HDP İstanbul 1. Bölge Milletvekili adayı Erkan Baş: “Yıllardır söylediğimiz Türk ve Kürt ilericiliğinin eylem birliği oldukça olumlu sonuçlar verebilmektedir. HDP aday listeleri ve seçim bildirgesi bu yönelimi besleyen şekilde olmuştur. Emekçilerin birliği perspektifi, Türkiye devriminin önünü açacak bir perspektiftir. Çaredir…”
Röportaj: SiyasiHaber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Kurucu Meclis Üyesi ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Erkan Baş ile 24 Haziran seçimlerinin önemi, AKP iktidarının durumu ve seçildiği takdirde Meclis'te nasıl bir çalışma yapacağı üzerine yaptığımız yazılı röportajı sunuyoruz.
Bu seçimlerin Türkiye siyasal tarihi bakımından kritik bir eşik oluşturduğunu düşünüyor musunuz? Diğer seçimlere göre farkı ve önemi nedir?
AKP-MHP tarafından OHAL koşullarında alelacele ilan edilen 24 Haziran seçimleri gerçekten de Türkiye siyasi tarihinin en kritik dönemeçlerinden biri halini aldı. Yapılışı ve sonuçları itibariyle gayrimeşru bir referandumla ilan edilen başkanlık sisteminin bu ilk seçimi, iktidarın paniğiyle normal takviminden yaklaşık bir yıl erkene alınarak yapılıyor. Aslında yalnızca bu durum bile 24 Haziran seçimlerinin önemine kanıt olarak gösterilebilir. Türkiye’nin on yıllara dayanan demokratik birikimini neredeyse tümüyle ortadan kaldırıp, bir tek adam rejimi ilan edeceğiniz süreci OHAL’lerle, baskın seçimlerle, koştura koştura yapmak zorunda kalıyorsunuz. Her geçen gün bir kez daha gösteriyor ki, önüyle arkasıyla içinden geçtiğimiz dönem, gerek Türkiye’nin siyasi geleceği, gerek sermaye ile emekçiler arasındaki mücadelenin geldiği aşama açısından oldukça büyük bir önem arz ediyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: 25 Haziran’a nasıl bir sonuçla gidilirse gidilsin, asla taşların yerli yerine oturduğu bir Türkiye tablosu oluşmayacaktır. Ekonomik tabloya, bölge dengelerine, ülkedeki politik güçlerin konumlanışlarına, toplumsal kaynamaya vb. bakarak istikrarlı bir dönemin mümkün olmadığını söyleyebiliyoruz. Bu tespitin yanına bir tespit daha ekleyelim: Bu iktidar, her türlü meşruiyet kriteri bakımından tükenmiştir. Ancak dikkat edilmesi gereken, böyle istikrarsızlık dolu ortamlarda, iktidardaki gerici-faşist güçler şiddeti ve baskıyı artırır. Bu tür iktidarlar koltuğu bırakmamak için her türlü usulsüzlük ve hileye başvurur, sonra da istikrarsızlığı ortadan kaldıracağım diye zor kullanır. 25 Haziran ve sonrasının bir senaryosu budur. Bu da uzun sürmez ama tahribatı ağır olur. Bunu engellememiz gerekiyor. Bütün gücümüzle, hesaplarını boşa çıkaracak bir sandık sonucunu çıkarmamız gerekiyor.
TİP olarak HDP listelerinden aday göstermenizin nedenleri nelerdir?
Az önce saydığım nedenlerle seçimler yalnızca iktidardaki kirli ittifak için değil, Türkiye sosyalist hareketi için de büyük önem arz ediyor. Sosyalist hareketin memleketin bu çok önemli seçimlerinde ve sonrasında “Ben buradayım” demesi gerekiyor. TİP’in 24 Haziran’a ilişkin aldığı kararların ana eksenini bu yaklaşım oluşturuyor. TİP Kurucu Meclisi öncelikle, sosyalist partilerin devre dışı bırakıldığı bir tabloda, milyonlarca seçmenin iradesinin yok sayılmasını engellemek, sol bir kimliğin pusulaya yansımasını sağlamak ve “Seni başkan yaptırmayacağız” beyanının tutuklanmasına meydan okumak üzere seçimlerde HDP’nin ve Selahattin Demirtaş’ın desteklenmesi yönünde karar almıştır. Milletvekilliği ve TİP’in meclise girmesi konusunda HDP’li arkadaşlarımızdan gelen teklif bu kararımızdan bağımsızdır. Bu öneri geldiğinde, siyasi tespitlerimiz ışığında partimizin kurulları oturup değerlendirmiş ve bizleri aday yapmaya karar vermiştir.
