Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Kadınlar yaşamak istiyor! 

    18 Temmuz 2025

    Evvel Temmuz Alevi Sempozyumu sonuç metni yayınlandı: Birlik, barış, dayanışma!

    18 Temmuz 2025

    Geriye döneceğimiz bir yol yok

    18 Temmuz 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Kadınlar yaşamak istiyor! 

      18 Temmuz 2025

      Demokratikleşme Olmadan Anayasa Değişikliği Olur mu?

      16 Temmuz 2025

      Öcalan ve Hozat’ın feraseti, Erdoğan’ın hamaseti

      14 Temmuz 2025

      Barış değil seçim konuşması

      13 Temmuz 2025

      Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

      12 Temmuz 2025
    • Seçtiklerimiz

      Geriye döneceğimiz bir yol yok

      18 Temmuz 2025

      Bask Ülkesi’nde barış ve stratejik sabır

      17 Temmuz 2025

      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      17 Temmuz 2025

      Dört nal, bir at, biraz da kılıç şakırtısı

      16 Temmuz 2025

      ‘Ekonomik mucizeler’ için barış önemli, ancak planlı bir ekonomi olmazsa olmaz

      14 Temmuz 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız

      8 Temmuz 2025

      Yangınların ortasında dayanışmanın motor gücü: Kuryelerin afetle mücadelesi – Mesut Çeki

      2 Temmuz 2025

      Kadir Akın: “Türk sosyalistleri Ermeni sosyalistlerinin varlığını görmezden geldiler, çünkü onlar Ermeniydi.”

      27 Haziran 2025

      SYKP’li Turgan: Solun örgütsel bir yenilenmeye ihtiyacı var

      11 Haziran 2025

      Josu Urrutikoetxea: Silahlı mücadeleden müzakereye, ETA’dan Kürt mücadelesine

      9 Haziran 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Halid Barakat: Filistin ve Kürt hareketleri arası diyalog her zamankinden önemli

    Halid Barakat: Filistin ve Kürt hareketleri arası diyalog her zamankinden önemli

    Siyasi Haber19 Aralık 2017
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    FHKC Genel Sekreter Yardımcısı Danışmanı Halid Barakat, Filistin ve Kürt hareketleri arasındaki ilişkiye dair, bu ilişkinin “geçmişteki herhangi bir döneme kıyasla daha önemli olduğunu” belirtti. Barakat, “Bu konuyla ilgili somut bir öneri getirmeye doğru ilerliyoruz” dedi

    Beyrut’ta yaşayan Halid Barakat, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FHKC) liderlerinden ve özellikle uluslararası alan çalışmalarında etkin bir isim. El Fetih ve Hamas çizgilerinin büyük hatalar yaparak kitleler tarafından sorgulandığı bu süreçte, Filistin solundan FHKC yeni bir mücadele tarzı geliştirerek etkin olmaya çalışıyor.


    Alp Altınörs, Özgürlükçü Demokrasi’de yayımlanan makalesinde FHKC liderlerinden Halid Barakat’ın New York’taki bir etkinlikte yaptığı öneriye dikkat çekmişti. Barakat burada “Filistin ve Kürt hareketleri bir forumda bir araya gelerek, açık diyalog geliştirmesi” önerisini getirmişti. Bu yazının yayımlanmasının ardından Altınörs, Barakat ile bu önerinin kapsamı, Kürt özgürlük hareketiyle Filistin hareketi arasındaki ilişkiler, Filistin’de mevcut durum ve Trump’ın Kudüs kararının etkileri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.


    ETHA’da yer alan söyleşinin tamamı şöyle:


    Filistin ve Kürt hareketleri ilişkisi bugün hiç olmadığı kadar önemli


    Sayın Barakat, 14 Aralık’ta New York’taki bir etkinlikte yaptığınız konuşmada, bir soru üzerine, “Kürt ve Filistin hareketlerinin bir forumda bir araya gelerek, açık diyalog geliştirmesi” önerisini yapmıştınız? Bizi bu öneri hakkında bilgilendirebilir misiniz?


