Demirtaş’ın 22 Ocak’ta okurlarla buluşacak Leylan romanının yayıncısı Dipnot Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni Emirali Türkmen SiyasiHaber’in sorularını yanıtladı. Türkmen Demirtaş’ın eserleri üzerinden yürütülen tartışmalarla ilgili “Demirtaş’ın edebiyatı sevmeyenlerini korkutuyor” dedi. Türkmen, Leylan’la ilgili kimi sürprizleri de açıkladı
SiyasiHaber
Selahattin Demirtaş’ın yeni kitabı, ilk romanı Leylan 22 Ocak’ta Dipnot Yayınları’ndan çıkıyor. Dipnot Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Emirali Türkmen SiyasiHaber’in sorularını yanıtladı. Emirali Türkmen, Demirtaş’ın Leylan’ı yazma sürecinden anektodlar anlattığı röportajında, Leylan kitabında okuyucuları bekleyen sürprizleri de açıkladı. Türkmen, son günlerde Demirtaş’ın kitapları ve Devran kitabından uyarlanan tiyatro oyunuyla ilgili tartışmalara ilişkin sorumuza da “Selahattin Demirtaş’ın galiba edebiyatı sevenleri mutlu ediyor, sevmeyenlerini de korkutuyor. Onun için artık edebiyatıyla da uğraşır hale geliyorlar” cevabını verdi.
SiyasiHaber: Selahattin Demirtaş ile uzun yıllara dayanan bir tanışıklığınız, arkadaşlığınız var. Romanın yazımı öncesine ve yazılma sürecine ilişkin bizimle paylaşabileceğiniz anektodlar var mı?
Emirali Türkmen: Bütün yazım süreçlerinin kendine has hikayeleri vardır. Ben Selahattin Bey ile daha önce Seher kitabında da birlikte çalışmıştım. Seher biterken, aslında Leylan’ın yazım süreci başlamıştı ama Selahattin sadedece siyasetçiliğinde değil, yazarlığında da titiz, hassas, çok çalışkan, özen gösteren, yazdıklarını çok beğenmeyen, yazıp beğenmeyip yeniden yıkıp yeniden yazma özelliklerine sahip bir arkadaşım. Leylan 22 Ocak’ta kitapevlerinde olacak. Leylan’ın yazım hikayesini aslında Selahattin Demirtaş kendi kaleminden kitabın arka kapağında kısaca yazdı. Nasıl bir sürecin sonunda Leylan açığa çıktı ya da kağıtlara döküldü ve kitap olarak okurlarla buluştu diye. Kimi yazarlar vardır çok keyifle çalışılır, kimi yazarlar vardır biz editörleri yorar. Selahattin Bey keyifle çalışılan yazarlardandır. Dipnot Yayınları olarak yazarımızla çalışmaktan aşırı menmunuz. Selahattin benim çok eski arkadaşım. İnsan Hakları Derneği’nde çok uzun süre birlikte çalışmıştık. Üniversite yıllarından itibaren edebiyatı ve okumayı seven, bu konuda kabanının veya çantasının bir köşesinde bir edebiyat kitabı olan, yolculuklarda okuyan bir arkadaşımdı.
Seher’i yayınladığımızda büyük bir ilgi gördü. Türkiye ortalamasının çok üstünde bir ilgiyle karşılaştı. Sadece Türkiye ortalaması demek yanlış olur, aynı zamanda dünyanın başka dilerine çok hızıca çevrilen ilk üc beş yazardan bir tanesidir. Seher, şu an 14 dilde yayınlanmış durumda. Bu diller arasında Almanca, Fransızca, Arapça, Yunanca, İngilizce, Kürtçe de bulunuyor.