HDP'nin seçim bildirgesiyle ve aday listeleri bileşimiyle verdiği mesajlar sizce nelerdir?
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor, HDP’li dostlarımızdan milletvekilliğiyle ilgili öneri geldiğinde, biz yalnız kendimizle ilgili bir değerlendirme yapmadık. Dostlarımıza, faşizme direnişi, solu, emeği temsil eden başka arkadaşlarımızla da konuşmalarını önerdik. Bugün geldiğimiz noktada, yalnız bizim fikrimiz olarak değil onların da değerlendirme ve kararları gösteriyor ki, yıllardır söylediğimiz Türk ve Kürt ilericiliğinin eylem birliği oldukça olumlu sonuçlar verebilmektedir. HDP aday listeleri ve seçim bildirgesi bu yönelimi besleyen şekilde olmuştur. Emekçilerin birliği perspektifi, Türkiye devriminin önünü açacak bir perspektiftir. Çaredir… Solu, ilerici değerleri büyütmek ve yaygınlaştırmak çaredir… Çarenin her geçen gün daha fazla insan tarafından görüldüğünü, görülenin büyüyeceğini, örgütleneceğini düşünüyoruz.
AKP/Erdoğan'ın seçim kampanyasının sönük geçtiğini, kitle desteğinde düşüş olduğunu düşünüyor musunuz? AKP'nin içeride ve dışarıda yalnızlaştığı görüşünü paylaşıyor musunuz?
Yalnız bu seçim dönemi değil, yalnız 16 Nisan referandumu değil 2013 Haziran’ından bu yana AKP iktidarının ciddi bir toplumsal meşruiyet kaybı yaşadığını görüyoruz. O gün de söylemiştik, Türkiye Gezi Direnişi’yle birlikte yeni bir döneme girmiştir. Sokak hareketliliği açısından Gezi’yle kıyaslanabilir bir dönemde olmadığımız elbette doğrudur. Böyle şanlı bir kalkışmaya, düzen güçleri topla, tüfekle, baskıyla, zor kullanarak yanıt verebilirdi, öyle de yapmışlardır. Ancak açılan dönem kapanmamıştır. Türkiye, Gezi dönemindedir. Öte yandan, AKP’nin ulusal ve uluslararası sermaye tarafından yalnız bırakıldığı tezine kuşkuyla bakılması gerekiyor. Birincisi, patron sınıfı bu iktidar döneminde çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Erdoğan’ın kişisel kaprisleri bu kazanımlar karşısında tolere edilebilir. Çok katlanılmaz olduğunda ise AKP tipi yönetimin Erdoğan olmadan devamı yönünde tercihte bulunulabilir. Dahası, uluslararası sermayenin ve örneğin ABD’nin de, AB’nin de bu yönetim biçiminden yararlandığını görüyoruz. Bakmayın, “demokrasi, özgürlük vb.” eleştirilerine… AKP yönetiminin sınır ötesi operasyonlarına verilen Batı desteği göstermiştir ki, Erdoğan’a güya demokrasi ayarı vermek ve sonra istedikleri işlerde kullanmak her iki tarafın da işine gelmektedir.
Meclis'e girdiğiniz takdirde Meclis çalışmalarında neleri öne çıkarmayı tasarlıyorsunuz?
TİP olarak dün seçim bildirgemizi, yurttaşlarımıza verdiğimiz sözleri açıkladık. Bu sözler arasında yol yapmak, baraj yapmak gibi vaatler bulunmuyor. Biz, kriz ortamında emekçilerin işten çıkarılmasını yasaklamak için mücadele edeceğiz. 16 yıldır hiçbir öğrencinin başladığı sistemle okulu bitiremediği, değişmeyen tek şeyin imam-hatiplerin sayısının artması olduğu bir ortamda eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim için mücadele edeceğiz. Sermayeye peşkeş çekilen kamu kurum ve kuruluşlarını geri almak için mücadele etmeye söz veriyoruz. Dahası, sokaktaki mücadeleyi meclise taşıma, nerede bir haksızlık, adaletsizlik varsa, üzerine gitme sözü veriyoruz. “Söz kardeşim” diyerek yola çıktık. Emekçilere söz veriyoruz, onların haklarını savunacağız. Emekçilere söz veriyoruz, eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği, laikliği, kadın haklarını, barışı, doğayı savunacağız. Bu kör olası düzenin çarkına çomak sokacağız…