    Tabii ki. Filistin ve Kürt hareketleri arasındaki ilişkinin, bugün son derece önemli olduğunu, geçmişteki herhangi bir döneme kıyasla daha fazla önemli olduğunu belirtmeye dahi gerek yok. Bu ilişkinin tarihsel olarak güçlü ve karşılıklı desteğe dayalı olduğunu biliyoruz. Ne var ki, son 20 yılda bir gerilemeye maruz kaldığını da kabul etmemiz gerekir. Burada bu durumun nedenleri veya bu durumdan kimin daha fazla sorumlu olduğu üzerinde durmak istemiyorum. Sadece bu sorunun, Filistin’deki iç durumla ve Kürt hareketindeki uluslararası gelişmelerle derinden bağlantılı olduğunu belirtmekle yetineceğim. Hareketlerin, her aşamasında kendi mücadelelerini öncelemeleri gerektiğini biliyoruz ancak bu her iki hareket arasında sürekli bir açık diyaloğu engellememelidir. Bu, aynı zamanda, son on yılda bölgemizdeki kimi gelişmeler nedeniyle de önemlidir, ki kimi durumlarda bu gelişmeler ittifakları değiştirmiştir. İki halk olarak, tarihsel mücaadele deneyimine sahibiz, gerçekliğin karmaşık olduğunu ve her zaman siyah ve beyaz olmadığını biliyoruz. Aynı zamanda bu, iki hareket arasındaki diyalog eksikliğini de haklı çıkarmaz. New York tartışmasında, Filistin hareketinin özeleştirisi üzerinde yoğunlaşmıştım, tahminimce Kürt hareketi de bu yönlü yoğunlaşmaktadır. Her iki hareket açısından karşılıklı çıkarları temsil eden sayısız konu vardır.


    “FHKC, bölgede birleşik platform inşa etme çabalarının parçası olacak”


    Partiniz, böyle bir girişim başlatarak Kürt partileriyle temasa geçecek mi?


    Bu konuyla ilgili somut bir öneri getirmeye doğru ilerliyoruz. Prensip olarak, FHKC, bölgede bizi diyalogdan, gerçekçi ve sahada uygulanabilir fiili programlara doğru taşıyacak bir birleşik platform inşa etme çabalarının parçası olacaktır.


    FHKC’nin Suriye’de PYD ile herhangi bir teması mevcut mudur?


    FHKC, Suriye’ye yönelik uluslararası müdahaleyi ve ABD/Siyonist planlarını reddeden bütün Suriyeli partilerle diyaloğa açıktır.


    Rojava Devrimi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?


    Genel olarak, IŞİD, tekfirci gruplar ve suç örgütlerine karşı mücadelenin bölgenin bütün ilerici hareketlerinin bir önceliği olması gerektiğini düşünüyoruz, özellikle de Suriye’de. Verilen bu kavganın IŞİD’e karşı tanık olduğumuz zaferde muazzam bir katkısının olduğunu düşünüyoruz. Herhangi bir grubun belli taktik hamlelerine dair çekincelerimiz ne olursa olsun, gerici gruplara ve ırkçılığa, dinsel dışlayıcılığa ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin bütün ilerici güçler için önemli olduğunu düşünüyoruz. IŞİD’e karşı mücadelede ilerici güçlerin ve halkın desteği çok önemlidir, emperyalist güçlerin desteği ise sahtedir.


    “Kudüs bir Arap, Filistinli şehridir”


    Kudüs bir Yahudi şehri midir? Kudüs üzerinde yaşanan dinsel bir çatışma mıdır?


