Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor
Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Temelli'nin konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Geçen hafta belediyelerimizi ziyaret ettik. Kayyımları süpürdükten sonra ilk ziyaretimizdi. Bir ferahlık, bir temizlik gelmiş oralara. Halkımız mutlu. Biliyorsunuz kayyım zamanında belediye binalarının önünde bariyerler vardı. Karakola, garnizona çevrilmişlerdi. Bunlardan kurtulduk. Bunlar yine de bu garnizon aklıyla çalışmaya devam ediyorlar. Belediyelerimize X-Ray cihazı koymuş suçlu arıyorlar. Bizden suçlu çıkmaz, suçlu arıyırsanız giden kayyımlara bakın. Yaptıkları hırsızlıklar ortada. Tüm zorluklara rağmen çalışmalarını sürdürüyor arkadaşlarımız. Bize düşen onlara destek olmak. Hep birlikte bu mücadeleyi başaracağız.
Daha önce anlattım; Van Kayyımı bizim halıyı bile götürmüştü. Daha getirmedi halıyı. Silopi'de daha ilginç bir durumla karşılaştık. Hava çok sıcaktı. Belediyede klima çalışmıyor. 'Klimayı açalım' dedim. 'Çalışmıyor' dediler. Neden? 'Kayyım soğutma sistemini çalmış, açamayız' dediler.
İdil'e geçtik belediye binası yok. Yıkmışlar. Niye yıktılar, arsayı çalmak için. Bunlar hırsızlıkta sınır tanımıyorlar. Bu enkazı birlikte kaldıracağız. Tüm bunların hesabını da yargı önünde sormaya devam edeceğiz. Sur'a gittik. Biliyorsunuz kayyımlar sanat adına kültür adına ne varsa yasaklamıştı. Festivalleri de yasakladılar. Sur'da muhteşem bir konsere katıldık. Güzel şeyler de oluyor ama HDP'yle oluyor.
Leyla Güven'i ziyaret ettik. Mücadele azmi çok yüksek. Onu ve diğer arkadaşlarımızı kucaklıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı. Bu belge aslında bir yerde bir itiraf belgesiydi. Demokrasiden hukuk devletinden nasıl uzaklaşıldığının deşifresiydi. 17 yıldır ülkenin başında olan kişi strateji belgesi açıklıyor. Yargı konusunda ne kadar içler acısı bir durumda olduğumuzun göstergesi bu. Bu düzenlemelerin, önümüzdeki günlerde hazırlanacak eylem planında yer alması bekleniyor. Her zaman olduğu gibi beklentileri topluma sunup daha sonra zamana yayarak bu beklentileri karamsar bir tabloya çeviriyorlar. Yargı reformu belgesinde 'Cumhurbaşkanına hakaret' ile ilgili bir düzenleme yok. Erdoğan, her gün birilerine hakaret ediyor ama birileri onu eleştirince hemen 'hakaret' davası açıyor. Bu durumda bu paket 'tek adam paketi'dir.
Bizim yargı konusunda hazırlığımız var. Bizim hazırladığımız çalışmada toplumsal barışı inşa etmenin yolları mevcut. Gelin Meclis çatısı altında bütün partiler, toplumdsal barışı inşa etmek üzere tartışalım. Bakın Türkiye'de 100'in üzerinde hasta çocuk, binlerce çocuk cezaevinde adalet bekliyor. Bu ülkede sendikal haklar, grev yasaklı. Herkesin nefes alacağı bir adımı atmak zorundayız.
Kadın katliamları almış başını gidiyor. Kattilleri maalesef yargı koruyor. Yargıda egemen olan erkek zihniyetine karşı herhangi bir ifadeyi biz bu belgede göremedik.
Halfeti'de 18 insan gözaltına alınarak işkenceye maruz kaldı. 12 Eylül gibi elektrik verildi bu insanlara. İşkence insanlık suçudur, bu iktidar "işkenceci" olma sıfatına da sahip olmuştur. Bu suçu işleyenlerden hesap soracağız.
Biz katkı vermeye hazırız samimiyseniz gelin TBMM çatısı altında görüşelim. Müzakere edelim. Toplumun yargı konusundaki beklentilerini karşılayalım. Cezaevlerinde hasta tutuklular var, çocuklar var. Bu ülkede sendikal haklar yasaklı, grev hakkı yasaklı. Bu ülkede vicdani ret hakkı yok. Toplumsal barış dediğiniz şey geniş kapsamlıdır. Herkesin kendini içinde bulacağı, nefes alacağı bir adımı atmak zorundayız.
Bakın yargı reformunu konuşurken sadece bu alan ihmal edilmiş değil. Bu zihniyeti görmek için Halfeti'ye bakın. Halfetide gözaltına alınanlar işkenceye maruz kaldı. 12 Eylül canlandı. Elektrik verildi, darp edildiler. İşkence insanlık suçudur. Bu meseleyi takip edeceğiz.
İstanbul seçimlerine gidiyoruz. Adaylar kampanya çalışmaları yapıyor. Binali Bey Diyarbakır'a gitmiş. Niyeyse? 'Kürdistan' demiş. Kürtçe konuşmuş. Diyarbakır Diyarbakır olalı böyle Kürtçe duymadı. Bir kişi anlamış ne dediğini Mehdi Eker. Tayyip Erdoğan, Kürdistan diyenlere, 'Defolun' diyordu. Her gün bize hakaret etti. Allahın işine bakın. Geçenlerde Mevlüt Çavuşoğlu Kürdistan'daydı. Hem de onu demokrasi şehitleri için saygı duruşunda gördük. 'Bilinmeyen bir dilde' bir yemin törenini izledi.
