CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu bugün TBMM’de yaptığı konuşmada, “Yaklaşık 400 bin kişinin yerinden olacağı bir operasyon barış harekâtı mıdır?” diye sordu
Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen askeri operasyon ile ilgili olarak hakkında resen soruşturma başlatılan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu bugün TBMM’de yaptığı konuşmada, “Yaklaşık 400 bin kişinin yerinden olacağı bir operasyon barış harekâtı mıdır?” diye sordu.
“İktidarın bize çizdiği sınırlar içerisinde konuşmak mecburiyetinde değiliz”
Tanrıkulu, Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesinden dolayı hakkında soruşturma açılan, gözaltına alınan yurttaşlara değinerek, milletvekillerinin bile ifade özgürlüğünün olmadığına şu sözlerle değindi:
“2017 yılında 24.585, 2018 yılında 19.892 dava açılmıştır, diğerlerini saymıyorum. Dolayısıyla şu anda milletvekilleri olarak bizlerin dahi ifade özgürlüğü yoktur. Ağzımızı açtığımızda arkamızdan direkt fezleke gelmektedir. Biz iktidarın bize çizdiği sınırlar içerisinde konuşmak mecburiyetinde değiliz. İktidarın kavramları ile konuşmak zorunda değiliz. Herkes terörü, şiddeti övmemek kaydıyla düşüncelerini serbestçe ortaya koyar. Ama bizlerin dahi konuşma özgürlüğümüz yok. Bu kürsüde bile konuşma özgürlüğümüz yok. KHK ile bu parlamentoya Ankara Cumhuriyet Başsavcısı kayyum olarak atandı. KHK ile milletvekillerinin soruşturulma ve yargılanma yöntemini değiştirdiğiniz zaman da söylemiştim. Bu parlamentoya Ankara Cumhuriyet Başsavcısını kayyum olarak atadınız. Hangi milletvekili Türkiye’nin neresinde konuşursa konuşsun, ertesi gün basın açıklaması ile beraber bir fezleke geliyor, soruşturma başlatılıyor. Bu ortam içerisinde milletvekillerinin konuşma özgürlüğünün olmadığı, farklı bir görüşü ortaya koyma özgürlüğü olmadığı bir ortamda yurttaşlar nasıl konuşacak?”
“500 kişi şiddeti övmediği halde gözaltında”
Farklı bir düşünce ortaya konduğunda yurttaşların başta İçişleri Bakanlığı tarafından “hain”, “terörist”, “dış mihrak” olarak nitelendirildiğini kaydeden Tanrıkulu şunları söyledi:
“Demokrasi ifade özgürlüğü ile gelişir. Muhalefet de eleştiri özgürlüğüne sahip olmalıdır, iktidarın da tahammülü olmalıdır. Ama bugün herhangi bir operasyon konusunda, savaş konusunda farklı bir düşünce ortaya koyduğumuzda başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere iktidar yetkilileri tarafından hain, düşman, terörist, dış mihraklardan yana idam ediliyoruz. Önceki gün benimle ilgili başlatılan soruşturma, bu duruma benim değil sizlerin de karşı çıkması lazım. İktidar partisinin karşı çıkması lazım. Bu düşünceme karşı çıkabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, karşı çıkabilirsiniz, aynı düşüncede olmayabiliriz. Ama zaten ifade özgürlüğü bu değil mi? İktidar ve güç sizsiniz, sizler bizleri kendi iktidar aygıtlarınızla koruyacaksınız. Ama maalesef korumak bir yana mahkum ediyorsunuz. Sözlerinizden güç alan yargı muhalefeti işleyemez hale getirmeye çalışıyor. Sadece bu son 1 hafta içerisinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifadesiyle sosyal medya paylaşımı ve bu operasyona, savaşa karşı çıkan 500 kişi şiddeti övmediği halde, eleştirdiği için, gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Bizler sizlerin kavramları ile değil, uluslararası hukukun kavramlarıyla konuşmak durumundayız. 140.000 kişinin bir hafta içerisinde yerlerinden olduğu, 400 bin kişinin yerinden olacağı, her gün savaş araçlarının kullanıldığı bu harekâta ne diyeceğiz? Sadece bir mağaraya mı operasyon yapıyorsunuz? Ben savaş derim, siz operasyon dersiniz. bir operasyon veya savaş nasıl adlandırırsanız adlandırın; bu barış harekâtı mıdır?"
“Bakanlar Kurulu’nun IŞİD’in terör örgütü ilan edildiği hiçbir kararı yoktur”
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Erkan Akçay ve AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in IŞİD ile ilgili Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiklerine dikkat çeken Tanrıkulu, şunları kaydetti:
“Bakanlar Kurulu’nun IŞİD’in terör örgütü ilan edildiği hiçbir kararı yoktur. Türkiye IŞİD’i diye bir örgüt terör listesine alınmamıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün böyle bir kararı yoktur. Darbe komisyonu tutanakları açıktır. 2014 yılında iki Bakanlar Kurulu kararı vardır. Bu kararlar, Birleşmiş Milletler’in terörizmi önleme anlaşması uyarınca Irak ve Şam İslam Devleti ile bağlantılı olan şahsiyetlerin mal varlıklarına el konulması kararının Türkiye’de Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilmesine ilişkin karardır. Ve o karara göre de görev Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. IŞİD ile Maliye Bakanlığı aracılığıyla mı mücadele ediyorsun? Dolayısıyla böyle bir karar yoktur.”
Tanrıkulu sözlerinin devamında iki Yargıtay kararına değinerek, ilk defa 2015 yılının Ağustos ayında Türkiye’nin yargı kararıyla IŞİD’i terör örgütü listesine aldığının altını çizdi:
“2015 yılında iki tane Yargıtay kararı vardır. Birisi Gaziantep’ten gelen bozma kararıdır. Diğeri ise Gümüşhane’den giden onama kararıdır. O kararla ilk defa 2015 yılının Ağustos ayında Türkiye’de bir yargı kararıyla IŞİD terör örgütüne kabul edilmiştir. Ondan önce yargı kararı yoktur. Emniyet Genel Müdürlüğü kararı yoktur ve Bakanlar Kurulu kararı yoktur. O nedenle sayın Ahmet Davutoğlu, çok doğru bir biçimde 10 Ekim saldırısından sonra ‘Eylem yapmadan yakalayamıyoruz’ demişti. Neden bunu söylemişti? Çünkü IŞİD üyeliği, propagandasını yapmak, yardım etmek suç değildi. Ancak eylem yapınca yakalanıyordu.”