Fransız İhtilali’nden sonra, Jacobinler tarafından 1793’te kabul edilen Cumhuriyetçi Takvimi (Calendrier Républicain), ideolojik olarak Fransız ulus-devlet inşasını güçlendirmek ve eski rejimin (Ancien Régime) izlerini silmek gayesiyle icat edilmiş̧ epey sahsına münhasır denebilecek bir takvim. Fakat sadece 13 sene kullanımda kalabilmiş.
Cumhuriyet Takvimi, yalnızca zamanı ölçme biçimini değil, kültürün her köşesine dokunarak devrimi simgeliyor. Aylar isimlerini, doğadan, mevsimlerden ve halkın yaşam ritminden alıyor; “Çiçek açma ayı”, “Hasat ayı” gibi isimlerle zikrediliyor.
Devrim sonrası yeni kurumların, yeni yurttaşların ve hatta yeni yaşam stillerinin temelleri aydınlanma ve sekülerizme dayandırıldığından dolayı pazartesi ve salının yerini “haftanın birinci” günü, “ikinci günü” gibi “akılcı” isimler alıyor. Her gün 10 saatten, bir hafta 10 günden oluşuyor.
Tamamen monarşi ve Katolik Kilisesiyle özdeşleştirilmiş olan Gregoryen takvimin sembolik bir reddiyesi diyebiliriz. Çünkü en basit örneğiyle bile, İsa’nın doğuşu yerine İhtilal milat olarak alınıyor.
“Aydınlanmacı ve devrimci bir takvim bulmalıyız” fikrini öne atan ve yeni aylara ismini veren kişi ise Fabre d’Églantine’di.
Fabre d’Églantine (asıl adı Philippe François Nazaire Fabre, 1750-1794), Fransız Devrimi sırasında önemli bir figür olan şair, oyun yazarı ve devrimci siyasetçiydi. En çok, Fransız Devrim Takvimi’nin isimlendirilmesini yapan kişi olarak tanınır.
“Bizim görevimiz, zamanın ismini, kökenini ve anlamını halkın yaşamıyla birleştirmek; kralların ve azizlerin değil, doğanın ve emeğin yüceltilmesini sağlamaktır.”
Bu sözü, Fabre’nin, takvimi sadece bir zaman göstergesi olarak değil, aynı zamanda devrimci değerlerin halkın zihnine kök salacağı bir araç olarak da gördüğünü anlatıyor.
Peki, nedir bu “yeni” Fransız ayları ve anlamları?
.
Germinal
21 Mart – 19 Nisan: Tomurcukların filizlenmeye başladığı, doğanın uykusundan uyandığı ay.
Senemiz tabii ki Fransız İhtilali ile Mart’ta başlıyor. 1 Ocak bu takvimde alelade bir gün! Zira, Benedict Anderson’un da söylediği gibi “Ulus, sürekli bir yeniden üretim süreci içinde; kültür, dil ve semboller, ulusu ayakta tutan bağlardır” değil mi?
Bu isim, devrimci Fabre d’Églantine‘in yaratıcı zekâsının bir ürünü. Almanca “germen” (filiz, tomurcuk) kelimesinden türetilmiş ve çoğumuzun Émile Zola’nın aynı isimli ünlü romanıyla duyduğu bir kelime. Yani, bu ay sadece mevsimlerin değil, aynı zamanda fikirlerin, projelerin ve umutların da filizlenmeye başladığı o ilham verici başlangıcı simgeliyor. Kısacası, her şeyin canlandığı, uyandığı bir zaman.
.
Thermidor
19 Temmuz – 17 Ağustos
Thermidor, ismini Yunanca thermos kelimesinden alıyor. Ancak tarih sayfalarında bu ay, sıcak olmasıyla değil, politik bir dönüm noktası olmasıyla bilinir: 27 Temmuz 1794 tarihinde Maximilien Robespierre’in devrilmesi. Bu olay, şiddetli geçen Robbespierre döneminin sonunu ve daha ılımlı bir dönemin başlangıcını işaret eder.
Maximilien Robespierre, Fransız Devrimi’nin Jakoben liderlerinden biri olup, Terör Dönemi’ni yöneten ve 1794’te giyotinle idam edilen radikal bir devrimciydi.
Thermidor’un ardından gelen bu siyasi atmosfer, “Thermidorian” olarak anılacak ve radikal devrimci politikalardan uzaklaşıp düzeni yeniden sağlamayı hedefleyecekti.
.
