PKK, kurucusu ve önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihinde yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından 5-7 Mayıs tarihleri arasında 12. Kongresi’ni gerçekleştirdi ve fesih kararı alarak çalışmalarını sonlandırdığını duyurdu. Mezopotamya Ajansi’ndan (MA) Ömer Güngör SYKP kurucularından yazar Mahir Sayın’a Öcalan’ın çağrısı ve sonrasında yaşanan gelişmelere ilişkin görüşlerini sordu. Mahir Sayın’ın değerlendirmesini Ömer Güngör’ün dünkü haberinden aktararak yayımlıyoruz:
“Demokrasi hiçbir zaman hediye edilmez”
Demokrasinin hiçbir dönemde halklara “hediye edilmediğini” söyleyen Sayın, “Bugün de demokratik toplum doğrultusunda atılacak her adım, sokakta yaratılan ilişkinin iktidar katına tasdik ettirilmesi biçiminde gerçekleşecektir. Bunu en iyi kanıtını günümüzde Kürdistan özgürlük hareketinin 40 yıldır sürdürdüğü fiili direnişin ortaya çıkardığı sonuçlar kanıtlamaktadır. Kürt milletinin varlık bilinci, artık asimilasyonu geri döndürülemeyecek bir biçimde örgütlü bir niteliğe bürünmüş ve devlet de kendisini bu gerçeklik karşısında gözden geçirme ihtiyacını duyar hale gelmiştir. Devlet aklı, hala kuruluş paradigmasını aşamadığı için de çelişkiler içerisinde ne yapacağını bilmez halde davranıyor” diye konuştu.
Demokratik toplum sosyalizmi
PKK’nin kongre kararları ve “demokratik toplum sosyalizmi” vurgusuna dikkati çeken Sayın, “Kongrenin yaptığı, ortak bir dil kurmak açısından demokratik toplum göstergesinin egemen sınıfın hegemonya aracı olarak aldatıcı bir işlev görmesinin önüne geçmektir. Kongre, demokratik toplumun içini sosyalizmle, kolektivizmle ve komünaliteye dayalı bir toplum önerisiyle dolduruyor. Bu hareket biçimi, eğer önceki girişimler gibi şiddet ile bastırılmaya kalkışılmaz ise kesintisiz bir süreç içerisinde sosyalizme doğru ilerlemenin gerekli ve doğru yolunu ifade eder. Ancak bilmemiz gerekir ki kapitalist toplumun egemen sınıfı, kendisinin sonunu getirecek olan bir yürüyüşü şiddet yoluyla engellemek üzere önceden devlet olarak örgütlenmiş durumdadır” şeklinde konuştu.
Sürecin “bütün toplumsal dinamikler için bir mücadele teklifi” olduğunu söyleyen Sayın, “Faşizmin demokrasi düşmanlığının cisimleşmiş hali olduğunun bilinciyle, onunla yürütülen müzakerelerin antifaşist mücadeleden ayrı düşünülmemesi gerekir. Onları demokrasiye ancak böylesine örgütlü bir halk gücü zorlayabilir. Yoksa onların yapmak isteyecekleri, kendi iktidarlarının güçlendirilmesi ve bir dönem daha iktidarı elde tutmak için bu durumu öncekiler gibi kendi çıkarlarına kullanmak olacaktır. Faşizmle müzakere onunla iyi ilişkiler sürdürmek değil, tam anlamıyla onunla mücadele etmek anlamına gelir. Zaten bugünkü müzakere zeminini gündeme getirmiş olan da Kürt halkının özgürlük uğruna verdiği on binlerce şehidinin mücadelesinden başka bir şey değildir” diye belirtti.