Tam bunlar olurken, Bitlis ve Tatvan'da AKP'nin belediye başkanları tabelaları indirdi. Bunlar hileyle orada oturdukları için oradaki halkın diline hakaret ediyor. Dersim Belediye Meclisi'nin kararı valilikçe engellendi. Bir kaç kelime Kürtçe konuştunuz diye, Kürt halkının nezdinde bir itibarınız olmayacak. Çünkü bu çıkar amaçlı, samimiyetsiz. Yapmanız gereken Kürtçe eğitimin önünü açmak. Kamusal alanda kullanımını yasal güvenceye almak. Mesel Binali Yıldırım'ın Kürtçe konuşması değil, Kürt halkının kendi dilinde eğitim görememesidir.
İstanbul seçimlerine az bir süre kaldı. Hala bizim tavrımızı soran insanlar var. Hep söyledik ama ısrarla söyleyeceğiz. Biz nerede bir kayyım varsa süpüreceğiz. Şimdi de İstanbul'da bir kayyım var. Onu süpüreceğiz. HDP demek ilkeli siyaset demek. Bizim amacımız AKP-MHP faşist blokunu geriletmek. 31 Mart'taki kararlılığımız devam ediyor. İstanbul seçimi bu mücadelenin önemli bir parçasıdır.
HDP olarak 23 Haziran'da da YSK marifetiyle çalınmış belediyeleri geri alma mücadelesine İstanbul'da devam edeceğiz. İstanbul seçmeniyseniz, nerede olursak olalım, 23 Haziran'da İstanbul'da olalım, irademize sahip çıkalırm. Eğer geleceğimize sahip çıkmazsak ülkemizi talan etmeye devam edecekler.
Hasankeyf'e bakın, yokediliyor. Hâlâ durdurabiliriz, Hasankeyf'i hâlâ kurtarabiliriz. Hatalı enerji ve ulaşım politikaları nedeniyle ülke içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklendi. Bu ülkenin bir müteahhit politikası var, böyle bir tarihsel ve kentsel yıkımı rahatlıkla yapabiliyorlar. Bir kez daha çağrı yapıyoruz, gelin durduralım, Hasankeyf'e hep birlikte sahip çıkalım.
Son 3 yılda yoksulluk ve işsizlik dolayısıyla 100 insanımız intihar etmiş. Yine Binali Yıldırım seçim çalışması için Urfa'ya gitmiş. Orada iş isteyen bir yurttaşa "Lafı zurna gibi uzatmayın" demiş. Lafı uzatacağız.
5 ayda 716 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. En son Kocaeli'de mülteci 5 kadın işçi can verdi. Bugün mültecileri o koşulda çalışmaya mahkum eden, bu iktidarın savaş politikalarıdır. 17 yıllık iktdarlarının yarattığı sonuçlardır bunlar.
3'üncü havalimanını yaparken, bu ülkenin kaynaklarının betona gömerken "itibar harcaması" yapıyoruz diyorlardı, bugün ekonomik ve siyasal krize sürüklenmiş bir ülke var karşımızda. İtibarsız bir ülke yarattılar.
Asgari ücret, yılın yarısı tamamlanmadan açlık sınırının altına düştü. Madem enflasyon düşüyorsa bu asgari ücret neden açlık sınırının altına düşüyor?
12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günüdür. Bugün çocuk işçiliği oranı ülkemizde yüzde 21. Başarı ve itibar hanelerine bunları da yazsınlar, her beş çocuktan biri çalışmak zorunda. 2018 yılında 67 çocuk işçisi çalışırken yaşamını yitirdi. Mülteci çocukların ölüm oranı çok daha fazla. Bir de AKP 2018'i "Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü" ilan etmiş.
Mücadeleyle bu ülkede tecrit kırılmıştır. Adını net koyalım. Bu ülkede Kürt sorunu var. 4 yıldır adaletsizliğe adaletsizlik eklendi. Israrla dedikki tecrite sonb verin. Muhattap Sayın Öcalan'dır dedik. Ada'dan gelen mesajlar da bunu doğrulamıştır. Bu sorunun çözümü için Öcalan'a kulak verin. Ön yargılardan, dogmalardan kurtulun. Bu hepimizin meselesidir. Eğer bir demokratik müzakereden söz edeceksek hepimiz buna dahil olalım. Tüm partilere, sivil toplum örgütlerine bu çağrımız. Gelin fikrinizi söyleyin. Bu sorun hepimizin sorunu. Biz ortak vatanımızda demokratik cumhuriyeti var etmek istiyoruz. Bu iktidara rağmen, AKP-MHP faşist bloğuna rağmen bir demokratik çzöümü var edebiliriz. Şİmdi onurlu barışı inşa etme zamanı. O yüzden de herkesi tüm haklarımızı, tüm emekçileri demokrasi ittifakında buluşmaya çalışıyorum. Geleceğimize sahip çıkmak için buluşacağız. Bu ülke 12 Eylül anayasasına mahkum değil. Demokratik anayasayı da birlikte yapacağız. TBMM'ye sesleniyorum. Çoğulcu, laik, demokratik bir anayasa için halkın önünü açın. Bu hepimizin sorumluluğu. Herkes bu değişim dönüşüm sürecine dahil olabilmeli. Yargının bağımsızlığı için hep birlikte çalışalım. İnsan hakları ve ifade özgürlüğünü savunalım. Demokrasi ittifakında buluşanlar bu ülkede mutlaka iktidar olacak. Bu halkın iktdiarı olacak. Bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz
(Artı Gerçek)