Tayyip Erdoğan’ın normalleşme döneminin başlayacağının sinyalini vermesinin ardından Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ”Normalleşme süreci beklendiği şekilde devam ederse okulları 1 Haziran’da açarız” açıklamasını yaptı.
SiyasiHaber
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programında açıklamalarda bulundu.
Ziya Selçuk açıklamasında şöyle söyledi:
“Her şey normal sürerse okulları 1 Haziran’da açarız. Bütün toplumun bilgisi dahilinde bakanlıklarla aramızdaki iletişim çalışmaları hep bir yere bağlanıyor. 31 Mayıs’a kadar bu süreç devam edecek. Sadece eğitimden bahsetmiyoruz ekonomide, turizmde normalleşme bunu bütün olarak görmek lazım. Okullarımızın bir an önce açılmasını temenni ediyoruz.”
Kapitalist merkezler telaş içinde
Salgının ne kadar süreceği, aşısının bulunup bulunmayacağı, virüsün bir dönem sonra mutasyona uğrayıp yeni bir salgın dalgasıyla karşımıza çıkıp çıkmayacağı belirsizken, uluslararası kapitalist merkezler hep bir ağızdan normalleşme döneminin başlayacağını açıklamaya başladılar. Belli ki, zaten kriz içerisinde olan kapitalist sistem salgının tutuşturucu etkisiyle uçurumun kenarını sürüklenmiş durumdadır ve kapitalistler milyarların öfkesinin düzene yöneleceğinin telaşına kapılmış bulunmaktadırlar.
“Yerli” ve “milli” mi dediniz?
Uluslararası kapitalist hiyerarşinin orta basamaklarında konumlanan Türkiye’nin siyasal iktidarı da uluslararası kapitalist merkezlerle eşgüdüm içinde normalleşme döneminin elinin kulağında olduğunu ilan etti bile.
“Neticeye yaklaşıyoruz. Bir müddet daha dişimizi sıkacağız ve güzel günlere de kavuşacağız” diyen Tayyip Erdoğan, ortada fol yok yumurta yokken, yani salgının toplum sağlığı üzerindeki etkilerinin boyutu tam olarak bilinemezken baklayı ağzından çıkarıverdi:
“Bu süreçte fedakarlık yapmaz, salgını diğer ülkelerle eş zamanlı olarak geride bırakmazsak çok daha ağır kayıplar yaşayacağımızı biliyoruz.”
Bu açıklama AKP İktidarı’nın “yerli” ve “milli”likle en küçük bir ilişkisi olmadığının, uluslararası kapitalist merkezlerle uyum içinde ilerlemek için insanların hayatını hiçe saydığının en açık göstergesidir.
Ağızdan çıkarılan baklanın manası oldukça açıktır: Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir, kapitalist rekabette geri kalamayız! Diğer kapitalist ülkeler krizin sonuçlarının tutuşturacağı öfkeden kaçınmak için normalleşme dönemine geçerlerken biz buna seyirci olmayız!
Pilli bebekler konuşmaya başladı
Besbelli ki karar verilmiştir. Uluslararası kapitalist merkezlerle uyum içinde normalleşme sürecine geçilecektir. Erdoğan sinyali çakmış ardından da konuşma sırası pilli bebeklere gelmiştir. AKP İktidarı’nın yetkili mevkilerinde bulunan bütün zevat da, düğmesine basılanpilli bebek gibi konuşmaya başlamış, Erdoğan’ın söylediğinin gereğini yerine getirmek üzere normalleşme nakaratını tekrarlamaya soyunmuştur.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamasının da manası sadece budur. Başka hiçbir manası yoktur. Öğrencilerin eğitimine önem verdikleri yolunda edilmiş olan cilalı lafların hepsi bu habis hakikatı perdelemek için uydurulmuş masallardır.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un Ahmet Hakan’ın programında yaptığı açıklamalar şöyle:
“Her şey normal sürerse okulları 1 Haziran’da açarız. Bütün toplumun bilgisi dahilinde bakanlıklarla aramızdaki iletişim çalışmaları hep bir yere bağlanıyor. 31 Mayıs’a kadar bu süreç devam edecek. Sadece eğitimden bahsetmiyoruz ekonomide, turizmde normalleşme bunu bütün olarak görmek lazım. Okullarımızın bir an önce açılmasını temenni ediyoruz.
Okulların dezenfektanlarla temizlenmesi, alınması gereken tedbirler, bu işlerin tedbir kısmına yönelik olarak meslek liselerinde ele alınan konular ve bizim üretim bandımızda olan bir çok ürünü burada devreye sokmamız mümkün.
Dersi her halükarda halletmek durumundB böyle olağanüstü durumda bizim çocuklarımız birinci dönemde zayıf aldılar diye onları bu zayıfa bağlı olarak sınıfta bırakmamız çok doğru değil. Öğrencinin lehime olan bir bakış açısıyla sorumlu geçmek koşuluyla geçecek.
Sorumluluk sınavları var. Bunlara girmek için çalışmak zorunda. İkincisi bir çocuğumuz belli dersleri alacak bu dersleri anlayabilmesi içinde bu dönemin derslerini anlaması gerekiyor. Bu konulara hazırlanmamış olan bir öğrencimiz gelecek dersleri de anlamakta güçlük çeker.
İşlenen bütün konularda sarmal yapı vardır. Yani her konu birbirine bağlıdır. Bir merdiven basamağı gibidir. İlkokul 4. Sınıftaki konu ile lise 2’deki konu birbiriyle bağlantılı.”
Telafi eğitim nasıl olacak?
Diyelim ki 5. Sınıfı bitiren bir öğrenciden hangi yeterlilikleri bekleriz buna bakarız. Her öğrencinin bilmesi gereken kazanımlar var. Sadece akademik konularla ilgili tamamını yansıtmayan bir ders içeriği ile karşı karşıyalar çocuklar. TV’deki eğitim okuldaki eğitimin karşılığı değildir bunu telafi etmek için çocukların hangi sınıftaysa erişmesi gereken yere gelene kadar tamamlanması gerekir. Buna telafi eğitim diyoruz. EBA TV’de animasyonlarımız, deney setlerimiz var. Bunlarla olur. Başka çocuklarla yüz yüze geliriz, eksik kalan yerleri ölçüp duruma bakarak eksiklikleri gidermek için son tamamlamamızı yaparız. Biz buna telafi diyoruz. TV’deki eğitim bir telafidir. İnternet desteğinde ne kadar kaldığı, ödevlerini yapıp yapmadığı bunların her birini kişi bazında görebiliyoruz. Bunun ölçüsü anlayabiliyoruz bu da bir telafidir. Üçüncüsü de yüz yüze telafi kısmı vardır. 1 Haziran’a okulu açtık telafi eğitimimiz başlar. Eylül’de açıktı hemen başlar. Öğrencilerimizin ne kadar eksiği olduğunu belirleriz.”