3 Önemli “görev”
Verili durumda toplumsal dinamiklere üç önemli görevin düştüğüne vurgu yapan Sayın, “Birincisi, antifaşist, antiemperyalist ve antişovenist demokratik cephenin oluşturulması. İkincisi, bu cephenin sağ ve merkez unsurlarına karşı sol kanadını oluşturacak ve kesintisiz olarak sosyalizme ilerlemeye kapalı olmayan bir üçüncü kutbun bu harekete yön verici rol oynaması. Üçüncüsü ise sosyalistlerin, reel sosyalizm deformasyonlarını aşabilecek, sosyalist birey-toplum ilişkisini demokratik bir biçimde kuran, yeni programla bu mücadelede yol gösterici rol oynamasını sağlamak. Eğer bugünkü faşist iktidarın yarattığı ve daha da yaratacağı engelleri aşabilecek olursak, PKK’nin feshinin karşılığı olacak olan Kürtlerle birlikte sosyalizme yürüyüşün yolu da örgütlenmenin kendine ait özgünlükleri içerisinde özgürlüğe ve sosyalizme tüm halkların birliği içinde yürünmesini olanaklı kılabilir. Şu anda teorik olarak yol açılmıştır. Ne var ki dünyadaki tarihsel deneyimler, bize bu yürüyüşte burjuvazinin yeni oyunlarıyla yüz yüze gelmekten kurtulamayacağımızı da göstermektedir” şeklinde konuştu.
“Enternasyonal birlik için güçlü bir zemin”
PKK’nin 12’nci Kongresi yankılarına işaret eden Sayın, şunları söyledi: “Bu gerçeklik karşısında Rêber (Önder) Apo öncülüğünde PKK’nin almış olduğu silahları susturup siyasal yoldan özgürlük taleplerinin karşılanması adımı, tüm insanlık adına bir kazanç olarak görülmüş ve alkışlanmış bulunuyor. Küresel köyde; her evde olan iyi bir gelişme diğer evlerde de sevinç ve umut yaratmakta ve ev halkının mücadele azmini yükseltmektedir. Onun için küresel düzeyde demokratikleşme ve insan hakları mücadeleleriyle zaten önceden beri var olan mücadele birliği, bugün önce bölgede ve giderek küresel düzeyde mücadele zeminlerinin yaratılmasına artık imkan sağlayacak görünmektedir. Denilebilir ki bugüne kadar başarılamamış olan ezilenlerin enternasyonal birliği için güçlü bir zemin döşenmektedir.”
Sayın, Abdullah Öcalan’a sürece dair mesajlarına işaret ederek, “Rêber Apo kendisine güvenenleri hiçbir dönemde yanıltacak bir adım atmayarak, bu güvenin yıkılmaz temelini korumuştur. Bu açıdan onun sürecin bütününde hem örgütüyle hem de istediği her insan ve kurumla görüşebilmesinin önünün açılması şarttır. Demokrasiye koşar adım ilerleme arzusunda olanların tümü, yani tüm demokratik muhalefet, bu yürüyüşün temel şartlarından birinin Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması olduğu bilinciyle bir dayanışma hareketi içerisinde olması gerekir. Bu sürecin ilerleyip ilerlemeyeceği konusundaki bir turnusol kâğıdı görevini görecektir.”
“12 Eylül darbesinin etkilerine son verebilir”
Sürecin iktidar tarafından akamete uğramaması durumunda Türkiye’nin demokrasi normlarına ulaşması açısından önemli bir zeminin oluşacağını söyleyen Sayın, “demokratik toplum sosyalizmi”nin Türkiye sosyalist hareketinin 1980 darbesiyle içine yuvarlandığı parçalanma ve güçten düşme sürecine de son vermenin imkanlarını taşıdığını belirtti. Sayın, “Kürt özgürlük hareketinin bugüne kadar biriktirmiş olduğu demokrasi potansiyeli, kongre kararında da ifade bulduğu gibi sosyalizmle bütünleştirilebildiğinde, bir sosyalist yeniden kuruluşun ve kitlelerin örgütlenmelerinin yükselmesinde de önemli bir başlangıç noktası oluşturur. Denilebilir ki bu yeni çıkış küresel düzeydeki ifadeleriyle birlikte Türkiye’deki sosyalist hareketin içinde bulunduğu krizden çıkış açısından sağlam bir başlangıç noktası oluşturabilir” diye kaydetti.
“Hedefe varılıp varılamayacağını mücadele belirleyecektir.”
Sayın, sürecin başarıya ulaşabilmesi için devletin atması gereken adımları şöyle sıraladı: “Sırasıyla Sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının sağlanması, özgür iradeyle davranabileceği bir konuma kavuşturulması, muhalefete yönelik saldırıların durdurulması, esir alınan tutsakların derhal serbest bırakılması ve restorasyon değil, gerçek bir demokrasinin kurulabilmesi için özgür seçimlerin yapılmasının en kısa sürede ilan edilmesidir. Hedefe varılıp varılamayacağını mücadele belirleyecektir.”