Sultan Ana, Türkiye’de Ana olarak cem yürütebilen tek kadın. Alevilikte Ana ve Dede’ler cem yürütebilir. Eskiden cemleri Ana’lar ile Dede’ler posta oturarak beraber yürütürmüş. Uzun yıllardır bu eşitlikçi gelenek erkekler tarafından kadınlar aleyhine yok edilmiş. O nedenle çok az sayıda Ana kalabilmiş. Şimdilerde cem yürütmek için Ana bulmak çok zor. Sultan Ana, Bodrum Alevi Bektaşi Kültür Derneği’nin 11 Şubat tarihinde düzenlediği Hızır Cem’i için Bodrum’a davet edildi. Biz de boş durmadık. Sultan Ana ile görüştük.
Sultan Ana çok genç yaşta evlenmiş, okuma yazmayı sonradan, kendi çabaları ile öğrenmiş, dede olan kayınpederi ile cemlere katılmış, yine dede olan kocasının ölümünden sonra Ana olarak cemleri tek başına yürütmeye başlamış.
Onun Ana olma hikâyesi, erkek egemen bir toplumda kadınların direnme deneyimlerine bir yenisini eklemiş.
Kadın ve erkeğin eşit olduğu söylencesinin yaygın olduğu, ama kadın ve erkeğin pratikte eşit olmadığı Aleviliğe örnek olarak Sultan Ana’nın hikâyesine bakmanızı tavsiye ederim.
Sultan Ana kadın erkek eşitliğine inanıyor, ama kadınların bir adım erkeklerin önünde olması gerektiğini savunarak. Neden diye sorunca “ Çünkü her şey kadınlarla başlar, hayatı kadınların emeği sürdürür” diyor. Bu nedenle kız çocuklarına pozitif ayrımcı davranmış erkek çocuğuna nazaran.
Kendinizden biraz bahseder misin?
1947 doğumluyum, 14 yaşımda nişanlandım. 15’imde gelin ettiler. Akşehir’den Yeniköy’e gelin ettiler. Kayınpederim büyük dedelerdendi. Benim babam da dedeydi. Aslında ikisi çok zıt insanlardı. Beni babam eğitti. 4-5 yaşımda başladım. Nasıl niyaz olunur, nasıl sofra duası edilir, nasıl kapıdan girilir… Bu hizmetleri küçükken biliyordum. Eşim de çok iyi insandı ama dünyaya ham gelip ham gitmişti, has gidenlerden değildi. Ham gelip has gitmek nedir? Kendini eğitmektir.
Kayınpederim ölünce biz kocam ile yola girdik, onunla 20 sene yol sürdük. Bütün köylerdeki cemlerde ben öndeydim, o da oturur elimi yere koyardı. O zamanlar kadınların elini yere koyması yoktu. Ama o bana karşı değildi, çünkü yolu ben yönetiyordum. Nasıl biliyorsan öyle yap derdi. O olmasa ben meydana çıkamazdım. Bana çok destek oldu.
2000 yılında vefat etti, iki ay sonra köylüler bana geldi. “Eşin öldü, sen oturacak mısın?” dediler. Aslında başkaları da var ama onlar ağır düşkün durumdaydılar. Aldılar beni götürdüler “Seni temiz olduğun için getirdik, arındırırsan sen arındırırsın bizi” dediler. “Ne istiyorsunuz benden?” dedim. “Senin kocan Hak yoluna gitti ama senin evde oturmaman gerekir.” “Ben bu köye gelir giderim ama bu köyün huyu kötü, benim adım çıkar” dedim. Neyse, biz bir dede bulduk geldik. “Beni sürekli getirme, yolu tut” dedi. “Sen ağır günahlarını kaldır, ben daha posta oturmadım” diyerek yanında oturdum. Bir hafta sürdü cem, bunları temizledik. Biz o sene 65 kişiye ulaştık, 4 tane müsahip aldım tek başıma. O sırada birileri yalan söyleyerek dedeliği aldı ama yine de halk beni çağırır, cemi bana yaptırırdı. Zaten çok sürmeden Aleviliğe aykırı davranıp ikinci evlilik yapınca dede, halk ona “Senden talip bile olmaz” diyerek geri yollamış. Ama bu hala cem sürüyor.
