Siyasihaber / Şenol Morgül – Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği’nin, Fikret Demirağ anısına düzenlediği “Bir Şairin İçeriden Görünüşü” etkinliği, Lefkoşa Arabahmet Kültür Evi’nde yapıldı. Türkiye’den bir grup şair, yazar ve müzisyenle birlikte sahne aldığımız etkinlik, “Halkların Dayanışması” duygusunu öne çıkaran bir gece oldu.
Bir: Ebabülbüllerin sesi eksilmesin içinde
İki: Yüreğinde ağır bulutlar barındırma
Üç: Zeytinlerin hışırtısı azalmasın hiçbir biçimde
Dört: Yurdunun kokularını gümrükte bırakma
Bir gün, taze kokularıyla dön yurduna
“Nereye gitse şiirlerinden adı çağrılan FİKRET ile FİKRET için” belgeselinin de gösterildiği gecede, ezgiler, şiirler, anlatılar ve şarkılar eşliğinde izleyicilerle coşku ortaklığı yaşadık
“Düşük yoğunluklu savaş” yılları boyunca yaşadığımız faili belli “meçhul” cinayetlerin, kayıpların, cesetlerle dolu kuyuların, Özel Harp’li, Jitem’li kanlı yıllarımızın provası gibi geçmişi olan bir ada Kıbrıs ve altı toplu cesetlerle dolu! Bütün kuyuları ve çukurları şaibeli! Herkes ölmüş! Herkes öldürmüş! Tüm “meçhul”leri herkesin bildiği, ama herkes için “sır” kalan bir ada! Herkesin iyi Türk’ü, herkesin iyi Rum’u olan bir ada…
Bir yanda çan bir yanda ezan sesi duyulan, sokaklarında en az üç dilin konuşulduğu, Türklerin, Rumların, Ermenilerin yan yana,1940-60’lı yıllarda altın çağını yasadığı Lefke’de büyüyen bir şair.
1955’lerden sonra bozulmaya başlayan,1958’deTürklerin Rumları kasabadan kovmasıyla noktalanan trajedi… ‘63 sonrasında Türklere kalan eski Lefke ve Lefkeli bir şair Fikret Demirağ.
“Kapitali sonuna kadar okuyamamış biri olarak kendime Marksist demeye utanırım” diyen Fikret Hoca savaş karşıtı bir muhalif. Irkçılığı ve milliyetçiliği aklı almaz.1960’lı yıllardan bu yana Türkçe konuşan Kıbrıslıların şiirinin geçirdiği bütün aşamalarda imzası bulunan bir şair, çok sayıda kitabı dünyanın değişik dillerinde yayınlandı, ödüllendirildi, oyunlaştırıldı ve bestelendi.
Sezai Sarıoğlu, Mehmet Tekirdağ ve Meral Demir ile birlikte sahne aldığımız gece, herkesin birlikte söylediği Türk, Rum, Ermeni ve Kürtçe şarkılarla kucaklaşarak bitti. Kulağımda kalan sözler Kıbrıs’ın tarih özeti gibiydi : Napan… Napayın… Napacan…