Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Kadınlardan İsrail’e tepki: Cinsel şiddet savaş politikasıdır

    28 Aralık 2025

    Dersim’de GES’e tepki: “Faaliyetler derhal sonlandırılsın”

    28 Aralık 2025

    Suriye’de federalizm protestolarına müdahale: Humus ve Banyas’ta şiddet

    28 Aralık 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Gazetecilik “ayarı” verilmez, etik hatırlatılır

      27 Aralık 2025

      Devletten kadınlara 11. Yargı Paketi mesajı: “Sizi korumak önceliğim değil”

      26 Aralık 2025

      Şam ile Rojava arasında “anlaşma” krizi

      26 Aralık 2025

      Dekolonizasyon şart abiler*

      24 Aralık 2025

      Hafıza ve pozitif barış; Barış Anneleri

      23 Aralık 2025
    • Seçtiklerimiz

      Piyangocu Meryem hepimiz için ilham kaynağı

      26 Aralık 2025

      Manisa’da işçiyi savuran o şiddetli fırtına!

      23 Aralık 2025

      İklim krizi gökte mi, yerde mi?

      22 Aralık 2025

      Neoliberal güvencesizlikten geç faşizmin belirsizlik rejimine: Emekçilerin askıda kalan hayatları

      19 Aralık 2025

      Misafir işçi programları işgücü sömürüsünün aracıdır

      17 Aralık 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Piyangocu Meryem hepimiz için ilham kaynağı

      26 Aralık 2025

      Avrupa Süryaniler Birliği: “Noel Bayramı eşit yurttaşlığın bir gereğidir”

      24 Aralık 2025

      Duygusal Olan Politiktir – KESK’li Kadınların Mücadele Deneyimleri

      24 Aralık 2025

      Özlem Tolu: 2026 bütçesi eğitimin daha fazla piyasalaşacağı bir dönemin habercisi.

      15 Aralık 2025

      Onur Hamzaoğlu: “Sağlık Bakanlığı’nın bütçedeki payı yüzde 15’in altında olmamalı”

      13 Aralık 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Cumhuriyet’in trajedisinde son perde: 15 Temmuz

    Cumhuriyet’in trajedisinde son perde: 15 Temmuz

    Siyasi Haber24 Temmuz 2016
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Fatih Yaşlı yazdı: Cumhuriyet’in trajedisinde son perde: 15 Temmuz (Seçtiklerimiz)

    FATİH YAŞLI


    15 Temmuz günü, Cumhuriyet tarihinin en büyük trajedisi yaşandı belki de. Çünkü o gün, iki İslami gruptan biri, iktidarda olanına “Cumhuriyet’in ve laikliğin bekçisi” olduğunu iddia eden bir kurumdaki adamları aracılığıyla darbe yapmak isterken, diğer İslami grup ise yine aynı kurumdaki adamları sayesinde darbeyi atlatmayı başardı.


    Dahası, darbeci İslami grup yanına ordudaki bir kısım memnuniyetsiz “Atatürkçü”yü de almış görünürken, iktidardaki İslami grup da benzer şekilde düne kadar tasfiye operasyonlarıyla cezaevine attırdığı Atatürkçü subayları çeşitli görevlere atamak zorunda kaldı.


    Demek ki ortada “Cumhuriyet’in ve laikliğin bekçisi olmak” gibi bir durum yoktu; Cumhuriyet çökertilirken, onun bekçisi olduğunu iddia edenlerin mensup olduğu kurum da içten içe çürümüş ve çökertilmişti. Demek ki Cumhuriyet’in çöküşü ile ordunun çöküşü birbiriyle ilişkiliydi ve ikisini de çökerten, sol ve emek düşmanlığı adına sarıldıkları dinselleşme olmuştu.


    Cumhuriyet 1923’te “dünya-tarihsel bir olay”ın, yani Ekim Devrimi’nin etkisinde kuruldu, Milli Mücadele’nin seyrini Sovyetler Birliği ile kurulan ilişki belirledi, kuruluşa sosyalizm damgasını vurdu. Bu damga iki yönlü idi: Kemalistler bir yandan emperyalizme karşı mücadelede ve bağımsız bir ekonominin inşasında Sovyetler’e muhtaçtılar; ancak öte yandan sınıfsal karakterleri gereği açık bir şekilde anti-komünisttiler, işçi sınıfının bir siyasi özne haline gelmesinden müthiş derecede çekiniyor, politikalarını bunu engellemek üzerine kuruyorlardı.


    Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte bu ikilik sona erdi; Türkiye yönetici sınıfı Türkiye’nin jeopolitik konumunu pazarlayabileceğini fark etti ve Sovyetler’e karşı Batı’nın ileri karakolu olma görevini büyük bir iştahla üstlendi. Bu tarihten itibaren Türkiye siyasetine mutlak bir şekilde anti-komünizm hâkim oldu, iç ve dış politika bütünüyle anti-komünizm etrafında şekillendi.


    1923-46 arası izlenen “görece özerk” dış politika, Soğuk Savaş’la birlikte yerini emperyalizmle yeniden bir entegrasyona bırakırken, bunun için seçilen kurumlar küresel kapitalizmin yeni hegemon gücü ABD’nin yeni dünya düzenini yerleştirmek için kurduğu IMF, Dünya Bankası ve NATO oldu. Böylece emperyalizmin iktisadi, mali ve askeri mekanizmalarına dâhil olmada yeni bir sayfa açılacaktı.


