HDK İstanbul Ekoloji Meclisi tarafından Yunanistan’da 81 kişinin yaşamını yitirdiği, doğal alanlara büyük zarar veren yangınlara ilişkin yapılan açıklamada, Türkçe ve Yunanca ‘Ciğerimiz yandı komşu’ denilirken, “Kapitalist sistemin doğayı daha fazla sömürerek onu yok ederek büyümeye çalıştığının farkındayız” ifadeleri kullanıldı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Ekoloji Meclisi tarafından Yunanistan’ın başkenti Atina yakınlarında 81 kişinin hayatını kaybettiği yangınlara ilişkin bir açıklama yayınlandı.
Türkçe ve Yunanca ‘Ciğerimiz yandı komşu’ ifadelerine yer verilen açıklamada, “Biz sınırları kapitalist sistemin çizgileriyle bölünmüş kardeşleriniziz; ezilen halklarız, işçileriz, kadınlarız, LGBTİQ'larız, köstebeğiz, ceylanız, meşe ve zeytin ağaçlarıyız” denildi.
Sınırların gücünün, doğayı ve ötekileştirenleri bölmeye yetmeyeceği belirtilen açıklamada, “Kinetta, Agios Theodorus, Pendeli, Neo Voutza, Kalamos’da yananla Antalya/Aksu, İzmir/Dikili, Cudi'de, Nusaybin’de yanan; canlı yaşamın ortak akciğerleri olduğunu düşünüyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, “Bu acıları yaşatanlara karşı mücadelemiz de acımız gibi ortak olacak, komşu… Doğanın kâr hırsıyla sömürülmesine izin vermeyeceğiz; köklerimizden dayanışmayla yeniden büyüyeceğiz” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
ΚΑΗΚΑΝ ΤΑ ΣΩΘΙΚΑ ΜΑΣ, ΓΕΙΤΩΝΕΣ*
Ciğerimiz yandı komşu*
* Πρόκειται για μια έκφραση που χρησιμοποιείται για να εκφράσει τον μεγάλο πόνο και την απώλεια που νοιώθει κανείς, όταν χάνει ένα κοντινό πρόσωπο. Όταν καίγονται τα δάση, καίγονται τα πνευμόνια των ζωντανών οργανισμών° καίγεται το παρελθόν και το μέλλον ταυτόχρονα. Στην πραγματικότητα, τα καίνε!
*Bu deyim, kaybedilen yakınlar için duyulan büyük acıyı ve kayıp duygusunu tarif etmek için kullanılır. Ormanlar yanarken canlı yaşamın ciğeri; geçmiş ve gelecek aynı anda yanıyor. Aslında yakılıyor!
Biz sınırları kapitalist sistemin çizgileriyle bölünmüş kardeşleriniziz; ezilen halklarız, işçileriz, kadınlarız, LGBTİQ'larız, köstebeğiz, ceylanız, meşe ve zeytin ağaçlarıyız… Yaşamız.
Ama aslında sınırların gücü, doğayı ve ötekileştirilenleri bölmeye yetmez. Büyük felaketin, yitirilenlerin; 81 insanın; ladinlerin, meşeler ile zeytin ağaçlarının; boz ayıların, çakalların, porsuklar ile sincapların acısını karşı yakadan kardeşleriniz olarak derinden hissediyoruz. Acınızı paylaşıyoruz.
Kinetta, Agios Theodorus, Pendeli, Neo Voutza, Kalamos’da yananla Antalya/Aksu, İzmir/Dikili, Cudi'de, Nusaybin’de yanan; canlı yaşamın ortak akciğerleri olduğunu düşünüyoruz.
Yakanları ve nedenini de iyi tanıyoruz, komşu. Ellerini ovuşturarak kıyılara, yanan ormanların arazilerine oteller, yat limanları, "çılgın projeler” yaptıklarını ve daha fazla kâr hırsıyla yapmaya devam etmek istediklerini biliyoruz. Kapitalist sistemin doğayı daha fazla sömürerek onu yok ederek büyümeye çalıştığının farkındayız.
Yanan ağaçlar anlattı: Doğa cinayetlerinin sonucunda oluşan orman, su, kıyı, deniz ekosistemlerinin yok oluşunun ve bunların ardından gelen, sellerin, kuraklıkların “doğal afet” olmadığını. Bu insanlık adına yapılanların ve kapitalizmin vahşetinin sonucu. Ve bu yüzden yeşil kapitalizmin olamayacağını biliyoruz…
Ekolojik bir yaşamın sınırsız bir dünyada dayanışmayla büyüyeceğini de bize aynı yanan ağaçlar anlatmıştı. Bu yüzden yananların sesine kulak vereceğiz.
Bu acıları yaşatanlara karşı mücadelemiz de acımız gibi ortak olacak, komşu… Doğanın kâr hırsıyla sömürülmesine izin vermeyeceğiz; köklerimizden dayanışmayla yeniden büyüyeceğiz.
Nazım Hikmet’in mısralarındaki gibi;
"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…"