Demem o ki, bir kadının Ana olmasını kolay hazmedemediler.
Biraz daha açar mısınız?
Aynı dönemde bana muharreme kadar cemi yürütsün diye haber geldi efendiden (Veliyettin Ulusoy). Gittik o gün, kurbanlarını kestim, erkânlarını sürdüm. 3 ay o yolu sürdürmek zorundayım. Gençler başka bir dedeye talip gitti, yaşlılar bana geldi 30-35 kişi. “Efendinin huzuruna gidip konuşacağım, bizim yolumuzda da eksikler var.” Üç yaşlı talibimle gittik. “Doğduğundan bu güne anlat bana” dedi. Üçüncü günün sonunda kâğıdı yazmış mühürlemiş, vermiş. “Bir kurban alıp ona bak, posta otur, kendi yolunu aç, kapat” dedi, icazet verdi.
Cem oldu 120 kişi, ben de posta oturdum, dedeler bile niyaza geldi.
1 sene sonra cemi kurdum. Efendi “3 kişi de olsa hemen cemi aç” dedi, ben de açtım. Bir de müsahip buldum. Kimileri benim cem açmam için “açtırmayacağız” demişler. Efendimiz “Sana laf eden olursa oraya geleceğim” dedi. Başkaları da arka çıktı.
4 tane dede “benim yanıma otursun” demiş benim için. “Hiçbirinin yanına oturmam, bir kere otursam bunlar adımı çıkarır, hepsi erkek kişi bunların” dedim. Bana, bunların yanına otur hizmet et dersen seni Hak’a kadar şikâyet ederim diyerek efendimize bildirdim.
Bir kadının Ana olmasını erkekler kolay kabul etmedi. Beni engellemeye, bıktırmaya çalıştılar. Bıkmadım, korkmadım, gitmedim. Kaç yıl olmuş hala da uğraşıyorum.
Bundan sonra neler yapacaksınız?
Artık insanlar Ana’ların cem yapmasını daha çok duyup kabul ediyor. Bunu merak edenler çok. Geçen sene Almanya’dan geldiler, İstanbul’dan geldiler. Hakkımda yazdılar, çizdiler. Öyle herkesle konuşmam. Seni sevdiğim için bilgi veriyorum başkaları da kusura bakmasınlar. Kimseyle uğraşmak istemiyorum.
Eşim öldükten sonra “Bize öğret, sen çekil” dediler. “Sen kimsin? Ben ancak bir suç işlemişsem suçum posttan düşürür beni. Senin gibi elli tane kendini bilmez gelsin karşıma, hepsini sıfıra çekerim” dedim.
Cem yapmamam için çok baskı oldu erkeklerden yana. Ama vazgeçmedim. Bundan sonrası da böyle olacak. Yola devam.
Size destek çıkan olmadı mı bunları yaşarken?
Kimse bana destek olmadı. Cenabı hak mı verdi, artık ne dersen. İmam Hüseyin’den aldım bu gücü. Bendeki güç kimsede yoktu. Şimdi kendime hayret ediyorum nasıl o kadar zorluğun altından kalktım, böyle oldum. Hem erkek oldum hem kadın. Ben kendime sahip çıktım, çok sert konuşmayı öğrendim, mecbursun hayat öğretiyor. Çok aç, susuz kaldım. Çok çabaladım.
Kendinizi erkeklere eşit hissettiniz mi hiç?
Hiç eşitlik görmedim. Kocam, evin reisi o derdi benim için, çünkü kendi hamdı ya! Aleviler eşitlik diyor, hani Ana’larla Dede’lerin eşitliği? Eşitlik varsa da meydanda yok!
Bizler bir aşamayız. Bizden sonrası daha iyi olacak.
*Röportaj: Evrim İnan
**Bu çalışmaya verdikleri önemli destek için Merve Şeker ve Gülfer Akkaya’ya teşekkürler.
***Fotoğraflar: Nursel Battal, Tülay Sükün