İşte yine krediye dayalı bir ‘oburluk’ macerasının sonunu izliyoruz. Art arda açılan onlarca yeni restoran, kuruyemiş ticareti, film yapımcılığı, batık şirketleri satın alma derken, bir ay içinde her şey iskambil kağıdı gibi devrildi. Ve yine hesap döndü dolaştı günlük bir kova tavuk, bir dilim pizza fiyatına çalışan 6 bin emekçiye kaldı. Şimdi haklarını almak için şu soğukta KFC ve Pizza Hut restoranlarının kapısında bekliyorlar. Bizim büyük ‘girişimcimiz’ ise para edecek ne var ne yok dükkandan söküp götürüyor!
Peki, Türkiye’nin en eski fast food zincirlerinden birisi nasıl oldu da iflasın eşiğine sürüklendi? 2012’de Obama’nın seçim kampanyasında görev aldı diye medyanın parlattığı, ‘Yılın Girişimcisi’ ödülü verilen İlkem Şahin, iddia ettiği gibi ABD’li tekelden kazık mı yedi? Yoksa tavuk tedariği bile sağlayamazken iştahla başka işlere el atmanın ceremesini mi çekiyor? Hepsinden önemlisi babasının serveti sayesinde sülalesinin ömrünü garantilemiş bir patronun konkordato hakkı varken, eve ekmek götüremeyecek onca çalışanın alacakları ve borçları ne olacak?
![](https://i.gazeteduvar.com.tr/storage/files/images/2025/02/08/ilker-ziyu.jpg)
Tam bir yıl önce, 12 Şubat 2024’te, GQ Dergisi’nin ‘Men Of The Year’ (yılın başarılı erkeği) seçtiği İlkem Şahin için övgüler düzülüyordu. 1960’larda Malatya’daki kayısı tarlasında gıda işiyle başlayıp kısa sürede Babaeski’de tekstile sıçrayan babasının şirketini, 2014’te farklı alanlara açıp holdinge dönüştürmüştü. GQ’nun 1980’lerden kalmış küflü ‘yuppie kuşağı’ (kentli girişimci erkek) etiketine uygun biçimde yeni şirketinin tabelasına da adının baş harflerini kazımıştı: İş Holding.
‘Kredi musluğunun’ gürül gürül aktığı yıllardı. O da kana kana içti. GQ ödülü vesilesiyle verdiği röportajda uzun uzun iyilikten, dostluktan, maddiyatın araç olduğundan filan bahsettikten sonra şöyle diyordu: “Her şeyden önce değer yaratma potansiyeli olan işlere odaklanıyorum.”
Kağıttan medyaya iflas eşiğindeki şirketler
Aradığı değerleri de hemen buldu zaten! 2020’de KFC ile Pizza Hut’ın Türkiye operasyonlarını, ABD’li tekel Yum Brands’tan aldı. 2022’de Peyman Kuruyemiş’in yeni sahibi oldu. Bir yıl sonra Almanya’da iflas aşamasına gelmiş jant üreticisi BBS’yi portföyüne katıyordu. Aynı yıl yine Almanya’da iki asırlık kağıt fabrikası Ober-Schmitten’i alıyor, lakin ne yatırım yapabiliyor ne maaş ödeyebiliyordu. Nitekim Eylül 2024’te Alman mahkemesi kağıt fabrikasına ‘geçici iflas yönetimi’ atadı. Fakat parlak girişimcimizin ‘oburluğu’ dur durak bilmiyordu. Gitti bu sefer de Almanya’da batık bir televizyona el attı. 2023’te yayına başladığı halde 2024’ün başında iflas başvurusu yapan Rhein Main TV’nin yanına, Hamburg’da Ocak 2024’te yine iflas başvurusu yapmış organik gıdacı Purefood’u ekledi. Bu arada Türkiye’de sinemaya merak salmış, Hann Yapım’ı kurup 12 film çekmişti.
Satın aldığı iflas eşiğindeki onca şirketi sayarken bile insan yoruluyor. Ne var ki, GQ’nun ‘yılın girişimci erkeği’ yorulmak bilmiyordu. Pizzadan tavuk buduna, fındık fıstıktan televizyon ve sinemaya, janttan kağıda koşturup duran İlkem Şahin, Pizza Hut’ın Almanya’daki 90 şubesini de alıp fast foodun adına yakışır hızda bir büyümeye imza atıyordu. Bir yılda KFC restoranlarının sayısını 125’en 283’e, Pizza Hut’ın 45’ten 254’e çıkardı. ABD’li tekel Yum Brands da pek etkilendi. 2023’te İlkem Şahin’e yılın franchise’ı ödülünü verdi. Ama işler sarpa sarıyordu. Şahin “tavuk, patates nedir ki. Başkasından pahalı alacağıma kendim tedarik ederim” diyerek bir şirket kurdu.
