“Bir yandan zulüm ve karanlık koyulaşırken diğer yandan bu karanlığın içinden doğan güneşin huzmeleri işçilerin mücadelesinden, kadınların direnişinden, Cerattepe’den, Rojava’dan yüzümüze vurmakta. Yeter ki bu huzmelerden aldığımız enerjiyle birleştirelim ellerimizi ve faşizme hep birlikte ‘dur’ diyelim…”
SiyasiHaber
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) 3. Genel Konferans/Kongre’sini Ekim ortasında gerçekleştirdi. Burada SYKP’nin Eş Genel Başkanlığına seçilen Canan Yüce ve Cavit Uğur’la, Kongre’de alınan kararları ve SYKP’nin güncel politik sorunlara ilişkin yaklaşımlarını konuştuk.
• SYKP’nin 3. Konferans/Kongresinde öne çıkan ve Partinizin önümüzdeki dönem faaliyetlerine yol gösterecek ne tür kararlar alındı?
Canan Yüce: Kongremizin ana sloganı aslında aynı zamanda çalışmalarımıza yön veren üç ana hedefe işaret etmekte: Diren, birleş, yeniden kur!
AKP iktidarı yerli ve uluslararası sermayenin, ceberut derin devletin her türlü desteğini alarak kendisine adeta dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyor. Zulmüne, adaletsizliğine, katliamına, vicdansızlığına kimse ses çıkartmasın, çıkartamasın istiyor. Var gücüyle üzerimize gelen bu faşist kurumsallaşmaya direnmeyi birinci görevimiz olarak teyit ettik Kongremizde.
Tarihsel deneyimlerden şunu çok iyi biliyoruz ki dirensek dahi kaybedebiliriz, ama direnmezsek asla kazanamayız!
Ancak direnmek tek başına yetmez. Daha doğrusu tek başına direnmek yetmez, birlikte direneceğiz. Bu nedenle Kongremizin önümüze koyduğu ikinci görev de “birleşerek direnmekti”. Faşizmin insanlığın benliğinde yarattığı büyük yaranın acısını hala hissedenler olarak; eşit, özgür, adil bir dünyada bir arada yaşamak isteyenler olarak; emeğine, bedenine, kimliğine, kültürüne, tarihine, coğrafyasına, doğasına, ağacına, börtüsüne böceğine ve geleceğine sahip çıkmak isteyenler olarak birleşerek direneceğiz, birleşerek direnmeliyiz. O yüzden SYKP olarak başta kurucu bileşeni olduğumuz HDP olmak üzere tüm demokrasi güçlerini, tüm anti-faşist güçleri birlikte direnmeye teşvik eden çalışmalar, taktikler, perspektifler, örgütlenmeler geliştireceğiz.
Üçüncü görev ise hem güncel/pratik olarak, hem de tarihsel/teorik olarak yeniden kuruluş paradigmasını hayata geçirmeye çabalamak olarak belirlendi. Birlikte direnerek faşizmin durdurulması atılacak ilk adımsa, bu süreçte sadece egemenler arasında değil, ezilenler içerisinde de yaşanan zehirlenmeyi, kutuplaşmaları, gericileşmeyi tersine çevirecek bir yeniden kuruluşa ihtiyacımız var. Bu yeniden kuruluş; AKP iktidarının yarattığı çürümeyi ortadan kaldırıp demokratikleşme yönelimine girmek ve kapitalist emperyalist sitemi yıkmaktan, bayrağında "Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre!" yazan eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum kurulmasına dek uzanan bir süreklilik arz etmekte.
Tüzüğünüzde bulunan 2 dönem aynı yönetim organında görev alanların 3. dönemde görev almaması kurallarını uygulamakta zorluk çekiyor musunuz?