Vendémiaire
22 Eylül – 21 Ekim: Bağbozumu ayı
Bu ay Napoleon‘a “General Vendémiaire” lakabını veren ay olarak biliniyor. Zira Vendémiaire yani Ekim ayında, Fransız Konvansiyonunda kralcıların sesinin yükseldiği, hatta silahlı ayaklanma başlatmaya yeltendiği dönemde, General Napoleon bu ayaklanmayı bastırır. Kralcılar Ekim Generali anlamına gelen “General Vendémiaire” lakabını kendisine layık görürler.
Bu aylar gibi, yağış zamanı anlamındaki Pluviôse, kar ayı anlamındaki Nivôse gibi birçok doğa temelli kelime ya yaratıldı ya da Latince’den uyarlandı.
Ancak, Fransız Devrimi’nin büyüleyici ve bir o kadar trajik hikayesi, Fabre d’Églantine gibi isimlerin sonlarıyla gözler önüne serilir. Devrime coşkuyla kendini adayan bu şair ve oyun yazarı, idealleri uğruna mücadele eden bir figürdü. Fakat Robespierre ve Jakobenlerin radikalleşmesiyle başlayan Terör Dönemi, Fabre’nin de sonunu getirdi. Yolsuzluk suçlamaları ve Danton’a olan yakınlığı, 1794’te, onu giyotinin soğuk bıçağına götürdü. Fabre’nin idam sehpasına giderken düşündüğü şey, muhtemelen, hayatını adadığı devrimin kendi elleriyle onu yok etmesiydi.
Peki Cumhuriyet Takvimi neden terk edildi?
Uygulamadaki zorluklar, halkın bazı alışkanlıklarına uymaması ve laikleşme çabalarının gerilemesinden dolayı 1 Ocak 1806’da, Napolyon Bonapart tarafından, Fransız Cumhuriyet Takvimi resmen kaldırılarak Gregoryen Takvimi tekrar yürürlüğe koyuldu.
Haftayı 10 güne bölen “dekad” sistemi, geleneksel dini tatil olan Pazar gününü anlaşılmaz hale getirdi ve şüphesiz ki halk arasında hoşnutsuzluk yarattı. Yeni aylar ve isimleri uluslararası ticaret ve günlük yaşam için kafa karışıklığına neden oldu. Napolyon Bonapart’ın iktidara gelmesiyle, Katolik Kilisesi ile uzlaşma politikası ön plana çıktı. 1801 Konkordatosu ile Katolik Kilisesi Fransa’da yeniden güç kazandı. Bu bağlamda laik bir takvimi sürdürmek siyasi olarak gereksiz hale geldi.
Özellikle, eski dini bayramların yerine doğa olaylarını ve tarımsal döngüleri kutlamayı koyarak, halkı daha seküler bir yaşama teşvik etmeye çalıştı. Bu, yeni bir ortak anlam dünyası inşa etmek için önemli bir adımdı. Bu günün gözüyle baktığımda, hegemonya kurmak için bir kültürü tamamen yok etmek yerine onun unsurlarını dönüştürmek daha etkili olabilirdi diye düşünüyorum. Zira Cumhuriyet Takvimi, eski gelenekleri tamamen silmeye çalıştığı için halktan büyük bir direnç gördü. Gramsci’nin belirttiği gibi, hegemonya “rızayla” sağlanmalıydı. Cumhuriyet Takvimi, halkın gündelik ihtiyaçlarına yeterince uyum sağlamadığı için kendi rızasını üretemedi.
Ancak, takvimin uygulanabilir olmaması, onun devrimci bir vizyon taşıdığı gerçeğini ve mahiyetini değiştirmez. Çünkü, kültürel hegemonya sadece pratikte değil, aynı zamanda bir ideoloji ve vizyon olarak sürekli meydan okuma ile inşa edilir. Takvim, mevcut düzenin sınırlarını zorlama ve toplumu daha ileriye taşımak için tasarlanmıştı. Dolayısıyla, Fransız Cumhuriyet Takvimi, kültürel hegemonya yaratma çabasının ve birleştirici bir anlatı ihtiyacının bir göstergesiydi. Belki başarıyla uygulanamamış olsa da, devrimci ideallerin kültürel alanda dönüşüm yaratması yolundaki cesur bir adımdı. Yalnızca döneminin değil, daha geniş tarihsel süreçlerin şekillenmesinde de şüphesiz etkili olmuş bir kilometretaşı olarak yerini koruyacaktır.