yapmalıdır.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı sayıları giderek artan imzacıların can güvenliğini sağlamalıdır.
Üniversite yönetimleri ve Yüksek Öğretim Kurumu soruşturma ve görevden almalarla tüm dünyada ifade özgürlüğünün mabedi olarak bilinen üniversiteleri bir utancın içine düşürmemelidir.
Bu olay bizlere bir kez daha Türkiye’nin ihtiyacının yeni bir anayasadan önce bir anlayış değişikliği olduğunu göstermiştir.
Anahtar; başka düşünene, başka konuşana, başka giyinene, başka yaşayana tahammül etmek, siyasal ya da fiziki gücümüzü kullanarak onu ezmeye, bastırmaya, yok etmeye çalışmamaktır.
Toplumda böyle bir anlayışın yaygınlaşması, ülkede barışın sağlanması bizi eşit, özgür, mutlu yaşayacağımız demokratik Türkiye’ye götürecektir.
Mimar, Mühendis ve Şehir Plancıları Meclisi’nin açıklaması:
89 üniversiteden 1286 akademisyenin yaptığı katliamlara ortak olmayacağız açıklaması ve “insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin” diyerek barış mesajı veren Ayşe öğretmene karşı yürütülen baskı ve linç kampanyalarını kınıyor, yüreği insanlıkla dolu her türlü barış girişimini desteklediğimizi ve aynı metni biz Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Meclisi olarak sahiplendiğimizi duyuruyoruz.
“Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî!
Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!
Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.
Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen ��imdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 23. Dönem Yönetim Kurulu açıklaması:
11 Ocak 2016 tarihinde yurtiçi ve yurt dışından 1128 akademisyen ve araştırmacının imzası ile ve “Bu suça ortak olmayacağız!” başlığıyla; Sur, Silvan, Nusaybin, Cizre, Silopi ve daha pek çok yerde, başta kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarının hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini vurgulayan ve barış için müzakere koşullarının hazırlanmasını talep eden basın açıklamasının yayınlanmasının ardından, imzacı akademisyen ve araştırmacılar “aydın müsveddeleri” ve “cahil” gibi sıfatlar kullanılarak küçük düşürülmeye çalışılmıştır.
Her zaman eşitlik ve barıştan yana olan ve bunun için toplum bilinci ile mücadele eden örgütümüz TMMOB`un üyesi olan mühendis, mimar ve şehir plancılarının da aralarında bulunduğu akademisyen ve araştırmacılara yönelik bazı medya kurumları ve kişilerce saldırı çağrısı yapılmış, bu akademisyen ve araştırmacılar isim isim hedef gösterilmişlerdir.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesini, barış isteyen akademisyenlerin hedef gösterilmesini kınıyor; Barış çin Akademisyenler Grubu‘nun yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun açıklaması:
“Bu suça ortak olmayacağız!”
Yurtiçinden ve dışından bini aşkın akademisyen 11 Ocak‘ta “Sokağa çıkma yasağı” adı altında uygulanan savaş ve katliam politikalarına karşı yaşam ve özgürlükleri savunmak için “Bu suça ortak olmayacağız” ifadesiyle bir imza metni yayımlandı. İmzacılar, “ülkede gerçekleşen katliam ve sürgünlerin durdurulmasını ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için gerekli adımların atılması”nı talep etti.
Ancak, barış çığlığı olan bu metne tepkiler tıpkı 5 Mayıs 1984‘te Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı‘na sunulan ve 1300 kişi tarafından imzalanan “Türkiye‘de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstemler” başlıklı Aydınlar Dilekçesi‘ne gösterilen tepkilerin benzeri hatta daha katmerlisi ile karşılaştı.
Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada akademisyenleri hedef gösterdi. Darbe kurumu olan ancak hala iktidarın en önemli baskı araçlarından biri olan YÖK de imzacı akademisyenler hakkında soruşturma açtı, durumdan vazife çıkaranlar, barış çağrısı yapan akademisyenlere yönelik “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız” diye tehditler savunmaktan geri durmadı.
Yaşananlar 12 Eylül faşist zihniyetinin nasıl canlı tutulduğunu açıkça gösteriyor. Bu zihniyetin bundan sonra yapacaklarını tahmin etmek zor değil.
Ancak, bu karanlığa teslim olmayacağız! Akademisyenlerimizin yanındayız! Çünkü imza kampanyası hem fikir hürriyeti hem de dilekçe hakkı kapsamında anayasanın güvencesi altındadır. Her yurttaşın hükümet politikalarına ilişkin eleştiri hakkı vardır hatta bu hakkı kullanması bir yurttaşlık ödevidir.
Barış isteyen akademisyenler demokrasiyi, yaşama hakkını ve “barışı” isteyerek suç işlemediler.
Asıl Suç; barış isteyen herkesin “suçlu” ilan edilmesi, toplumsal ve hukuki linç çağrıları yapılmasıdır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak savaş histerisine kapılanlara karşı; savaşı ve ölümü savunmanın meşru, barışı savunmanın suç sayılmasına inat, barışın, insanca yaşamın ve vicdanın sesi olan bilim insanlarına ve onların ifade özgürlüklerine sahip çıkıyor, karanlığa karşı aydınlık günleri getirecek ışığın bu ülkede çoğalacağına inanıyoruz.
