Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC), Türkiye’de gazeteciliğe ve gazetecilik yapmaya dair tabloyu, hazırladığı 2014 Basın Özgürlüğü Raporu ile ortaya koydu.
Haber Merkezi – Türkiye basın camiasındaki tutarsızlık, ilkesel düzeyde özgürlükçü olamama durumunun AKP iktidarı döneminde var olan baskıyı katmerli bir şekilde daha da arttırdığı vurgulanan raporda, bu doğrultuda da baskılar, işten çıkarmalar, gazetecileri hedef haline getirmeler, gözaltı ve tutuklamalar, gazeteci cinayetleri, polis şiddetine maruz kalma, yargı baskısıyla yıldırma, sokak eylemlerinde gazetecilerin hedef haline getirilmesinin 2014 yılının özeti olduğu kaydedildi.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla 2014 Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı. Hazırlanan rapor, cemiyet binasında Genel Sekreter Serhat Yaruk ve Yönetim Kurulu üyelerinin de katılımıyla Cemiyet Eş Başkanı Nevin Erdemir tarafından paylaşıldı.
Türkiye’de her dönem tartışma konusu olan gazetecilik mesleğinin son yıllarda gittikçe artan oranda siyasi tartışmaların odağındaki yerini koruduğunu belirterek sözlerine başlayan Eş Başkan Nevin Erdemir, iktidarın önü alınamaz bir şekilde basın ve medyayı kendi iktidarını kurumsallaştırmak, kalıcılaştırmak için vazgeçilmez bir araç olarak kullanmaya devam ederken, öte yandan da bu hedefinin önündeki en temel engel olarak gördüğü muhalif basın ve medya organlarını hedef tahtasına oturtmaktan geri durmadığını ifade etti. 2011 yılında Kürt basınına yönelik yürütülen kitlesel tutuklamalar ile Türkiye’nin, Dünya’da en fazla gazetecinin tutuklandığı ülke unvanını kazandığını hatırlatan Erdemir, bu duruma başta basın ve medya organlarının yeterince tepki göstermemesi ve hatta kimi medya kurumlarının buna destek vermesinin de sonraki yıllarda medyaya yönelik baskının artırılmasının önünü açtığının altını çizdi.
Basın özgürlüğü herkese lazım!
Erdemir, sol, sosyalist ve muhalif/alternatif basına dönük saldırı ile özellikle KCK operasyonlarıyla onlarca gazetecinin tutuklanmasına sessiz kalan yada destek verenlerin bugün aynı yöntemlerle hedef tahtasına oturtulduğunu da vurguladı.
KCK basın davalarını hararetli bir şekilde alkışlamış olan yandaş basının, baskılardan nasibini almaya başlaması, bunun en somut göstergesi olarak, ‘Demokrasi ve basın özgürlüğünün bir gün herkese lazım olacağı’ gerçeğini çok çıplak bir şekilde gözler önüne serdi” dedi.
Baskı ve sansür sadece siyasi iktidarla sınırlı değil
Basının Türkiye’de sadece iktidar yönelimleriyle de sınırlı kalmadığını, özellikle medya-sermaye ve iktidar ilişkilerinin geçişkenliği, iç içeliğinin iktidarın baskı ve sansür girişimlerini beklediğinden daha kolay bir şekilde hayata geçirmesine olanak sağladığını vurgulayan Erdemir, sadece iktidarlara yaranmak isteyen birçok medya patronunun da çoğu zaman iktidardan daha baskıcı kesilebildiğini kaydetti. Erdemir, Bu sözlerine ek olarak Anayasa’da yer alan “Basın hürdür, sansürlenemez” hükmünün medya-sermaye ve iktidar ilişkileri nedeniyle tersi bir işlev görmekten başka bir anlam taşımadığını da ekledi.
‘Sorunun bir diğer kaynağı entelektüel camianın demokrasi ile ilişkisi’
Erdemir, yine Türkiye’de basın ve medya üzerindeki baskıların en büyük nedenlerinden biri olarak Türkiye entelektüel camianın demokrasi ile olan sorunlu ilişkisini gösterdi. Demokratik olmanın, özgürlükçü davranmanın ilkesel bir tutum olarak değil de, ekonomik ve siyasal hedeflere ulaşılmasında bir argüman olarak kullanılmasından kaynaklı “kendine demokrat” gerçeğinin ortaya çıktığını belirten Erdemir, “Nihayetinde bu durumda olanlar, ‘bir gün ak dediklerine öbür gün kara’ demek zorunda kalıyor. ‘Özgür basın susturulamaz’ sloganını, bir gün ‘terörist faaliyetlerin’ delili sayarken bir başka gün söz konusu ‘sloganı’ sığınılacak liman olarak görüyor. Türkiye basın camiasındaki bu tutarsızlık, ilkesel düzeyde özgürlükçü olamama durumu, medyayı her türlü iktidar oyunun en fazla ve ağır dozajda yaşanabileceği bir alan haline getiriyor” ifadelerini kullandı.