Devran Demirtaş’ın Leylan’ı yazmasının önünü açtı
Seher’den sonra aslında kısmen Leylan’a roman olarak Selahattin başlamıştı ama sonra devam ettiremedi. Birincisi Cumhurbaşkanlığı seçim süreci devreye girdi. Arkasından ‘ya galiba ben yeterince edebiyat yazamıyorum. Haksızlık ediyorum insanlara’ diye bir duyguya kapıldı. Uzun süre böyle dosyası Leylan’ın kaldı. Kendisi de Leylan kitabının arkasında anlatıyor, okurlar bunu farkedecek. Seçim sürecinden sonra Devran’daki öyküleri yazmaya başlayınca, aslında Devran Demirtaş’ın Leylan’ı yazmasının önünü açtı. Biraz, yazanlar bilir. Bir an tıkanırsınız, ‘galiba bu iş olmuyor’ dersiniz, sonra yazdığınız bir metin sizin yazmayla ilişkinizi güçlendirir. Leylan da Devran’ın duygusuyla yeniden Selahattin’i romanı bitirmeye götürdü.
Leylan’ın içinde sürpriz bir müzik var
Leylan, 300 sayfalık bir roman. Romanda çok ilginç şeyler var. Şimdi hepsini sizinle paylaşmayım ama, Leylan’ı okuyacaklar kitabın içinde bir kısım sürprizlerle karşılaşacaklar. Bunu da ilk kez sizinle paylaşıyorum. Mesela Leylan’ın içinde bir karekod bulunuyor. Karekod okutulduğunda okuyucular bir müzikle karşılaşacaklar. Bu kadarını söyleyip bunu bırakayım.
Leylan bana sorsanız hem bugünün romanı hem de dünün romanı. İki ayrı duyguyu birlikte taşıyor. Her yazarın kendine has yazma ve yazar özellikleri vardır. Şimdiye kadar iki öykü kitabından sonra Selahattin Bey aslında Leylan’da yazım enerjisini ve kaleminin gücünü bir kez daha büyüterek devam etti. Doğrusu ben siyasetçiliğini çok beğendiğim için, başkaları gibi ‘siyaseti bıraksa da edebiyatçı olsa’ diyemem. Ama bunun ikisini de birlikte yapmayı beceren arkadaşlarımızdan. Böyle yetenekler de hepimizde olmuyor, çok azımızda oluyor. Böyle olunca da bazen kıskanıyorum tabi.
SiyasiHaber: Kitapla ilgili bir takım sürprizlerden bahsettiniz. Daha önce Selahattin Demirtaş’ın öykü kitapları Seher ve Devran için dayanışma amacıyla gıyabında dayanışma imza günleri gerçekleştirilmişti. Leylan için tanıtım etkinliği, imza günleri benzeri etkinlikler planlanıyor mu?
Emirali Türkmen: Seher’i çıkardığımızda İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda yazarlar, şairler ve siyasetçilerle birlikte dayanışma imzaları yapınca, o zaman da İçişleri Bakanı çıkıp baya kükrer bir sesle konuşmuştu. Devran’ın tiyatrosu olunca da birkaç gün önce aynı şekilde kükremeye devam ediyor. Selahattin Demirtaş’ın galiba edebiyatı sevenleri mutlu ediyor, sevmeyenlerini de korkutuyor. Onun için artık edebiyatıyla da uğraşır hale geliyorlar. Öncelikle Leylan’ı uygun ve planlı bir biçimde okurla buluşturmak için şu an uğraşıyoruz. Leylan 22 Ocak’ta kitapevlerinde olduktan sonra, önce yayıncısı olarak okurun fikrini merak ediyoruz, eleştirmenlerin fikrini merak ediyoruz. Nasıl bulacaklar, nasıl yaklaşacaklar. Bizi heyecanlandırdığı kadar, okurları da heyecanlandıracak mı? diye merak ediyoruz. Paralelinde Şubat 15’inden itibaren bir dayanışma eksenli yeniden yazarlarla okurları Selahattin Demirtaş’ın Leylan’ı üzerinden buluşturmak istiyoruz. Şimdi henüz planlama aşamasındayız. Ama farklı kentlerde Leylan üzerine söyleşiler, dayanışma imzaları gerçekleştirip, Selahattin Demirtaş’ın edebiyatını konuşmak istiyoruz. Bunu hem bir dayanışma duygusu olarak yapmak istiyoruz, hem de aramızda olmayan bir edebiyatçı olarak uzaktan da olsa Selahattin Demirtaş’ın yazdıklarının kıymetinin görünür olmasını istiyoruz. Bu anlamda çaba içerisinde olacağız.
