Şu anda Nusaybin’de bulunan SiyasiHaber muhabirinin bölgede görev yapan Zeynep Öğretmen’le gerçekleştirdiği röportajı sunuyoruz.
SiyasiHaber Röportajı
Yasaklar boyunca siz ve öğrencileriniz okula gidebildiniz mi?
Nusaybin'de toplamda 6 tane yasak oldu, üç tanesi genel yasak, üç tanesi de 4 mahalleyi kapsayan yasaklardı. En sonuncusu da 10 gün sürdü. Genel yasaklar boyunca, hiç okula gidemedik. Zaten evden çıkamadık. 4 mahallede yasak uygulandığında ise, okulum mahallelerin dışında kaldığı için okula gittim. Ama öğrencilerimin çoğunluğu derslere gelemedi. Evi mahallede olan bir öğretmen arkadaşım ise bütün yasaklar boyunca okula gelemedi.
Öğrencilerinizle yaşanan savaş ortamına dair hiç konuştunuz mu? Yaşanan sürecin onlar üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Ben birinci sınıfları okutuyorum. Bilinçli olarak yaşanan sürece dair hiç konuşmadık. Ancak onları gözlemlediğimde savaşın onların üzerindeki etkisi kolayca fark ediliyor. Mesela bir öğrenci geçenlerde teneffüse çıktı ve 'biber gazı atmışlar' diye bağırarak sınıfa geri döndü. Çocuklar teneffüslerde adeta savaş oyunları oynuyorlar, çöp tenekesinden barikat yapıyorlar, çatışıyorlar. Öğrenciler genellikle derslere geç kalıyorlar. Bir öğrencime neden geç kaldığını sorduğumda ' Öğretmenim her yer hendek, ancak gelebildim.' dedi. Bir de birinci sınıf olduğu için henüz harfleri öğreniyorlar ve biz de onlara ödev olarak harfler veriyoruz. Bazı günler, yasak gelme ihtimaline karşın iki günde bir verdiğimiz harfleri toplu olarak vermeye başladık ki yasak gelirse geride kalmasınlar. Özellikle küçük yaştaki öğrenciler için eğitim öğretim süreci ciddi sekteye uğramış durumda.
Yasaklar öncesine ve sonrasına ilişkin çocukların psikolojisinde nasıl bir değişiklik gözlemliyorsunuz?
Çocuklar çok ciddi bir korku yaşıyorlar. Sürekli patlama ve silah sesleriyle yaşıyorlar. Ne acı ki bazı çocuklar, sesleri birbirinden ayırt etmeye başlamış, havan topunu silah sesinden ayırabiliyor ve bunun üzerine konuşuyorlar. Bence çoğu panik atağın eşiğinde. Yüksek sesle konuşulduğunda bile irkiliyorlar. Her şeye herkese şüpheyle yaklaşıyorlar, çok güvensizler. Sürekli geç kalan bir öğrencimin velisine bunun nedenini sorduğumda, çocuğun gece boyunca çatışma seslerinden uyuyamadığını öğrendim.
Savaşın çocuklar üzerindeki etkisi oldukça kötü boyutlarda. Peki, sınıfta sürece dair sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
Benim Suriyeli savaş mağduru bir çocuğum var. Babası Suriye'de kalmış, annesiyle birlikte buradaki akrabalarının yanına göç etmiş. Tek kelime Türkçe bilmiyor. Sınıftaki diğer çocuklarla konuşamıyor. Benim Kürtçe konuşabildiğimi bildiği halde, uzun süre benimle de konuşmadı. Tam iletişim kurmaya başlamıştık ki yasak ve çatışma süreci başladı. Bu defa tamamen içine kapandı. Şimdi her gün okula geliyor gidiyor ancak onu tamamen kaybettim.
Bir de resim dersinde öğrencilerimden serbest konulu resim yapmalarını istemiştim. Çocukların resimlerine baktığımda sadece savaş görüyorum. Zırhlı araçlar, uçaklar, bombalar, silahlar, polisler… Resimlerin arasında toma, akrep, çatışma vs olmayan renkli evlerin olduğu bir resim gördüm ve sevindim. Çocuklardan bir tanesinin bile bu savaştan etkilenmediğini, kurtulduğunu düşündüm. Çocuğu yanıma çağırıp, 'Ne kadar güzel renkli bir resim yapmışsın, keşke insanları da çizseydin' dedim. Çocuk da bana 'Öğretmenim, varlar zaten' dedi. ' İnsanlar evdeler, sokağa çıkma yasağı var' dedi. O an beynimden vurulmuşa döndüm.
Eğer bir gün bu savaş ortamı sona ererse, barış sağlanırsa sizce bu çocuklara ne olacak? Savaşın onların üzerindeki etkisi sizce nasıl rehabilite edilebilir?
Benim fikrim, maalesef bu nesil potansiyel “suçlu” çocuklarla dolu… Bu çocuklar çok mutsuz, aileleri de mutsuz ve çok zor şartlar altında yaşamaya çalışıyorlar. Bilinçaltlarında hep mutsuzluk ve öfke biriktiriyorlar. Bu süreç, bir barış sürecine evrilse dahi bu çocukların içindeki öfke bürokrasinin diliyle rehabilite olmaz. Elbette, barış sürecinde çocukların ve hatta tüm halkın rehabilite olabileceği psikolojik destek merkezleri kurulmalı. Ama sorunun psikolojik destek ile çözüleceğini sanmıyorum. Savaşta ölenler ölüyor ama kalanların hepsi yaralı.
Son olarak, Ayşe Öğretmen’in konuşması çok tartışıldı. Adeta bir linç kampanyasına dönüştü ve Ayşe Öğretmen 'terörize' edildi. Siz de bir öğretmen olarak bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Ayşe Öğretmen, aslında savaşa dair söylenebilecek en net, en insani cümleyi kurmuştu; 'Çocuklar ölüyor.' Savaşa dair bundan daha büyük bir gerçeklik var mıdır? Sonrasında gelen tepkilere dair ise sadece 'Hani kardeştik?' diyebiliyorum. İnsan kardeşinin çocuğu öldürüldüğünde nasıl sessiz kalır? Ya da bırakın onu, bunu sadece dile getirdiğinde bile bir öğretmen nasıl böyle linç edilir, aklım almıyor. Savaşın dili herkesin diline sirayet etmiş vaziyette. Bence öfkenin asıl hedefi Ayşe Öğretmen değil, bütün Kürt halkı. Bir halka karşı öfke duyuluyor ve ölen Doğudaki çocuklar olunca bunu dile getirmek dahi terör oluyor… Ben de Ayşe Öğretmen’in dediğini diyorum, burada çocuklar ölüyor. Bir an önce barış ve müzakere dili kurulmalı, çözüm bulunmalı.