Cavit Uğur: Partimizde 2 dönem kuralına, partide gerontokrasi ve bürokratik eğilimlere set çekmek amacıyla yeniden kuruluş fikrimizin bir tezahürü olarak bakıyoruz. Son derece önemli ve vazgeçilmez bir kuraldır SYKP için. Ancak çok özgün bir dönemden geçiyoruz. Neredeyse 12 Eylül darbesini aratmayacak hukuk skandallarının yaşandığı, daha doğrusu hukukun muhalefete baskı aracı olarak kullanıldığı bir dönem. Tabii ki bunun yarattığı sonuçlarla karşılaşmamak mümkün değil. Bu açıdan 2 dönem kuralı çeşitli ihtiyaçlar açısından partinin toplam potansiyelini bu zorlu günlerde efektif hale getirmek açısından bazı zorluklara yol açtı. Ama bunu da göze alarak, yeniden kuruluşçu demokratik işleyişten ödün vermemek adına bu kuralı işlettik. Elbette bu kurala takılan arkadaşlarımızın emeklerini mücadeleye en etkin biçimde katmak için gerekli tedbirleri alıyoruz.
• SYKP sosyalist yeniden kuruluş fikriyle yola çıktı. Bu konuda alınmış bir yol var mı? Önümüzdeki dönemde bu konuda hangi olanakları görüyorsunuz? Genel olarak sosyalist hareketin ortak mücadelesini sağlama konusunda görüşünüz nedir?
Cavit Uğur: Programımız yeniden kuruluş fikri açısından Türkiye sosyalist hareketinin toplamından bakıldığında, oldukça derin ve kapsayıcıdır. Programımızda; kapitalizm ve uygarlık krizi, anti-kapitalist mücadelenin genişleyen alanları, işçi sınıfının yeni bileşimi, insan-doğa ilişkileri, patriyarka ve heterosekizme karşı mücadele gibi temel çelişki ve mücadele alanlarında ortaya konulan stratejik yaklaşım güncelliğini korumaktadır. Tabii ki yeniden kuruluş anlık olarak başlayıp biten değil, bir süreçtir. Değişen dünyanın yeniden ve yeniden yorumlanıp devrimci tarzda dönüştürülmesi için yıkıcı bir kuruculuk eylemidir. SYKP’nin, kuruluşundan bu yana geçen zaman diliminde büyük iddiasına denk düşen bir pratik sergilediği söylenemez. Danışma Konferansı ve Kongremiz bu konudaki eksikliklere ve ortaya çıkan yeni imkanlara dikkat çekmiş ve yeniden kuruluş fikrini her düzeyde hayata geçirmek için kararlar almıştır. Başta HDP/HDK ittifak zeminlerinde yer alan sosyalist yapılar olmak üzere çok sayıda sosyalist öznenin, aynı içeriklerde olmasa bile yeniden kuruluş ihtiyacına işaret ettiğini görüyoruz. Dahası, son beş yılda yaşanan toplumsal ve siyasal dönüşümler, sosyalist yapıları birbirine yaklaşmaya zorluyor, eylem güç birliğinin ötesinde bir diyalog ve işbirliğini zorunlu kılıyor.
• Son yıllarda “faşizmin kurumsallaşma süreci” içinde olduğu tespitini yapıyorsunuz. Faşizm tehdidini geriletme ve ortadan kaldırma konusunda partinizin önerileri ve taktikleri nelerdir? Anti-faşist direniş cephesi nasıl oluşturulabilir?
Canan Yüce: Partimiz kendi kuruluşuna paralel olarak demokrasi güçlerinin ortak cephesi olan HDK ve HDP’nin kuruluşuna da var gücüyle emek verdi bu güne kadar. Faşizmin kurumsallaşmasının hızlandığı son süreçlerden önce de demokrasi güçlerinin ortak mücadelesinin elzemliğini her daim vurguluyorduk. Ancak şimdi farklı bir durumla yüz yüzeyiz. Faşizm tabandan ve tavandan bütün devlet mekanizmasına, toplumsal hayatın kılcal damarlarına yerleşerek bir kurumsallaşma pratiği sergiliyor. Bu değişen durumu görmeden her zaman söyleyegeldiğimiz “Demokrasi cephesi kurulmalı” söylemleriyle yetinemeyiz.
Bizim HDK/HDP’yle hayata geçirmeye çalıştığımız yaklaşım, sonunda demokratik ve sosyal bir cumhuriyete kadar ulaşacak bir “saldırı/atak” hamlesiydi aslında. Ancak şimdi kabul etmemiz gerekir ki faşizmin kurumsallaşmasına karşı “savunma” pozisyonundayız. Bu iki farklı durumun farklı araç, örgüt, taktik ve ittifak perspektiflerini gerektireceğinin bilinciyle hareket emek zorundayız.