SiyasiHaber: Leylan da farklı dillerde yayınlanacak mı? Bu konuda çalışmalar var mı?
Emirali Türkmen: Seher 14 farklı dilde yayınlanmıştı. Çok hızlı bir biçimde. Hatta, Seher’in çıktığı Frankfurt Kitap Fuarı’nda bir kısım uluslararası farklı yayıncılar, Seher’in farklı dillerde satışını yapan uluslararası bir ajans ile görüşüyordular. Yoğunluktan dolayı ajanstan randevu alma sorunları yaşanıyordu. Benzer bir sürecin Leylan’da da olacağını düşünüyorum. Leylan için de farklı dillerde çalışmalar yapan kültür ajansı aynı durumla karşılaşılacağını düşünüyor. Ben Leylan’ın Selahattin Demirtaş’a aynı zamanda yeni ödüller de getireceğini düşünüyorum.
Bu coğrafyadaki okur açısından Leylan’ın büyük sürprizler taşıdığını düşünüyorum. Okuyan herkes hem uzun uzun düşünecek, hem gülecek hem kısmen ağlayacak. Kimisi de karekod okutulduğunda çalan müziği dinleyip hüzünlenecek.
SiyasiHaber: Türkiye’nin siyasi atmosferi dikkate alındığında Selahattin Demirtaş gibi bir isimle çalışmak bir yayıncı açısından nasıl bir durum?
Ben Dipnot Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeniyim. Dipnot Yayınları eleştirel düşünceye önem veren ve eleştirel düşünce hattı üzerinden yayın yapan bir yayınevi. Bu anlamda eleştirel fikirlerin kıymetini, değerini, tarihten gelen gücünü bilen bir yayıneviyiz. Selahattin Demirtaş gibi güçlü siyasi aktörün kitaplarının yayıncılığını yapmak hem artıları taşır hem eksileri taşır. Okur bir fuarda onun kibabını almaya geldiğinde, elini uzatıp, “yayınladığınız için bu kitabı size teşekkür ederim, bizi mutlu ettiniz” dediği vakit yayıncı olarak bundan mutluluk duyarız.
Tabiiki kimi kısmi zorlukları da var. Mesela yayınlama sürecinde her yayıncı yayınlamak ister mi bilmiyorum ama her matbacının basmak istemediğini biliyorum. Basmak isteyip ama ‘ya ben bu kitabı basmayı matbaa olarak isterim ama maliye benim kapıya gelir mi diye endişe ediyorum. Yapmasak mı abi?” diyen matbaacı arkadaşlarımı da biliyorum. Bunlar ve buna benzer yaşadığımız sıkıntılar var. Ama bir de şimdi olduğu gibi, yayınevinin telefonlarının susmadığı, kitabı şimdi alabilir miyim, nereden alabilirim, 22’sine kadar beklemek zorunda mıyım? diyen okurlar olunca da, bunlar bir yayıncılık deneyimi açısından keyifli deneyimler bizim açımızdan. Zorluklarının yanında güzellikleri de bize enerji veriyor.
