Tülay Yıldırım Ede, Rachel Aliene Corrie’nin anısına yazdı: Amerikalı insan hakları savunucusu ve barış aktivisti Rachel 17 yıl önce bugün, 16 Mart 2003 tarihinde bir Filistinlinin evinin yıkılmasına karşı çıkarken İsrail buldozerleri tarafından ezilerek öldürülmüştü.
Bugün günlerden Rachel Aliene Corrie. Hayatımda en saygı duyduğum, duruşuna/mücadelesine hayran kaldığım, insanlığını örnek aldığım kişilerden birisidir Rachel. Neden mi? O zaman en baştan anlatalım onu…
10 Nisan 1979 tarihinde Amerika’da doğdu Rachel. İyi bir Hıristiyan olarak yetişti. Küçüklüğünde bile duyarlı/vicdanlı bir ruha sahipti. Daha ilkokuldayken dünyadaki aç çocukları düşünür, onlara yardım edilmesi hususunda çağrılarda bulunurdu. 10 yaşında ilkokuldan mezun olurken mikrofonda şunları söylemişti kalabalığa:
“Diğer çocuklar için buradayım. Buradayım çünkü umursuyorum. Buradayım çünkü dünyanın dört bir yanında çocuklar acı çekiyor ve her gün 40.000 kişi açlık nedeniyle hayatını kaybediyor. Buradayım çünkü bu ölen insanların çoğu çocuk! Yoksulların hemen yanımızda olduğunun farkına varmalıyız, onları görmezden geldiğimizin… Bu ölümlerin önlenebilir olduğunu anlamalıyız. Üçüncü dünya ülkelerindeki insanların da tıpkı bizim gibi düşündüğünü, güldüğünü ve ağladığını anlamalıyız. Onların bizim rüyalarımızı, bizim onların rüyalarını gördüğümüzü, onların biz, bizim onlar olduğumuzu… Benim hayalim 2000 yılında açlığı sona erdirmek! Benim hayalim yoksullara bir şans vermek! Benim hayalim her gün 40.000 kişinin hayatını kaybetmesini engellemek! Geleceğe bakar ve orada parlayan ışığı görürsek benim hayalim gerçek olacak. Açlığı görmezden gelirsek bu ışık sönecek. Hepimiz birlikte çalışır ve destek verirsek bu ışık büyüyecek ve yarınlar için umut olacak."
Ölmeden önce son durağı Filistin oldu
Rachel insan hakları aktivisti idi. Uluslararası Dayanışma Örgütü (ISM) gönüllüsü Amerikalı bir barış aktivisti olan Rachel, birçok çalışmanın içinde yer aldı, birçok eyleme katıldı hayatı boyunca.
Ölmeden önce son durağı Filistin olmuştu. Rachel Filistin’e onu nelerin beklediğini bilerek gitmişti. Ancak gördükleri beklediğinden de öteydi. Zaman zaman arkadaşlarına, ailesine mektuplar yazar, Filistin’deki zulmü ve zor koşullardaki hayatı onlara anlatırdı. Örneğin 8 Şubat 2003’te yazdığı mektupta şunları diyordu Rachel:
“Benim ailemden hiç kimse bir ana caddenin sonundaki bir kuleden bir roketatar tarafından, arabamızla giderken vurulmadı. Bir evim var. Gidip okyanusu görme hakkım var. Gene benim için, bir duruşma yapılmadan aylarca ya da yıllarca bekletilmek de çok zor bir ihtimal. Okula veya işe gitmek için çıktığımda, şehir merkezinin ortasında bir kontrol noktasında bekleyen ağır silah donanımlı bir asker olmayacağına emin olabilirim. Dolayısıyla, eğer ben bu çocukların yaşadığı dünyaya ulaşmam ve kısa süreliğine ve de kısmen içine girmemden sonra nefret hissi duyuyorsam, tersine, onlar benim dünyama girselerdi ne hissedeceklerini merak ediyorum.