    Okurlarınızın, yaşananın dinsel bir çatışma olmadığını bildiğini varsayıyorum, her ne kadar din “Kudüs için kavga”da her zaman kullanılan bir faktör olsa da. Bunu söylemekle birlikte, şehirde Müslümanların ve Hıristiyanların haklarından yoksun bırakıldıkları gerçeğini de görmezden gelemeyiz. İnanan bir Müslüman veya bir ateist olmanız veya Hıristiyan aileden gelen bir Marksist Leninist olmanız bir şeyi değiştirmez, eğer kimliğinizde “Müslüman” veya “Hıristiyan” yazıyorsa ayrımcılığa maruz kalırsınız. Tabii ki Müslümanlar camilerinde ve ibadet mekanlarında, örneğin El-Aksa’da dua edebilmektedir, Hıristiyanlar kiliselerinde dua edebilmektedir. Ama Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin hakları ve Filistin’in başkentiyle derin bağları dua etmeyle veya dinsel inançlarını pratiğe geçirmeleriyle sınırlanamaz. Hareket özgürlüğünden ne haber, barınma hakkından, yaşam hakkından ne haber? Bunların tümü işgal tarafından yok edilmektedir. İsrail her zaman dinlere saygı duyduğunu ileri sürmektedir, ne var ki bir dizi ırkçı yasa ve pratik yoluyla Kudüslü Filistinlilere karşı temel, kurumsal bir tarzda ayrımcılık yapmaktadır. Sadece birkaçından bahsedecek olursak: Ev yıkımları, topraklara el konulması, kültür kurumlarının kapatılması, Kudüs kimliklerine el konması, Kudüslülere karşı ağır mahkeme kararları, kitlesel tutuklamalar, yerleşimlerin inşası – İsrail’in Kudüslü Filistinlilere karşı işlediği suçlar saymakla bitmez. Eğer bana, Kudüs’ün bir Yahudi şehri mi olduğunu soruyorsanız, yanıtım: Kudüs, kültürü halkının İslam, Hıristiyanlık ve Yahudiliği içeren dinsel ifadeleri tarafından şekillendirilen bir Arap, Filistinli şehri olduğudur.


    Filistin Hareketi çoğulcu bir harekettir


    Filistin kurtuluş hareketi İslami bir hareket midir?


    Filistin hareketinin “İslami” veya “Hıristiyan” olması imkansızdır, zira böyle bir hareket çok farklı kesimlerden oluşan Filistin toplumunun çoğulculuğunu temsil edemez. Filistin kurtuluş hareketi İslami bir hareket değildir, ne var ki hareketin bazı parçaları dinsel kimlikleri tarafından yönlendirilir. Bu onların ulusal kimliğinin yerine geçmez veya bu o ya da bu şeklinde bir tercih sorunu değildir. Ne var ki, geçmişte, bazı İslami örgütler, özellikle de Müslüman Kardeşler hareketi, 1960’larda ve 1970’lerde gerici bir rol oynadılar, 1987’ye kadar. Hizb-ut Tahrir gibi İslami partiler de vardır, kendilerini Filistin hareketinin bir parçası sayarlar, hiçbir şekilde şiddet kullanmazlar ve işgale karşı direnişe katılmazlar. Bunlar İsrail’in favorileridir. Gerçekte, Filistin hareketi her zaman, herkes için bir ulusal kurtuluş hareketi olagelmiştir, sadece son 40 yılda değil, hatta 1936 devrimi ve öncesinde bile; Filistin hareketinin genel çizgisi her zaman, ulusal devrim yönünde, devrimci bir çizgi olmuştur ve sosyalist ve seküler eğilimler ağır basmıştır. Bugün bu sorunun bize sorulmasının sebebi; Filistin Kurtuluş Örgütü programının Filistin’in kurtuluşunu sağlamaktaki başarısızlığından sonra İslami direniş hareketlerinin egemen bir pozisyon kazanmasıdır. Bölgemizin Suudi ve Körfez sermayesi tarafından genel anlamda İslamileştirilmesi, Filistin’i de etkilemiştir. Dün FKÖ’yü petrol parasıyla çürüten aynı gerici Arap rejimleri bugün de Hamas’ı siyasi baskıyla çürütmeye çalışıyorlar. Benzer bir durum, “Erdoğan’ın desteği” için de geçerlidir, bir yandan bu hareketleri destekler gözükürken diğer yandan onları baskı altında tutmaktadır. Bu güçler, bu örgütlerin mücadelesinin olumlu yönlerinin – işgale ve emperyalizme karşı mücadele – içini boşaltmak ve kendi takipçilerine dönüştürmek istiyorlar. Gazze’de, bir gün FHKC’nin bir mitinginde bu grupların katılımını görürsünüz, diğer gün ise Hamas’ın düzenlediği bir mitingde FHKC’nin konuşma yaptığını görürsünüz. Filistin çoğulculuğu içindeki karşılıklı saygı, hareketimizin çeşitliliğini yansıtmaktadır.


