Röportaj: Halime ÇAVDAR
Semire Ürek: 2007’den beri ev işi hizmetinde. Daha önce Manisa’da teknolojik aletler üreten bir fabrikada işçi olarak da çalıştı. Son iki aydır 82 yaşında yaşlı bir kadının bakımından sorumlu.
Fatma Tonğ: Yaklaşık 8 yıldır tekstil atölyelerinde çalışan Fatma yaptığı işi makinacılık olarak tanımlıyor. Sektörde kalifiye işçi statüsünde. İş yaşamı boyunca en az 6 iş yeri değiştirmiş.
Selma Ç: 1997 yılında Şırnak’tan İstanbul’a geldi. Günlük çalışıyor. Haftada bir veya iki gün ev temizliği yapıyor. İstanbul’la ilk geldiği yıllarda ev içinde boncuk dikme işleri de yapıyordu.
Yaptığınız işi biraz tarif eder misiniz?
Fatma: Tekstilde çalışıyorum, penyeciyim. Abiye kıyafetler de dikebiliyorum. Makinacıyım. İş yerinde kalifiye olmayan elemanlar daha çok ayak işlerini yaparlar. Ben bu anlamda makinenin nasıl çalıştırıldığını biliyorum ve işim onun başında geçiyor, diğerlerine göre daha rahatım. Çünkü oturabiliyorum. Diğer elemanlar gün boyu ayakta dikilmek zorundalar. Bu bazen 12 bazen 15 saate çıkabiliyor.
Selma: Temizlik işi yapıyorum. Günlük olarak evlere gidip temizlik yapıyorum. Cam, yer siliyorum, toz alıyorum, yeri geldiğinde yemek yapıyorum. İşim sabah saat 09:00’da başlıyor ve akşam 18:00’de bitiyor. Akşam evime geldiğimde iş bitmiyor, evin yemeği, temizliği de beni bekliyor. Durmak yok.
Semire: Bakıcıyım. 82 yaşında felçli yalnız yaşayan bir kadına bakıyorum. Gün boyu onunla birlikteyim. Yemeğinden, giyiminden, uyumasından sorumluyum. Her işini ben yapıyorum kısacası.
Yaptığınız işlerde cinsiyet belirleyici mi sizce?
Fatma: Tekstilde genelde kadınlar çalışıyor. Ama ustabaşları erkek olur.
Semire: Sertifikalı bakıcılar var. Onlar erkek. Ücretleri daha dolgun ve şirketlerle anlaşıyorlar. Hastanelerde çalışabiliyorlar. Evdeki bakıcıların erkek olması tercih edilmiyor. Hatta erkekler fiziki olarak güzel kadınları işe alıyorlar. Çoğunlukla yurtdışından gelenleri istiyorlar. Bir de onlar çok daha ucuza çalışıyor.
Yaptığınız işin dışarıdaki düzenli işlerden farkı var mı?
Selma: Ev temizliği işinde zaman, ev belli değildir. Bugün var, yarın yok. Garantili bir iş değil bu. Çalıştığımın karşılığını alamıyorum. Sigortam yok.
Semire: Çalışma saatlerim belli değil. Hafta sonu iznim yok. Hafta içi izin kullanmam konusunda anlaştım, ancak her hafta kullanamıyorum. Sosyal güvencem yok. “Sigortanı yatıracağız” diyorlar ama düzenli ödeme yapmıyorlar. Patronun keyfine bağlı benim çalışmam. “Bugün senle çalışmıyoruz” dediklerinde işsiz kalıyorum. Zam belirsiz. Patronla görüşmeme rağmen uzun süredir zam yapmadı.
Kendinizi işçi olarak tanımlıyor musunuz?
Semire: İşçiyim. Başkası için çalışıyorum, onun isteğine göre yaşamımı belirliyorum. Yaşamak için çalışıyorum o yüzden işçiyim.
Selma: Hayır. İşçinin güvencesi olur, sigortası olur, çalışma saatleri belli olur. Ev sahibi çağırınca çalışıyorum. Nerdeyse bir aydır da çalışmıyorum.
Fatma: Eee, işçiyim tabi ki. Kafama göre makineyi bırakıp gidemiyorum, patronun dediğini yapmak zorundayım. O yüzden işçiyim.
Çalışma yaşamınızda karşılaştığınız zorluklardan bahseder misiniz?
Fatma: Atölyede kameralar var. Biz çalışırken sürekli kayıtta, kafamızı kaldıramıyoruz. Patron yazıhanede oturur. Kameradan çalışanları takip eder. Konuşanı fark ettiğinde, hemen yazıhaneye çağırır. “Para ile çalışıyorsunuz, aldığınız parayı hak edin” gibi sözler söyler.
Selma: Ağır koltuk kaldırmaktan belim ağrıyor. Daha önce çalıştığım ev altıncı kattaydı. Camlarını silerdim oranın. Düşsem kimsenin umurunda değil. Patronlarım hep yaşlı insanlar oldu. Onları büyüğüm olarak gördüm hep, o yüzden sıkıntı yaşadığımı söyleyemem. Ancak yorulup dinlenmek istediğimde “Bütün gün oturuyorsun, hiçbir iş yapmıyorsun” gibi sözler işittim. Onlara göre hiç oturmamalıyız. Sanki ev kendiliğinden temizleniyor. Temizlik yaparken televizyonun kumandasını bile uzatmamı isterler. “Ya çalışırsın ya gidersin. Zor durumda bir sürü insan var, sen gidersin başkası gelir” çok söylenir benim işte.
Semire: Patronum uyumadan işim bitmiyor. Aynı odada yatıyoruz. Akşam kendi ihtiyaçlarımı gidermek istiyorum, ama o uyumaya gittiği için benim de odada olmamı istiyor. Geçen gün rahatsızlandı hastaneye kaldırdık. Hemşiresi, doktoru olmasına rağmen hastaneye gelmemi istedi. Yanında olmazsam çalışmadığımı düşünüyor. “Ben bu kadar para veriyorum, yapmak zorundasın”ı çok duyuyorum.
Evli olsaydınız çalışır mıydınız? Eşinizin işi çalışmanızı etkiler miydi?
Selma: Eşimin geliri düzenli olsaydı çalışmazdım. Çocuklarım mahvoluyor, onlarla ilgilenmek isterdim.
Fatma: Kocamın düzenli işi olsa çalışmak zorunda kalmazdım. Çocuk olunca bırakmayı düşünüyorum. Kendi işim düzenli olsaydı çalışmaya devam ederdim.
Semire: İhtiyacım olmasa da çalışmak isterim, özgürleşmek için çalışırdım. Düzenli bir işimin olmasını tercih ederdim.