Fakat ürün tedarik edemez hale geldi. ABD’li tekel ile masaya oturdu. 170 restoranın devralınması için görüşüyordu. Yum Brands, 75 gün süren detaylı inceleme sonucunda restoranları devralmak bir yana, Ocak 2025’te bütün franchise anlaşmasını feshettiğini duyurdu. Kararla beraber İş Holding’in bünyesindeki İş Gıda ve Peyman konkordatoya başvurdu. Mahkeme 31 Ocak’ta geçici iflas yönetimi atadı.
![](https://i.gazeteduvar.com.tr/storage/files/images/2025/02/08/tablo-y1up.jpg)
Övgüler düzdükleri mucize 1 ayda çöktü
Böylece övgüler yağdırılan 4 yıllık baş döndürücü ‘girişimcilik hikayesi’nin altının nasıl çürük olduğu ortaya çıktı. Her şey kredilerle halledilmiş, Almanya’da bir sürü batık şirket alınmış, film işlerine vs. girilmişti. Mahkemeye sunulan belgelere göre bir KFC restoranın açılış maliyeti ortalama 300 bin dolardı. 500’ün üzerinde açılmıştı. Üstelik kredi saltanatı sadece gıda ile sınırlı değildi. İlkem Şahin’in İş Holding bünyesine kattığı hemen her şirket kredi zinciri ile birbirine bağlıydı. Bol ve ucuz kredilerle başlayan büyümeyi sürdürmek için faizlerin yükseldiği dönemde de maliyetli kredilere sarıldı. Nihayetinde bankalar limitleri kapattı. Konkordato başvurusunda KFC ve Pizza Hut’tan başlayan yangının holdingin tamamına yayılabileceği vurgulanıyor. İlkem Şahin’in de yegane hissedar olması sebebiyle şahsi mal varlığının icra yoluyla ucuza satılması tehlikesi bulunduğu ifade ediliyor.
“Önce malları kurtaralım” deniliyor yani. İlkem Şahin konkordato kararından bir hafta önce, 23 Ocak 2025 günü Krispy Kreme Gıda şirketini kardeşinin üzerine geçirdi. Mahkeme kararından sonra ise aceleyle Afyonkarahisar, Kocaeli, İzmir ve Mersin depolarındaki mal stoklarını sattığı söyleniyor. En çarpıcı olan ise gece restoranlara dalıp içinde ne var ne yok söküp götürmesi… İşçiler videolarla kanıtladılar durumu. Finansal kaynakların nasıl kullanıldığı ise şimdilik muamma. Konkordato başvuru dilekçesinden anlaşıldığı kadarı ile krediler şirket satın almaları için kullanılmış. İş Holding’in içinde babadan kalma köklü şirket Modern Tekstil, Mersin’de HES işleten Akkoç Elektrik, inşaat, endüstriyel mutfak vb. alanlarda daha pek çok şirket bulunuyor. ‘Baba ocağı’ epey sağlam. Konkordato sayesinde şahsi mal varlığı da şimdilik güvencede.
ABD’li tekel Yum Brands’ın da keyfi yerinde. 2024’te küresel çapta 7.5 milyar dolar gelir elde etti. 1.5 milyar dolarlık kârı kasasına koydu. Türkiye’deki anlaşmanın getirisi de gayet güzel. Yeni açıkladığı finansal raporunda KFC ve Pizza Hut Türkiye için yeni bir franchise anlaşması planlandığı duyuruluyor.
Konkordato kararı ile kağıt üzerindeki plana göre işletme sermayesi güçlendirilecek, finansal durum düzeltilecek, böylece istihdam korunup borçlar ödenecek. Oysa gerçekte olacak olan belli: Bankalar, devlet ve kudretli alıcılar öncelikle alacaklarını tahsil edecek. Küçük tedarikçiler şansını deneyecek.
İçlerinde 30, 20, 19 yıldır çalışanların olduğu binlerce emekçi ise ücretlerini, kıdemlerini, birikmiş primlerini alabilmek için tabakta artık kalmasını bekleyecek. O esnada karda kışta, sıcakta yazda şirket önünde, restoran kapısında bekleyip duracaklar. Kavga etmedikleri, gürültü çıkarmadıkları müddetçe de kimse onları umursamayacak. Hep böyle olmadı mı?