    “‘Barış Süreci’ denilen şey uzun yıllar önce öldü”


    Trump’ın açıklamasıyla birlikte Oslo Anlaşmaları ve “barış süreci” öldü mü? Filistin mücadelesinin programı ne olmalıdır?


    Ölen, sadece ABD’nin “dürüst bir arabulucu” olabileceğine dair hayallerden arta kalanlardır. “Barış süreci” denilen şey ise yıllardır, uzun yıllardır zaten ölmüştü. Sık sık yapay şekilde canlandırılmaya çalışılmasının sebebi, barış istemeleri değil, Filistinlilerin bu işe yaramaz sürece saplanıp kalmasını istemeleridir. Bugün Filistinliler, Trump’ın açıklamasına, ABD politikalarına ve ABD’nin Filistin meselelerinde herhangi bir politik rol üstlenmesine karşı birleşmişlerdir. Filistin mücadelesinin programı; halk hareketini yeniden canlandırmak, intifadayı geliştirmek, işgalle aramızdaki temel çelişkiye odaklanmak ve aynı zamanda, Filistin haklarından herhangi bir tavizin verilmesini veya Filistin sorununun tasfiye edilmesini öngören her türlü girişimi engellemek. Bu, tabii ki, birleşik bir Filistin ulusal cephesinin kuruluşunun acil bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor.


    “Filistin yönetimi kirli işler yapıyor”


    Doğu Kudüs’ün fiili ilhakıyla birlikte “iki devletli çözüm” imkansız görünürken, Ramallah’taki Filistin Yönetimi’nin geleceği ne olacak?


    Filistin Yönetiminin (FY) kurulması feci sonuçlar doğurdu. FY, Oslo Anlaşmaları’ndan doğdu, ne var ki Filistin toplumunun Oslo’laştırılması sadece siyasi cepheyle sınırlı kalmadı, ekonomik ve sosyal düzeylerde de hissedildi. Batı Şeria’daki Filistinliler, kaçamayacakları bir sürecin içine hapsedildiler. FY’nin kurulmasından önce İsrail, işgalci güç olarak, Filistinlilerin sivil ihtiyaçlarının neredeyse tüm boyutlarından uluslararası bakımdan sorumluydu. Bugün, Filistin Yönetimi, sivil meselelerde İsrail’in işini yapıyor ama aynı zamanda güvenlik boyutuyla kirli işlerini de yapıyor, politik tutuklamalar ve hatta işkence de dahil olmak üzere! Bu, işgal güçleriyle güvenlik işbirliğinin bir parçasıdır, ki bu program ABD tarafından fonlanmaktadır. Şimdilerde, FY’nin tasfiye edilmesinden, rolünün değiştirilmesine, güvenlik işbirliği programının iptaline ve işgalle bütün ilişkilerin kesilmesine, FY’nin daha sivil bir yönetim aygıtı olması, sadece belediye işlerine bakması, siyasi temsil işlerini bırakmasına değin halkın içinden yükselen talep ve görüşlere tanık oluyoruz. Filistin Yönetimi’nin varlığı 25 yıldır FKÖ’nün rolünü eritiyor. Oysa, Filistin Yönetimi’nin kurulması FKÖ’nün bir kararıydı. Ne var ki, pratikte Filistin Yönetimi FKÖ’yü pek çok bakımdan yuttu ve onun yerine geçti. Dışardaki Filistinliler, sürgündekiler, 48 sınırları (İsrail) içindekiler FY’nin onları temsil etmediğini biliyorlar ancak onlar da yanlış temsilin çeşitli biçimlerine maruz kalıyorlar.


    “Hamas, Erdoğan ve Katar’ın tavsiyelerine uymaya çalışıyor”


    Hamas’ın son yıllarda oynadığı rolü nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle de İsrail’in varlığını resmen tanıyan “Stratejik Belge” açıklamalarını?


