SEÇTİKLERİMİZ – Fırat Kalkanı operasyonu ile El-Bab’a kadar ilerleyerek Afrin-Kobanê hattının birleşmesini engellemeye çalışan Türkiye’nin hamlesi, Münbiç-Afrin bölgesini birleştiren Rusya tarafından fiilen boşa çıkartıldı.
Dr. Mustafa Peköz
Suriye savaşının en kapsamlı ve kritik hamleleri yapılmaya başlandı. Münbiç ittifakının merkezinde politik olarak PYD, askeri olarak da YPG/YPJ bulunuyor. Ankara’nın Münbiç’e yönelik askeri operasyon yapacağını açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden, ABD-Rusya-PYD-Esad güçleri arasında bir ittifak oluştu.
ABD ve Rusya’nın PYD/YPG ile ilişkileri sanıldığı gibi dönemsel olmayıp stratejik bir noktaya doğru eviriliyor. Bu iki küresel güç, bölgedeki istikrarın bir bakıma Suriye’nin politik geleceğine bağlı olduğunu görüyor. Askeri ve politik dengeleri belirleyen güçlerle ittifakları süreklileştirmeden politik istikrarın sağlanamayacağı da biliniyor.
Suriye’de önemli başarılar elde eden ve Radikal İslamcı Örgütleri yenilgiye uğratan Moskova’nın PYD-YPG politikası da tahmin edilenden çok daha ciddi ve kapsamlıdır. Bölgesel politikalardaki dengeleri çok iyi hesaplayan ve ona göre stratejiler geliştiren Moskova, PYD-YPG olmaksızın, Suriye’de hiçbir şekilde istikrarın sağlanamayacağının farkındadır. Bu nedenle PYD merkezli politikaları çok daha belirginleştirecek adımlar atmaya başladı. Münbiç’te Demokratik Suriye Güçleri’ni korumaya alıp Ankara’ya açık bir mesaj veren Moskova, YPG ile ilişkilerini daha stratejik bir düzeye çıkartmaya yönelik askeri adımlar yapmaya başladı. Fırat Kalkanı operasyonu ile El-Bab’a kadar ilerleyerek Afrin-Kobanê hattının birleşmesini engellemeye çalışan Türkiye’nin hamlesi, Münbiç-Afrin bölgesini birleştiren Rusya tarafından fiilen boşa çıkartıldı. Moskova’nın bu askeri hamlesi, Suriye’de savaşın dengesini çok yönlü değiştireceği gibi Kürtler için daha geniş politik olanaklar ortaya çıktı denebilir.
TSK yine “yanlışlıkla” vurulabilir
Ankara ile ilişkilerini pozitif göstermeye çalışan Rusya, AK Parti’nin Suriye politikasına hiçbir şekilde güvenmedi. Buna karşın Afrin’e askeri güç göndererek Kürtler ile çok daha derin ve kalıcı ilişkiler kuracağı mesajını verdi. Böylece Rusya da ABD gibi askeri ve politik tercihini Kürtlerden yana kullanma kararı aldı
Rusya’nın Münbiç’ten sonra Afrin’e askeri güç göndermesi nasıl okunmalıdır?
Birincisi, Rusya askeri kuvvetlerinin Afrin’de Türkiye sınırına sıfır noktada konumlanması Münbiç gibi Afrin’e yapılacak bir saldırının Rusya’ya yapılmış bir saldırı olarak okunacağının mesajını içeriyor. Münbiç-El Bab-Afrin alanının Rusya tarafından kontrol altına alınmış olması, bir bakıma Türk ordu birliklerinin kuşatılması ve hareketsiz bırakılmasıdır. Suriye’de Türk askeri birlikleri artık işlevsiz olup, El-Bab’da kalmasını gerektirecek politik ve askeri koşullar oradan kalkmıştır ve geriye doğru çekilme zamanı gelmiş bulunuyor.
İkincisi, Esad ve YPG askeri güçlerinin sorumluluğunu alan Rusya, bu hamlesiyle Türkiye’nin askeri komşusu haline geldi. Türk ordu birlikleri Rusya ordusunun hamlelerini hesaplamadan tek bir adım atamaz. Genelkurmay, Suriye’de atacağı her askeri adım için ‘yeni’ komşusunu mutlaka dikkate alacak ve ona göre hareket etmek zorunda kalacaktır. Aksi takdirde yanlışlıkla yeni askeri birliklerin veya tankların vurulması gündeme gelir
Putin’in Erdoğan’ın PYD talebine yanıtı
Üçüncüsü, Rusya’nın Afrin’e gönderdiği askeri gücün komutanı olan generalin, YPG armasıyla Newroz kutlamasına katılması, Tayyip Erdoğan’ın Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede “Moskova’da açılan PYD bürosunun kapatılması” talebine, diplomatik-politik olarak ciddiye almaksızın askeri düzeyde verilmiş bir yanıttır.
Dördüncüsü, Rusya’nın Afrin kantonuna asker göndermesi, Suriye stratejisinde belirgin bir değişime gittiğinin açık bir örneğidir. Bu değişimin ana unsuru şudur: Rusya’nın bugüne kadar stratejik ilişkilerinin merkezinde Esad rejimi bulunuyordu. Bundan sonra Şam iktidarıyla birlikte PYD/YPG de stratejik ilişkiler içine alındı. Önümüzdeki süreçte Rusya’nın Suriye’de belirleyeceği askeri ve politik ilişkilerde PYD’yi mutlak olarak hesaba katacak ve birlikte hareket edecektir.