SYKP bu bakış açısıyla faşizmin kurumsallaşmasına karşı direnişte bu güne kadar ve bundan sonrasında da HDK/HDP’ye çok özel bir önem atfetmektedir. Şunu çok net şekilde söyleyebiliriz ki Erdoğan/AKP faşizmi hala tam olarak kurumsallaşamamışsa bunda HDK/HDP’nin varlığı başat rol oynamıştır.
Ancak daha önce de belirttiğim gibi biz yeni ve çok daha tehlikeli bir eşikteyiz. Bu momente sadece HDK/HDP aracıyla karşılık vermeye çalışmak yetersiz kalacaktır. O yüzden HDK/HDP’nin bileşeni olsun olmasın, bu güne kadar yakın dursun durmasın bütün demokrasi güçlerini yan yana getirecek bir kapsayıcılık, esneklik, mütevazılık, ve yaratıcılıkla hareket etmemiz gerekmekte. Aslında 24 Haziran seçimleri sürecinde geliştirilen ittifak anlayışı bunun bir örneğiydi. Ancak yeterli değildir ve daha da geliştirilmelidir.
Hiçbir şekilde büyüklük küçüklük hesabı yapmadan, geçmişte söylenenlerin, söylenmeyenlerin, yapılanların, yapılmayanların dar hesaplaşmasına boğulmadan, ama faşizme karşı en geniş demokrasi cephesini yaratacak tematik, lokal, genel taktik ve örgütlenmeler geliştirilmelidir.
Şayet bunu başarabilirsek yürekten inanıyoruz ki bugün iktidar partilerine oy veren milyonlarca emekçi ve ezilen de kendi gerçek çıkarlarının bu demokrasi cephesinde olduğunu görecektir.
Ve elbette bütün bu söylenenleri yapabilmek sadece yüksek politika cevvallikleriyle değil, iğneyle kuyu kazarcasına sürdürülen kitle çalışmasıyla mümkün olabilir. Bu süreçte siyasetin bu iki alanını da en başarılı şekilde kullanmak zorundayız. Ne gerçek dönüştürücü güç olan kitleleri es geçerek parlamentoya hapsolmak, ne de yüksek siyasetin kitleler üzerindeki dönüştürücü, sıçratıcı etkisini yok sayarak dar pratikçi bir “sokak söylemine” hapsolmak dönemin ihtiyacına karşılık gelmeyecektir.
HDK ve HDP’nin bileşenisiniz. Bu alandaki konumunuzu ve bu örgütlere ilişkin yaklaşımınızı aktarır mısınız?
Cavit Uğur: Partimiz SYKP, HDK ve HDP’nin kurucu bileşenidir. Bu birlikteliğin kaynağını programından almaktadır. Toplumsal devrim anlayışı, ittifaklar sorununa bakış ve Kürt sorununa yaklaşım SYKP’yi zorunlu olarak bu yapıya taşımıştır. 2011 sonrası ortaya çıkan siyasi konjonktür ve yeni iktidar bloğunun şekillenmesi karşısında 3. bir kutup inşaa etmek görevi ve de Kürt hareketindeki programatik dönüşüm bu birlikteliğin önünü açmıştır. Türkiye emekçilerine muazzam bir mücadele alanı yaratmıştır. Gerek ölçek açısından gerekse de sınıf potansiyeli açısından 12 Eylül’den bu yana ilk kez Türkiye Solu bu ölçekte bir imkana kavuşmuştur. Tabii HDK-HDP, kuruluş fikri ve programı açısından kendi temelleri üzerinde yeniden bir kuruluş gerçekleştirme imkanlarına yeterince kavuşamamıştır. Kurulduğu günden itibaren peş peşe seçimler ve nihayet 7 Haziran sonrasında ortaya çıkan çatışma hali bu istikameti oldukça olumsuz etkilemiştir. Buna rağmen bütün bileşenleri, hatta son seçimlerdeki ittifak bileşimleri ile birlikte ortak toplumsal kurtuluş için ne kadar çok imkanın olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. SYKP, HDK-HDP’nin emekçi ve ezilenlere dayalı bir siyaseti derinleştirmesi, her türlü sömürü ve tahakküme karşı toplumsal örgütlülüğü yaratması konusunda birinci derecede kendini sorumlu tutar.