SiyasiHaber: Son birkaç gündür tartışılan bir konuyu sormak istiyorum size. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Kitapçısı mağazalarında Selahattin Demirtaş’ın kitaplarının satışına başladı. Bunun üzerine bir takım tepkiler gelişti. Aynı şekilde Demirtaş’ın Devran isimli öykü kitabından uyarlanan tiyatro gösterisi de çeşitli tepkiler gördü. Siz söylemiştiniz ‘Selahattin Demirtaş’ın edebiyatçılığı da sevmeyenlerini korkutuyor’ diye. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi size kendisi de cezaevinde yatmış bir gazeteci olan Nedim Şener’in bir twitter mesajını okumak istiyorum. “İBB Demirtaş’ın kitaplarını da satmaya başlamış!! Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra, tiyatro ile kitap ile şiir ile türkü ile yavaş yavaş alışacaksınız. Bir gün şehitleri hatırlayıp, “ben neyi alkışlıyorum’ dediğinizde kızarmış avuçlarınızla yüzünüzü kapatacaksınız ama geç olacak” Bir gazetecinin bir kitabın satışından rahatsız olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Emirali Türkmen: Bu topraklardaki hazin konulardan bir tanesi de budur. Özellikle kendisi de cezaevinde yatmış, cezaevinin ne demek olduğunu bilen bir gazeteci olarak, hatta kendisi cezaevinde yatarken fikirlerine katılmıyor olsa bile Selahattin Demirtaş’ın kendisinin dışarda olması gerektiğini söylediği bir dünyada, bir gazetecinin fikirlerinden dolayı cezaevinde yatan Selahattin Demirtaş için bunu söylemesi hazin bir durum. Bu da Türkiye’de okur yazarların, gazetelerin gazeteci olmaktan çok başka bir işlev gördüklerinin bence en iyi örneklerinden bir tanesi. Ama ben biliyorum ki, eğer bir gün tekrar böyle bir sorunla karşılaşırsa biz onun özgürlüğünü de istemeye hep devam edeceğiz. Çünkü biz fikirlere inanırız ve fikirler özgür olmalıdır. Fikirlerin özgür olduğu bir toplum demokrasisi güçlü toplumdur. Bunları bence yeterince anlatamıyoruz ya da gazeteci olan kimi arkadaşlar da bunu bilmelerine rağmen galiba özgür bir Türkiye’de, demokrasinin güçlü olduğu bir Türkiye’de kendilerine ekmek parası kalmayacağını düşünüyorlar. Şimdi üstlenmiş oldukları rolleri üstlenemeyecekleri endişesini taşıyorlar. Ama bence hiç merak etmemeliler onlar iyi gazetecilik yaparsa, başka bir toplum oluruz ve ondan herkes mutlu olur. Böyle gazetecilerin olduğu bir dünyada biz yayıncılar hüzünleniyoruz ama yaptığımız işin kıymetli olduğununun bilincine bir kez daha varıyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Demirtaş’ın kitaplarını satışa koyması bence geç kalınmış fakat pozitif bir durum. Buna itiraz edenlere ve tepki gösterenlere gülmek lazım. Komikler, hatta bazen kara mizah durumuna da düşüyorlar. Bir bayrak alıp sokağa çıkıyorlar, ‘bu kitapları niye satılıyorsunuz’ diye slogan atıyorlar. Ama düşünce özgürlüğü onlara da gerekli. Türkiye’de daha demokratik ve özgür, fikirlerin ve düşüncelerin özgürce konuşulduğu bir atmosfere hepimizin ihtiyacı var.
SiyasiHaber: PTT AVM internet sitesi de İBB’nin aksine Demirtaş’ın Seher isimli öykü kitabını satış listesinden çıkartmış. Buna ilişkin neler söylemek istersiniz?
Emirali Türkmen: Seher’i 2017 yılında yayınladık. O günden bu güne yaşadığı serüveni düşününce, bu memlekette yalnızca insanların fikirlerinden korkup cezaevine atmıyorlar, yayınladıkları kitaplardan da korkuyorlar. Kitapların satmaması, okurlarıyla buluşmaması için çaba gösteriyorlar. PTT’nin yaptığı galiba İBB’nin yaptığına bir cevap olarak düşünülmüş. Ama biraz kendilerini uzağa çekip yaptıkları işe bir baksalar, bu işin ne kadar komik, absürd ve insanları kendilerine güldürdüklerini farkederler. Selahattin Demirtaş’ın Seher kitabını onların AVM’lerinde satmayınca okur almayacak diye bir duygu yok. Okumak isteyen okurlar o kitaba ulaşacaklardır. Ama PTT kendi durduğu yer itibarıyla da eskimiş, yarına ait olmayan, geçmişe ait olan, bugün gidişinin ayak sesleri olan bir zihniyetin temsilcisi olduğunu gösteriyor.