Beşincisi, Suriye’de iki büyük savaş merkezi bulunuyor. Bunlardan birincisi ABD askeri güçlerinin önderliğinde, YPG merkezli Demokratik Suriye Güçleri tarafından başarıyla sürdürülen Rakka operasyonudur. İkincisi ise Rusya tarafından organize edilecek olan İdlip operasyonudur. Nusra merkezli Radikal İslamcı Örgütlerin askeri olarak en güçlü olduğu İdlip, belki de Suriye savaşının en son ve en zorlu halkası olacaktır. Bu nedenle Rusya, İdlip operasyonunu iki güçle birlikte eşzamanlı yürütmeyi planlıyor. Halep üzerinden Esad güçlerinin, Afrin üzerinden doğrudan YPG güçlerinin katılacağı İdlip operasyonuna yönelik ön hazırlıklar yapılmaya başlandı. Moskova, YPG katılmadan, İdlip operasyonun çok uzun ve zorlu geçeceğini biliyor. YPG askeri güçlerinin eğitilmesine yönelik yapılan anlaşmanın esası İdlip operasyonuna yönelik hazırlık olduğuna dair önemli veriler bulunuyor. Rusya, YPG güçlerini ağır silahlarla da donatacaktır. Bunun muhtemel amacı İdlip operasyonu başladığında Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı’na kadar olan sınır bölgelerinin YPG güçleri tarafından kontrol altına alınmasına sağlamaktır. Böylelikle Türkiye’ye komşu olan PYD/YPG’nin askeri ve politik etki alanının Hatay sınır hattı boyunca genişlemesi sürpriz sayılmamalıdır.
Suriye ordusu Rakka operasyonuna katılabilir
Altıncısı, S-400 füze sistemlerini alma projesini devreye sokan Ankara, Rusya’nın YPG ile askeri ittifak yapmasına engel olamayacağını gördü. Rojava’da oluşan istikrarı bozmak ve Rusya’nın askeri ve politik hamlelerini boşa çıkartmak için Arap aşiretleriyle yaptığı toplantı Rusya’nın tepkisini çekti. Moskova, başarı şansı son derece zayıf olan AK Parti’nin bu hamlesine, YPG’yi askeri olarak güçlendirme kararı alarak yanıt verdi.
Yedincisi, Bu planın başarılı olması için Rakka-İdlip denklemi üzerinde ABD-Rusya ittifakının kurulması zorunludur. Bu bakımdan YPG güçlerinin İdlip operasyonuna çok daha aktif katılması planlanırken tersten Rakka operasyonuna Esad güçlerinin yer alması sürpriz sayılmamalıdır. ABD-Rusya ittifakının Suriye geneline yayılması YPG’nin de her iki alanda askeri rolünü çok daha üst düzeyde oynaması ve dengeleri belirlemede inisiyatif alması demektir.
Sonuç
Rusya’nın PYD/YPG ile kurduğu ittifak dönemsel olmayıp kalıcıdır. Rusya, önümüzdeki birkaç ay içinde askeri alanda elde ettiği başarıları daha üst düzeye çıkartmak için önce İdlip operasyonunu Rusya-Şam-YPG ile birlikte sürdürmeyi ve daha sonra sahanın galipleri olarak PYD ile Baas rejimini masaya oturtup politik istikrarı sağlamayı hedeflemektedir.
Rusya-ABD ittifakının belirleyeceği her pratik yönelim, PYD/YPG için ciddi bir kazanıma yol akacaktır. Bu bakımdan İdlip operasyonuna PYD’yi dâhil ederek Rakka dengesini sağlamak isteyen Rusya, Afrin’in korunmasına ve askeri olarak güçlendirilmesine karar verdi. Rusya’nın Afrin’e girmesi, Türk ordusunun El Bab’da çekilmesi ve Kürtlerin İdlip sürecine daha aktif katılmasına nesnel zemin hazırlayacaktır.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın, Rus askerinin YPG’nin armasını takması konusunda, “Maalesef bu görüntüler Türkiye’yi üzüyor. YPG, PKK’nın Suriye uzantısıdır. YPG ile ABD ve Rusya Federasyonu’nun hiçbir şekilde işbirliği yapmasını kabul etmiyoruz. Almanya’nın da aklıselimle davranmasını bekleriz. Teröristlere silah temininde, maalesef Alman silahlarını teröristlerin elinde görürken, Almanya’nın bunu görmezlikten gelip Türkiye’deki silah taleplerine ambargo görüntüsü vermesini kabul etmeyiz” demek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ‘üzülmek’ dışında yapacakları bir şey bulunmuyor.
Süreç zorlu olacak ancak Kürtler için önemli ve kalıcı stratejik kazanımlar ortaya çıkmaya başladı. Suriye merkezli gelişmeler Kürtlere önemli olanaklar yaratıyor. Bölgede hegemonya mücadelesi veren Rusya ve ABD YPG ile taktiksel işbirliği değil, stratejik bir ittifak kuruyor. Bu iki gücün YPG’ye teslim ettikleri silahlar geçici değil, kalıcı bir yardımdır. Önümüzdeki süreçte, YPG’ye hava gücü eğitimi verenlerin onlara savaş helikopterleri, uzun menzilli tank-top gibi zırhlı araç vermeleri sürpriz olmaz. Bu gerçeği görmezlikten gelenler, Suriye’deki gelişmeleri kavramakta zorlananlar ya da kavramak istemeyenler kaybederken, Kürtler stratejik olarak kazanıyor.