Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu: “Metal işçisine çağrı yaptık, ‘Sendikalarınızı sıkıştırın, aynı gün greve çıkalım’ dedik. Biz hem kendimiz kötü bir sözleşme imzalamadık, hem de onlara imzalattırmadık. Onları da kontrol altında tuttuk, enselerinde boza pişirdik tabiri caizse…”
Röportaj: SiyasiHaber
Metal işkolundaki yetkili işçi sendikalarıyla işveren sendikası MESS arasında süren toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşmazlığa gidildikten sonra sendikalar 2 Şubat’ta greve gideceklerini ilan etti. Hükümet’in grevi yasaklamasına rağmen metal işçilerinin ‘Grev yasağını tanımayacağız’ tutumu MESS’i, işçiler için son yılların en iyilerinden olan bir sözleşmeye imza atmaya zorladı. Birleşik Metal-İş’in Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile toplu sözleşme süreci üzerine konuştuk.
MESS ile sendikanızın yaptığı sözleşmeyi üyeleriniz ve genel olarak işçi sınıfı açısından olumlu/kazanımlı buluyor musunuz? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Yapılan toplu sözleşme bugüne kadar yapılan en iyi toplu sözleşmelerden biri, belki de en iyisi oldu. MESS bizim “tamam” dediğimiz noktalara gelmeden bitiremedi. Kötü bir noktada bitirme cesaretini gösteremedi. Birleşik Metal-İş’in razı olduğu tespit edilip o şekilde diğer sendikalarla bitirme ihtiyacı hissetti. Sendikamızın işverene vermiş olduğu teklif büyük oranda kabul edildi. Tabii hem işçiler, hem kamuoyu açısından işi bu noktalara getirene kadar epey emek sarf edildi. Birçok mücadeleler verildi, birçok diplomatik girişimler de yapıldı. Geçmişte yaşananlar zaman zaman hatırlatıldı. Daha büyük sıkıntılar, kaos yaşama olasılığı kendilerine iletildi. Fabrikadaki işçiler sürece çok iyi hazırlandı. Sadece kendi üyelerimiz değil metal sektöründe çalışan 130-140 bin işçi sürece iyi bir şekilde hazırlandı. ‘Ortaya çıkabilecek gelişmeler neler olabilir ve buna karşı neler yapılabilir’, bunları mutlaka üyelerimizle ve metal işçileri ile değerlendirmek gerekiyordu. Bunlar yapıldı. Yani biz el altından diğer sendikaları da sürece hazırlamaya çalıştık. Onbinlerce bildiri dağıtıldı. Bizim görevlendirdiğimiz kadro arkadaşlarımız mahallelerde, köylerde, kahvelerde, evlerde bunlarla ilgili çalışmalar yürüttü. Yani Birleşik Metal İş’in öncülüğünde bir süreç ortaya çıkartıldı. Sonuçta teklifimizi kabul ettirdik. Gayet de iyi bir sözleşme oldu. İlk 6 ay için iyi bir rakam. İki yıllık olması çok daha iyi bir sonuç. Şimdiye kadar MESS’den iyi sonuçlar alınamıyordu. Birkaç yeni sosyal hakkın kabul ettirilmesi ilk defa toplu sözleşmelerde yeni kazanımlar yarattı.
Bu TİS sürecinde metal iş kolundaki yetkili sendikaların belirli bir koordinasyonla davrandığı görüldü. Bunun işçilerin haklarının kazanılmasında yararının olduğu kanısında mısınız?
Biz bu dönem çok açık olduk. Grevin yasaklanma ihtimalini bildiğimiz için toplu sözleşme sürecinin uyuşmazlık aşamasından sonra kamuoyuna Hükümet’in yasaklama kararını tanımayacağımızı deklare ettik. İkincisi, 3 yıllık sözleşmeyi imzalamayacağımızı deklare ettik. Üçüncüsü, diğer sendikalarla kötü bir sözleşme imzalanırsa biz bunu kabul etmeyeceğiz ve geçmiş dönemlerde 2010 ve 2015’te yaptığımıza benzer bir mücadele yürüteceğimizin mesajını verdik. Bu kararlı tutum önemliydi bizim için.