Bu durumun, AKP iktidarları döneminde medya ve basın üzerindeki baskıyı katmerli bir şekilde daha da arttırdığını dile getiren Erdemir, şunları söyledi: “Yaşanan tartışmalar ve medya üzerinde artan oranda ağırlaşan baskılar, işten çıkarmalar, gazetecileri hedef haline getirmeler, gözaltı ve tutuklamalar, gazeteci cinayetleri, polis şiddetine maruz kalma, yargı baskısıyla yıldırma, sokakta eylemlerinde gazetecilerin hedef haline getirilmesi, 2014 yılının kısa bir özeti oldu adeta. Yılın ortaya çıkan önemli gelişmelerinden biri 2011 yılında gözaltına alınıp tutuklanan KCK basın davasından tutuklu gazetecilerin Mayıs 2014 tarihinde tahliye edilmeleri oldu. 2011 yılında iktidarın ve cemaatin ‘Onlar gazeteci değil, terörist’ diyerek tutuklanmalarını savunduğu KCK Basın davası ÖYM’lerin kaldırılmasıyla yürütülemez hale geldi. Mahkeme, KCK basın davasını Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.”
‘Onlar gazeteci değil, terörist’ diyenler de terörizm ile suçlandı!
Erdemir, buna mukabil, zamanında KCK Basın davalarını hararetli bir şekilde savunmuş olan Cemaat medyasına yapılan operasyonun, terörizm suçlamasıyla gazetecilerin nasıl rahat bir şekilde hedef haline getirildiğini bir kez daha gösterdiğini de sözlerine ekledi.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Samanyolu TV Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile kimi dizi senaristlerinin, 14 Aralık tarihinde gözaltına alındığını hatırlatan Erdemir, “Bir zamanlar KCK basın davası, sol sosyalist basın davalarında yargılananlar, Oda TV davası için ‘Onlar gazeteci değil terörist’ diyen Zaman Gazetesi ve Cemaat Medyası, ‘Özgür Basın Susturulamaz’ sloganı atarken bu kez kendileri, ‘Onlar gazeteci değil terörist’ suçlamasına maruz kaldı” dedi.
Gazeteciler işsiz kaldı
2014 yılının gazetecilerin yoğun ve kitlesel olarak işsiz bırakıldıkları, medyanın el değiştirdiği bir yıl olduğunu belirten Erdemir, özellikle egemen medyada Radikal’in basılı yayınına son vermesi, Doğan Medya’nın küçülme kararı alması, muhaliflere yönelik baskıların yine gazetecilerin toplu olarak işsiz kalmalarına neden olduğunu, sansür ve iktidar baskısının da hak ihlallerinin temellerinden birini oluşturduğunu kaydetti.
Rakamlarla medya gerçeği
Bu değerlendirmelerin ardından hazırlanan raporda toplanan veriler paylaşıldı.
Açıklanan verilere göre, Türkiye cezaevlerinde halen 10’u gazete dağıtımcısı 32 gazeteci tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Azadiya Welat Yazı İşleri Müdürleri hakkında 157,5 yıl hapis cezası istemiyle dava açılırken, Gündem gazetesine 157 bin TL para cezası kesildi. Gündem Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan’a 45 yıl, Demokratik Ulus Yazı İşleri Müdürü Arafat Dayan’a 90 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Böylece 2014 yılında Kürt medyası yazı işleri müdürlerine 292,5 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmış oldu.
Yıl içerisinde Türkiye’de en az iki gazeteci öldürüldü ve Azadiya Welat gazetesi dağıtımcısı Kadri Bağdu’nun sokak ortasında öldürülmesi olayı, 90’lı yıllardaki failli meçhul cinayetleri çağrıştırdı. Yine sansür konusunda en az 264 yayına durdurma cezası verildi, hükümetin “Alo fatih” pratiği ile uyguladığı fiili sansür girişimleri ile TRT’nin muhaliflere yer vermemesi dışında 5 gazete mühürlendi, cezaevlerindeki yayın yasakları yıl boyunca devam etti.
Türkiye’de toplumsal olaylarda 70’ten fazla gazeteci doğrudan polisin yada toplumsal olaylar sırasında farklı grupların saldırısına maruz kaldı. Çok sayıda gözaltı yaşandı. Gezi eylemleri sonrasında yeni bir yöntem olarak etkili bir şekilde devreye giren “işsiz bırakma” girişimleri sonucunda binden fazla gazeteci ya istifa etti ya da işinden edildi. Bu rakam bir önceki yılın işsiz bırakılan gazeteciler sayısını 9’a katladı.