Burada, küresel hiyerarşinin işleyişinin, benim yalnızca iki yıl kadar önce olduğumdan çok daha iyi farkında olan sekiz yaşında çocuklar var, en azından İsrail konusunda. Onlar Birleşik Devletler’deki çocukların anne ve babalarının vurulmadığını biliyorlar, okyanusu görmeye gidebildiklerini biliyorlar. Fakat eğer okyanusu görmüş olsanız, su kaynaklarının geceleyin buldozerler tarafından yok edilmediği bir yerde yaşamış olsanız ve eğer uykudan evinizin duvarlarının aniden içeriye yıkılmasıyla uyanmak korkusu hissetmeden bir gece geçirseniz, eğer ölüm saçan kuleler, tanklar, silahlı “yerleşimler” ve bu şimdiki dev metal duvar ile çevrelenmemiş bir dünyanın gerçekliğini yaşasanız, dünyanın tek süper gücü tarafından desteklenen, dünyanın dördüncü büyük ordusunun, sizi vatanınızdan silmek için yaptığı devamlı baskıya karşı direniş içinde, sağ kalma mücadelesiyle geçen tüm çocukluk yıllarınız için dünyayı affedebilir miydiniz, merak ediyorum.”
Annesine yazdığı bir mektupta ise şunları yazmıştı Rachel:
“Buradaki insanların buradan kaçmaya yetecek maddi güçleri olsa bile, toprakları için direnişi sürdürmekten vazgeçip sadece buraları terk etmek isteseler bile bir yere gidemezler. Çünkü hiçbir ülke onları kabul etmez. Filistin’den döndüğümde, muhtemelen kabuslar görecek ve burada olmayışım yüzünden kendimi suçlu hissedeceğim, fakat bu bana daha fazla çalışma gücü verebilir. Buraya gelmek, bugüne kadar yaptığım en iyi işlerden biriydi.”
Rachel İsrail’de tanıştığı aktivisler ile beraber Filistinliler zarar görmesinler, yurtlarından sürülmesinler, ölmesinler, evleri yıkılmasın diye mücadele veriyordu. 16 Mart 2003 tarihi ise onun bu mücadelesinin sonu oldu.
16 Martta iki İsrail buldozeri eczacı Samir Nasrallah’ın evini yıkmak istemişti. Rachel elinde megafonla buldozerlerin önüne geçmiş ve geri çekilmeleri için çağrıda bulunmuştu. Tam 3 saat direndi evi yıktırmamak için. 3 saatin sonunda buldozerlerden biri Rachel’in üzerine yürüdü ve onu görmesine rağmen Rachel’i iki kez ezdi. Ki bazı rivayetlerde buldozer operatörürün bir İsrail askeri olduğu söyleniyor. Rachel’in iki kez ezilmesi sonucu kafatası kırıldı, kaburgaları parçalandı, akciğerleri delindi ve BARIŞ GÜVERCİNİ hayatını kaybetti.
İsrail Devleti’ne karşı 1 dolarlık tazminat davası
Ailesi 2005 yılında İsrail Devleti’ne 1 dolarlık sembolik tazminat davası açtı. 1 dolarlık sembolik bir tazminat talebi ile Rachel ve Filistin davası için adalet istediklerini göstermekti niyetleri. Ancak İsrail Devleti suçu kabul etmedi ve 2012 yılında suçlu olmadıklarını söyleyip buldozer operatörünün Rachel’i görmediği için suçsuz olduğunu savunarak dava dosyasını kapattı.
Rachel bu mücadelesinin ardından dünyada “Barış Güvercini” olarak anıldı ve mücadelesi bir çok kişiye ilham verdi.
"Zulüm bizdense ben bizden değilim"
Şimdiye kadar kaç Müslümanın bir Yahudinin haklarını savunurken öldüğünü duydunuz? Kaç Hıristiyan bir Budisti savunurken hayatını kaybetti? Kaç Yahudi bir Müslüman için canını hiçe saydı? Parmakla sayılacak kadar az kişi. Rachel dünyaya din, dil, ırk ayırt etmeksizin insanlık adına nasıl mücadele edileceğini gösterdi, herkese insanlık dersi verdi. Elbette burada kastettiğim birileri için canını vermek değil. Canından olmayı göze alarak kendisini insanlık için mücadeleye adamak.
Ve Rachel'in yüreğime kazınan sözcükleri: "Zulüm bizdense ben bizden değilim"
Kardeşimsin RACHEL…