    Emperyalizmle anti-komünizm eksenli entegrasyonun içeriye yansıması, inkılapların geriye çekilmesi ve “milliyetçi-muhafazakâr restorasyon”un yürürlüğe konulması şeklinde tezahür etti. Aydınlanmacı-bağımsızlıkçı radikal Kemalist kadrolar hem partiden hem devletten tasfiye edilirken, başta Köy Enstitüleri olmak üzere, bu kadroların toplumu dönüştürmeye dair projeleri de uygulamadan kaldırıldı. Köy Enstitüleri’nin laik ve aydınlanmacı ideal yurttaşlar yetiştirmesi fikri, yerini okullarda din dersi alacak, imam-hatiplere ve Kuran kurslarına gidecek, böylece de “komünizm cereyanı”na kapılmayacak milliyetçi ve dindar nesillerin yetiştirilmesi fikrine bıraktı.


    12 Eylül rejimi, Türk-İslam sentezini sahiplendi ve bizzat “Atatürkçü” paşaların 1923’ün kurucu felsefesine nasıl büyük bir ihanet içerisinde oldukları görüldü.


    Yönetici sınıflar ve ordu, bu süreci kontrol altında tutabileceklerini sanıyordu, ama sola karşı İslamizasyon politikaları bir kere devreye sokulduktan sonra geriye dönüş de kontrol de mümkün olmadı. Özellikle solun gerçek anlamda toplumsallaşmaya ve işçi sınıfının siyaset sahnesine çıkmaya başladığı 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren İslamizasyon hız kazandı. Bu dönemden itibaren devletin resmi ideolojisi Atatürkçülük olmakla birlikte gayriresmi ve asıl ideoloji Türk-İslam sentezi oldu.


    12 Eylül rejimi, Türk-İslam sentezini sahiplendi ve bizzat “Atatürkçü” paşaların 1923’ün kurucu felsefesine nasıl büyük bir ihanet içerisinde oldukları görüldü. Darbeciler zorunlu din eğitimini anayasal güvence altına aldılar, Diyanet İşleri’ni güçlendirdiler, tarikatları ve yeşil sermayeyi palazlandırdılar. Yıllar sonra İslamcılığa çizdikleri kırmızıçizgilerin aşıldığını görüp 28 Şubat’a giriştiklerinde ise iş işten geçmişti, açılan İslamizasyon kapılarından giren İslamcılar iktidarı almak üzereydi.


    Bu sürecin son perdesi ise ABD/NATO desteğiyle AKP-C koalisyonunun birlikte kotardığı tasfiye operasyonları ile yaşandı. Ergenekon ve Balyoz Davaları aracılığıyla koalisyonun inşa ettiği rejime ordu içerisinde muhalefet edebilecek unsurlar tasfiye edildi. Rejim değişikliği beraberinde yeni rejimin ordusunu gerekli kılıyordu ve buna ordu kurumsal bir tepki veremedi, hatta komuta kademesinin bir bölümü süreci destekledi.


    İşte bu uzun trajedinin sonucu 15 Temmuz oldu, dinsel bir yapılanma az daha “laikliğin bekçisi” ordudaki örgütlenmesi sayesinde iktidarı ele geçiriyordu ki, darbe son anda engellendi. Velhasıl, sol ve emek düşmanlığı, hem Cumhuriyet’in hem ordunun trajedisini oluşturdu, o trajediden bugünlere, yani çöküşe varıldı.


    (Bu yazı Birgün gazetesinden alınmıştır.)


     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Piyangocu Meryem hepimiz için ilham kaynağı

    26 Aralık 2025

    Manisa’da işçiyi savuran o şiddetli fırtına!

    23 Aralık 2025

    İklim krizi gökte mi, yerde mi?

    22 Aralık 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Elif Gamze Bozo

    Gazetecilik “ayarı” verilmez, etik hatırlatılır

    İrem Kabataş

    Devletten kadınlara 11. Yargı Paketi mesajı: “Sizi korumak önceliğim değil”

    Ömer Bölüm

    Şam ile Rojava arasında “anlaşma” krizi

    Zeki Yaş

    Dekolonizasyon şart abiler*

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Siyasi Haber

    Piyangocu Meryem hepimiz için ilham kaynağı

    Ayla Önder

    Manisa’da işçiyi savuran o şiddetli fırtına!

    Mehmet Horuş

    İklim krizi gökte mi, yerde mi?

    Şebnem Oğuz

    Neoliberal güvencesizlikten geç faşizmin belirsizlik rejimine: Emekçilerin askıda kalan hayatları

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Piyangocu Meryem hepimiz için ilham kaynağı

    26 Aralık 2025

    Buca Belediyesi’nde maaş krizi yeniden alevlendi: İşçiler iş bıraktı

    26 Aralık 2025

    Asgari Ücret İnisiyatifi:  28 bin 75 TL’lik asgari ücret, sermayenin ve iktidarının emekçiye karşı savaş ilanıdır

    25 Aralık 2025
    KADIN

    Kadınlardan İsrail’e tepki: Cinsel şiddet savaş politikasıdır

    28 Aralık 2025

    Piyangocu Meryem hepimiz için ilham kaynağı

    26 Aralık 2025

    129 kadın ve LGBTİ+ örgütünden Leyla Zana’ya ırkçı saldırı için suç duyurusu

    26 Aralık 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.