    Hamas’ın rolü ve siyasi çizgisi son yıllarda değişken ve dalgalı oldu. Siyasi hareketin güncel deneyimleri nedeniyle ve keza Gazze’deki yönetim pratikleri nedeniyle böyle oldu. Bu deneyim Hamas’ı kimi sonuçlara götürdü, kimisi olumlu kimisi ise olumsuz olmak üzere. Hamas’ın son 20 yıldan çıkarttığı olumlu dersler; kendisini temelde Filistin ulusal kurtuluş hareketinin ve Filistin halkının ulusal hakları yönündeki amacın bir parçası olarak görmesi, halka yönetimde herhangi bir inanç ya da yöntemi dayatmamaktır. Hamas son yıllarda ulusal sorumluluklarına sıkça vurgu yapıyor hatta bazen bu vurguyu abartılı bir tarzda yapıyor.


    Bahsettiğiniz belgede 1967 sınırlarında bir devlete yapılan referans ise diğer yandan olumlu bir gelişme değildir. Biz bunu Hamas’ın Erdoğan ve Katar’ın “tavsiyelerine” uymaya çalışmasının bir biçimi olarak görüyoruz. Hamas, seçimleri kazansalar dahi, Filistin hareketini tek bir partinin yönetemeyeceğini öğrenmiştir. Yönetmek ve liderlik etmek büyük bir birlik ve sorumluluk duygusunu gerektiriyor. Hamas’ın bunu deneyimle öğrendiği kanısındayız. Hamas’ın Filistin hareketinin ilerici kanadını temsil ettiğini düşünüyor muyuz? Hayır. Hamas’ın Siyonizm ve işgale karşı koymada önemli ve olumlu bir rolü olduğunu düşünüyor muyuz? Evet.


    “Kudüs, Filistin’in birleşik ve ebedi başkenti olacaktır”


    Filistin’de yaşayan bütün halkların demokratik birlikte yaşamı için öngördüğünüz formül nedir? Kudüs’ün bu çerçeve içinde statüsü ne olacaktır?


    Filistin “çatışmasına” yegane çözümün, demokratik, tarihsel çözüme ulaşmakla mümkün olacağını düşünüyoruz – Filistin’deki bütün insanların inanç, cinsiyet, arkaplan ve öbür kimliklerine bakılmaksızın eşitlik ve çoğulculuk içinde yaşayacakları bir çözümü savunmaktayız. Biliyoruz ki bu çözüme kısa süre içinde, yakın vadede ulaşılamayacaktır. Amacımız, soyut anlamıyla “devletten” bağımsız olarak böyle bir topluma ulaşmaktır. Sonuçta, kişisel olarak da yeniden halkı ezen bir devlet görmek istemem. Dolayısıyla burada ana fikir, vatandır, gerçekten özgürleştirilmiş bir Filistin’dir, devlet değildir. Kudüs, Filistin’in birleşik ve ebedi başkenti olacaktır. Kudüs’teki yaşama da toplumun geneline hakim olan eşitlik kuralları hakim olacaktır.


    Erdoğan sultan olmak için Filistin’in sırtına binmek istiyor


    İslam İşbirliği Konferansı’nın İstanbul Zirvesi’nde aldığı “Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti ilan edilmesi” kararı Filistin’in kurtuluşuna hizmet etti mi? (Not: Bu soru, sonuç bildirisinin orijinalinde bu ifadenin olmadığı ortaya çıkmadan önce sorulmuştu)