TMMOB Mimarlar Odası açıklaması:
11 Ocak 2016 tarihinde bir grup akademisyen tarafından “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bir bildiri yayımlanması üzerine; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşma sırasında; bildiriye imza atan akademisyenleri “mandacı”, “ihanet içinde olmakla” ve “teröre destek vermekle” suçlamış, hesap sorulacağını belirtmiştir.
Bu açıklamaların ardından; Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve kimi üniversite rektörleri, baskılar yoluyla öğretim üyelerini istifaya zorlamış, görevden uzaklaştırma gibi yöntemler uygulamaya konmuştur. Bu hukuksuz girişimler Savcılıklarca başlatılan soruşturma ve gözaltılarla devam etmekte; iktidar yanlısı basın organları ve karanlık güç odakları tarafından itibarsızlaştırma ve linç kampanyaları yürütülmekte ve akademisyenlerin can güvenlikleri tehdit edilmektedir.
Akademisyenlerin, kendi bakış açılarından Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve devlete düşen sorumluluğu değerlendiren bir metni kamuoyu ile paylaşmaları, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olup; bu sebeple suçlanmaları kabul edilemez.
Bu hukuksuz girişimler; son yıllarda iktidarın arka bahçeleri haline getirilen, bilimsel özerklikleri tamamen ortadan kaldırılan üniversite ortamına yapılan yeni bir müdahaledir. Oysa üniversiteler, özerk ve özgürlükçü yapıları ile siyasi ideolojilerin edilgen yapısından bağımsız, ifade özgürlüğüne sahip bireylerin söylem özgürlüklerini koruyarak toplumsal ilerlemenin ve gelişmenin öncüleri olmakla yükümlüdürler.
Zira Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ve Anayasada, herkesin düşünce ve görüşlerini özgürce açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtilerek; ifade özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Bu hürriyet; resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber almak ve vermek serbestliğini de kapsar. İfade özgürlüğünün korunması ve güvence altına alınması Devletin ve yürütmeyi üstlenen siyasi iktidarın görev ve sorumluluğundadır.
Katılımcı politikaları reddeden ve yasama organının tüm yetkilerini kendinde toplayan, toplumsal yaşamın her alanında temel hak ve özgürlüklere müdahalelerde bulunan merkezi politikalar, toplumsal uzlaşı sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Bu bağlamda, yaşanan hukuk dışı ve olumsuz gelişmeler karşısında, Mimarlar Odası olarak; sağlıklı ve güvenli bir çevrede barış içinde yaşama hakkının sağlanmasını ve şiddet politikalarının terk edilmesini savunanlara karşı yapılan baskı ve saldırıları kınıyor; insan hakları ve demokrasi sorunlarının barışçıl yollardan çözümüne yönelik çabaların arttırılması ve iç savaş boyutuna varan çatışmaların bir an önce durdurulması, yaşanan can kayıplarının ve şiddetin sonlandırılmasının, ilgili tüm kesimlerin ortak sorumluluğu olduğunu önemle vurguluyoruz.
Bütün ilgili kesimleri hukuki sorumlulukları çerçevesinde hareket etmeye; yetkilileri, çatışma ve saldırıların sonlandırılması, toplumsal birlikteliğin sürdürülmesi için çaba sarf etmeye çağırıyoruz.
Değerli kamuoyumuza duyurulur.
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi açıklaması:
Barış İçin Akademisyenler” sesimiz olmuştur!
İmzacı meslektaşlarımız ve diğer akademisyenler bu ülkenin onurudur!
Biz de bu suça ortak olmayacağız!
Akademisyenler, bilim insanları, toplumun vicdanı oldular, artık savaş dursun dediler ve fırtına koptu. “Barış İçin Akademisyenler” sokağa çıkma yasakları altında uygulanan baskı, sürgün politikalarına karşı çıkan, yaşam hakkı ve özgürlüklere dikkat çeken, “bu suça ortak olmayacağız” diyen bir açıklama yaptılar.
Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın akademisyenleri hedef göstermesiyle birlikte bir linç kampanyası ve cadı avı başlatıldı. YÖK, cumhurbaşkanının açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden imzacı akademisyenler hakkında soruşturma başlatırken, bazı üniversite rektörlükleri de gecikmeden imzacı akademisyenlere yönelik baskı uygulamaya, akademisyenlerin istifasını talep etmeye başladılar.
Akademi üzerine, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine zaman zaman benzeri baskılar yaşanmıştır. Darbe dönemlerinde akademisyenlere açılan soruşturmalar ve üniversiteden uzaklaştırmalar bu baskının örneklerinden sadece biridir. İktidar kendi gibi düşünmeyeni sevmemiştir ve sevmeyecektir. Bu yaşananlar ilk değil ve maalesef son da olmayacak gibi görünüyor.
Zor zamanlarda konuşabilmek, ses çıkarabilmek önemlidir. ‘Barış İçin Akademisyenler’ imzası ile metne imza atan akademisyenler işte böylesi bir zamanda ses vererek bütün ülke için umut olmuşlardır.
Barışı savunmak suç değil, aksine bir insanlık görevidir. Özgür düşünceyi hiçbir şeyin baskı altına almasına izin vermeyeceğiz, sessiz kalmayacağız.
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu olarak akademisyenlerin ve aralarında yer alan meslektaşlarımızın yanındayız.
Akademisyenlerle, meslektaşlarımızla gurur duyuyoruz, üstümüze düşen sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Sessiz kalmayacağız, biz de bu suça ortak olmayacağız!