Diğer sendikalar bu kadar kararlı davranamadılar. Tabii onların geçmiş dönemlerden kaynaklı olarak yaşamış oldukları sıkıntılar MESS tarafından bilindiği için, onların oyun alanını genişletti, yani ‘siz de biraz kendinizi parlatın’ diye, ‘eylem yapıyor gibi görünün’ diye bazı fırsatlar yarattı. Ama ağırlıklı olarak Birleşik Metal-İş’in ‘3 yıllık sözleşmeyi kabul etmeyeceğim, kötü bir sözleşmeyi imzalamayacağım, grev yasağı ortaya çıkarsa tanımayacağım’ diye ortaya koymuş olduğu tavır süreci belirleyici oldu. Hükümet ilk kez bir hafta kala, bizim sektör açısından söylüyorum, grevi yasakladı. Grevin yasaklanmasıyla birlikte, ‘Bizim grev tarihimiz 2 Şubat’tır, bu tarihte greve çıkacağız, sizin yasağınızı tanımıyoruz’ mantığı üyelerimize ve kamuoyuna verildi. Bu konudaki başarılı çalışmamız sonucunda MESS de birkaç defa teklifini arttırmak zorunda kaldı. Hükümet de böyle yasağın karşısında dik duran bir sendikanın sorun yaratacağını düşünerek, MESS’in toplu sözleşmeyi bitirmesi konusunda biraz baskı yaptı. Hem hükümet yıpranacaktı, sendikanın kararlı tutumu karşısında, hem de işyerlerinde gerginlik olacaktı, işyeri barışı bozulacaktı, kaotik bir durum ortaya çıkacaktı. Bu nedenle sendikamızın söylemiş olduğu şeyler ve kararlı tutumu bu süreçte belirleyici oldu. Diğer sendikalar o kadar kararlı bir tutum ortaya koyamadılar.
Grevin aynı güne alınması işini biz yaptık. Metal işçisine çağrı yaptık, ‘Sendikalarınızı sıkıştırın, aynı gün greve çıkalım’ dedik. Biz hem kendimiz kötü bir sözleşme imzalamadık, hem de onlara imzalattırmadık. Onları da kontrol altında tuttuk, enselerinde boza pişirdik tabiri caizse… Böyle olunca onlar bir karar aldılar, muhtemelen MESS ile danışıklı olarak, biz de aynı gün kararı ortaya koyunca onlar iyice sıkıştı, artık bu işin kaçar yanı olmadığını da gördüler. Yani onlar 2 Şubat deyince biz de aynı güne aldık grevi. Biz o tarihte greve çıkacağımızı kararlı bir şekilde dile getirince, birliktelik çağrısı işçiler içinde de etkili oldu, mücadeleyi sürdürmek ve keskinleştirmek açısından…
Hükümetin 2 Şubat’ta yapılacağı ilan edilen grevi yasaklamasını nasıl görüyorsunuz? Grev yasaklamaları işçilerin hak arama mücadelesine nasıl bir etkide bulunuyor?
Elbette olumsuz etki yapıyor. İnsanlar grevin yasaklanmasıyla birlikte artık haklarının alınamayacağı duygusuna kapılır, ne koparsak kârdır mantığıyla davranır, enerjisi düşer, mücadele azmi ortadan kalkar. Yasadışı bir iş yapma korkusu ortaya çıkıyor. Bu nedenle işçileri olumsuz etkiliyor. Ama bizim 2015’te ve bu süreçteki grev yasağını tanımama tavrımız, diğer sektörlerdeki işçilere de etki yaptı. Onların da mücadele isteklerini ortaya çıkardı. Artık biz Türkiye’deki bütün işçilere bu çağrıyı yapıyoruz. Herkes bu yönde açıklamasını yapsın. ‘Hükümet grevi yasaklarsa biz tanımayacağız, bu bizim anayasal ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan hakkımızdır… Yani yasadışı davranan Hükümet’in kendisidir’ mantığını işçilere yerleştirip bu grev yasağını tanımama anlayışını işçilere öğütlüyoruz. İşçi arkadaşlarımızı biz başından sürece iyi hazırladığımız için, grev yasağının etkisini olabildiğince tolere ettik. Ve insanlar yaptıkları işin doğru bir iş olduğuna kanaat getirdi. Zaten biz kararlıydık. Anlaşma olmasaydı 2 Şubat’ta herkes fabrikayı bırakıp çekip evine gidecekti.