    İslam İşbirliği Konferansı’ndan bahsettiğimiz zaman, özünde, iki ya da üç bölgesel güçten bahsettiğimizi bilmemiz gerekiyor. Bu örgütle deneyimimiz, yıllar boyunca hep olumsuz olmuştur. Dün Suudi parasının oynadığı bu olumsuz rolü, bugün ise Erdoğan, Kudüs ve Filistin halkının davasının sırtına binerek Müslüman dünyanın yeni Sultanı olma çabası içinde sergiliyor. Onun için Filistin, ilkeli biçimde desteklenecek bir dava değildir. Bu bölgesel güçlerin oynadığı gerici rol, özellikle de Suudi Arabistan ve Türkiye’nin rolü, sadece Filistin’i değil, bütün bölgeyi yoksulluk, kaos, mezhep savaşları içine düşürmüş ve emperyalistlerin bölgeye ve halklara müdahalesinin yolunu açmıştır. Arap Birliği ya da İslam İşbirliği Konferansı toplandığı zaman iyimser olmayız, çünkü bu konferansların amacı kitlelerin öfkesini yatıştırmak ve içini boşaltmak ve ortamı bölgenin devlet başkanlarının Kudüs’ü destekledikleri bir şova bırakmaktır. Gerçekten Kudüs’ü desteklemek istiyorlarsa, ilk yapabilecekleri şey, İsrail’le bütün ilişkileri kesmek ve bütün Arap ve İslam dünyası halklarına İsrail ve ABD’yi boykot etme çağrısı yapmaktır. Bu, Filistinlilerin, bir rejim veya partinin Kudüs ve Filistin davasına desteğini ölçebilecekleri en gerçek tartıdır – İsrail ve ABD ile ilişkiler. Son olarak, halklar ve hareketler düzeyinde, hatta parlamentolar düzeyinde Filistin halkının Kudüs ve genel olarak Filistin üzerindeki haklarını destekleme konusunda bir konsensüs olduğunu biliyoruz, ne var ki, bu desteğin kendisini bir talep ve pratikte somutlaması gerektiğini de biliyoruz, ki bu da İsrail’in devlet olarak boykot edilmesi, onunla bütün ilişkilerin kesilmesidir. Ancak bu yoldan milyonlarca insanın desteği duygu ve bilinçten maddi politik bir araca ve eyleme dönüşebilir.


    “Filistin davası sadece Filistinlilerin değil özgürlük ve adalet isteyenlerin davasıdır”


    Filistin ulusal kurtuluş mücadelesiyle dayanışma için ne yapılmalıdır?


    Pek çok şey yapılabilir. İlk sırada, kendi ülkelerinizde yerel mücadeleleri kazanmak ve halkların haklarını kazanmak geliyor. Türkiye’de ilerici, devrimci hareketlerin güçlenmesi hızla Filistin’i etkileyecektir. Filistin’e destek gösterileri, mali destek yollamak, hareketi desteklemek Filistin’deki mücadelemizde günlük temelde önemlidir. Ama stratejik düzeyde mücadelemizi etkileyecek olan ise sosyalist, demokratik bir Türkiye’yi görmemizdir. Emek hareketlerinin, kadın hareketlerinin, savaş-ırkçılık-yoksulluk karşıtı halk hareketlerinin her kazanımı Filistin’in bir kazanımıdır. Örneğin ilerici ve sosyalist güçlerin Bolivya’daki zaferi, Filistin davasına olumlu olarak yansıdı, zira Bolivya İsrail’le ilişkilerini kesti ve uluslararası alanda ilkeli temelde Filistin’i desteklemeye başladı. Çünkü Filistin davası sadece Filistinlilerin değil, dünyada bütün halkların ve hareketlerin, özgürlük ve adalet isteyenlerin davasıdır.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Mahir Sayın: “Demokratik konfederalizm, bölge halklarının barışa ve refaha kavuşabilmeleri için tek seçenek gibi durmaktadır”

    28 Haziran 2025

    Barış Ünlü: “AKP ‘Türklük Sözleşmesi’nin devlet ayağını çökertti”

    6 Haziran 2025

    Kürt Dili Bayramı, ana dili ve sağlık

    14 Mayıs 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Mehmet Murat Yıldırım

    Kadınlar yaşamak istiyor! 

    Mete Gönültaş

    Demokratikleşme Olmadan Anayasa Değişikliği Olur mu?

    Tuncay Yılmaz

    Öcalan ve Hozat’ın feraseti, Erdoğan’ın hamaseti

    Mehmet Murat Yıldırım

    Barış değil seçim konuşması

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Ertuğrul Kürkçü

    Geriye döneceğimiz bir yol yok

    Kıvanç Eliaçık

    Bask Ülkesi’nde barış ve stratejik sabır

    Alp Altınörs

    Kobani Davası kararında sokak polemikleri

    Ohannes Kılıçdağı

    Dört nal, bir at, biraz da kılıç şakırtısı

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İşçi sınıfının açlıkla imtihanı

    5 Temmuz 2025

    İşçiler ne yapsın?

    11 Haziran 2025

    Grev okulundan dersler

    10 Haziran 2025
    KADIN

    Patriarkayı yık

    22 Haziran 2025

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.