• SYKP kadın kurtuluş mücadelesine nasıl yaklaşıyor? Bu konuda önünüze koyduğunuz hedefler var mı?
Canan Yüce: Kadın haklarına karşı yapılan saldırıların geri püskürtülmesi, en geniş kadın cephesinin ve ittifak politikalarının arayışı içine girilmesi ve ortak bir mücadele hattı ile mümkün. Gelen saldırı dalgasını hiçbir muhalif yapının tek başına karşılama olasılığının olmadığını görmekle birlikte tarihsel referansların da gösterdiği gibi ortak hareket edilmeksizin faşizm tehlikesinin savuşturulmasının mümkün olmadığının altını çizmek gerekmektedir. Mahallelerde kurulacak dayanışma ağları, kadın kooperatifleri vb farklı örgütlenme modelleri çerçevesinde hep birlikte kadın düşmanı politikaları engelleyebiliriz. Sadece 8 Mart ve 25 Kasım gibi takvim günlerinde alanlarda kalabalık olmakla yetinilen bir yerden saldırılara yanıt üretmek mümkün değildir. Göçmen kadın ve çocukların eğitimden sağlığa, beden bütünlüğünden istismara değin yaşadıklarını da gören bir yerden birlikteliği genişletmemiz gerekmektedir. Devlet her birimize tekil olarak saldırırken ortak yanıt vermek dışında çözüm görünmemektedir.
“Kadınlar Birlikte Güçlü” çağrısı tam da bu ihtiyaçtan doğmuştur. Tüm illerde farklı politik görüşlerde olan ama iktidarın kadın kazanımlarına karşı birleşik bir mücadele ihtiyacı hisseden bütün kadınların Kadınlar Birlikte Güçlü toplantılarına katılması, kendi ilinde bu girişimi örgütlemeleri ve tüm illerden kadınların bu büyük buluşmaya katkı sunması önümüzdeki en öncelikli sorumluluğumuzdur.
Son olarak kamuoyuna bir mesajınız var mı?
SYKP demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin bir öznesi olarak bu süreçte üzerine düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacak. Bunu yaparken güç aldığımız yeniden kuruluşçu perspektifimiz bizlere hem politik devrim hem tarihsel dönüşüm mücadelelerinde kolektif aklın ve aksiyonun önemini hatırlatıyor, hatırlatmaya da devam edecek.
Büyük çöküşlere ya da büyük sıçramalara gebe bu süreçte tek tek yenilmektense birlikte direnip birlikte kazanma perspektifinin halklarımıza ve tüm demokrasi güçlerine rehber olmasını umut ediyoruz.
Bir yandan zulüm ve karanlık koyulaşırken diğer yandan bu karanlığın içinden doğacak güneşin huzmeleri Flormar direnişinden, Cargill’den, 3. Havaalanı inşaatı işçilerinden, Tariş’ten, emeklerine ve bedenlerine sahip çıkan kadınların direnişinden, Cerattepe’den, Rojava’dan yüzümüze vurmakta. Yeter ki bu huzmelerden aldığımız enerjiyle birleştirelim ellerimizi ve faşizme hep birlikte dur diyelim…
—————————————————-
Canan Yüce
1987 yılında Antakya’da doğdu, Mersin Üniversitesi Turizm Fakültesi’nden mezun oldu. Özgürlükçü Gençlik Derneği (ÖGD) Merkezi Koordinasyonunda görev yaptı. Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP) Genel Koordinasyon Kurulu’nda yer aldı. Kadın Emeği Kolektifi’nde çalışma yürütüyor. 2014 yerel seçimlerinde Mersin Akdeniz Belediyesi Meclis üyeliğine seçildi.
Cavit Uğur
1964 yılında Gaziantep’te doğdu. 1979 yılında Maraş Katliamını protestodan gözaltına alınıp 1 ay hapiste kaldı. 12 Eylül döneminde Emeğin Birliği davasından 21 ay hapis yattı. 8 Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Birleşik Sosyalist Parti (BSP) ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde (ÖDP) görev aldı, yöneticilik yaptı. Daha sonra Sosyalist Emek Hareketi’nde (SEH) yer aldı. 2013-2016 yılları arasında HDP İzmir İl Eş Başkanlığını yürüttü.