4 başlık altında toplanan hak ihlalleri raporunun özeti şöyle:
1) Ölüm ve yaralanmalar
Türkiye’de 2014 yılında iki gazeteci öldürülürken, 70’ten fazla gazeteci toplumsal olayları takip ettikleri sırada çoğunlukla polisin ya da karşıt grupların saldırısı sonrasında darp edilip yaralandı. 2014 Türkiye’sinde Azadiya Welat Gazetesi çalışanı Kadri Bağdu 90’lı yılların yöntemleriyle ensesinden sıkılan 2 kurşun ile hayatını kaybetti ve aradan geçen yaklaşık 4 ayda Bağdu’nun katillerinin bulunmaması devlete yönelik şüpheleri arttırdı. İran asıllı Amerikalı Gazeteci Serena Shim, 20 Ekim tarihinde kuşkulu bir trafik kazasıyla Kobanê haberlerini takip etmek için bulunduğu Türkiye’de hayatını kaybetti. Shim, bir gün önce yaptığı açıklamada ajanlıkla suçlandığını bildirmişti. Öte yandan IŞİD saldırılarında 4’ü Kürt gazeteci olmak üzere en az 6 gazeteci öldürüldü. Kaçırılan ve IŞİD’in elinde bulunan gazetecilerin net sayısı ve akıbetleri ise bilinmiyor. Dünya genelinde ise 2014 yılında 128 gazetecinin öldürüldüğü kayıtlara geçerken, 2015 yılının ilk günü ise Fransa’da bir mizah dergisine yapılan saldırı ile en az 10 gazeteci katledildi ve bu saldırı basına yönelik gerçekleştirilen en kanlı saldırısı olarak kayıtlara geçti.
2) Tutuklu ve Hükümlü Gazeteciler
Şu an cezaevinde 31 gazeteci tutuklu ve hükümlü olarak bulunuyor. Bunların büyük çoğunluğu yaptıkları haberden dolayı yargılanıyorlar. Tutuklu ve hükümlülerin 21’i gazetecilerden oluşuyorken 10’u dağıtımcılardan oluşuyor. Ayrıca gazeteler ve dergilerin birçok davası devam ediyor. KCK Basın Komitesi kapsamında hakkında dava açılan 44 gazetecinin yargılamaları devam ediyor. Yargılama 10 Nisan 2015 tarihinde dava AYM’de görülecek. Oda TV ve diğer KCK davalarından tutuklanıp bir süre sonra yargılanan pek çok gazetecinin yargılanmaları da tutuksuz olarak devam etmektedir. Azadiya Welat Yazı İşleri Müdürlerine toplamda 157,5 yıllık hapis cezası istemiyle dava açıldı. Özgür Gündem Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan’a 45 yıl Demokratik Ulus Dergisi yazı işleri Müdürü Arafat Dayan 90 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. İstenen toplam ceza 292,5 yıl olarak hesaplandı.
3) Sansür
Türkiye’de basın özgürlüğü önündeki yasal, siyasal ve ekonomik engeller 2014 yılında da varlığını devam ettirdi. Son bir yıllık süre içinde de “Kamu güvenliği”, “Genel ahlak”, “Ailenin korunması ve “Toplumun milli ve ahlaki değerleri” benzeri muğlak kavramlar basın özgürlüğünün aleyhine genişçe yorumlandı. Bunun sonucunda Türkiye’de halen 62 bin 273 internet sitesi hallen engelli iken, RTÜK ve YSK tarafından 2014 yılında 264 yayın durdurma cezası verildi. 5 gazete mühürlenirken, özellikle cezaevlerinde 186 haberleşme yasağı kararı verildi. Yine birçok kanala para cezaları kesilirken, iktidarın “alo fatih” pratiğinde ortaya çıktığı gibi birçok kuruma fiili sansür girişiminde bulunduğu da ortaya çıktı. Gündem gazetesinde yayınlanan yazılar nedeniyle 157 bin TL para cezası kesildi.
4) Yeni Baskı Yöntemi: İşsiz Bırakma
AKP hükümetinin gazetecilere yönelik tutuklama, fiili saldırı gibi gazetecileri yıldırma politikalarına son dönemlerde işsiz bırakma yöntemi de eklendi. Özellikle geçen yıl Gezi serhıldanıyla başlayan süreçte hükümet gazetecileri istifaya zorluyor ya da işsiz kalmalarını sağlıyor. Gezi serhıldanında işten çıkarılan veya işsiz bırakılan gazetecilerin sayısı 59’u buldu. İşsiz bırakılan gazetecilerin 37’si istifaya zorlanırken 22’si işten çıkarıldı. Kimi kurumların raporlarına göre Türkiye’de 2014 yılının sadece ilk altı ayında 319 gazeteci işsiz kalırken, bazı kaynaklar yılın ilk 8 ayında bu rakamın 981’e çıktığını belirtiyor. Yılın tamamında işsiz bırakılan ya da istifaya zorlanan gazetecilerin sayısı ise bini geride bıraktı. 2013 yılında işten çıkarılan ya da işsiz bırakılan gazetecilerin sayısı 131 olarak hesaplanmıştı. Bu durumda işsiz bırakılan gazetecilerin sayısı bir önceki yıla göre neredeyse yaklaşık 9 kat arttı.
Kaynak: DİHA