İstanbul’da gazetecilere dönük baskı ve operasyonlarda son bir ayda 13 gazeteci tutuklandı. 13 gazeteciyi tutuklayan hakimin aynı olması dikkat çekti.
İstanbul merkezli soruşturma kapsamında 17 Ocak’ta yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan gazeteciler Necla Demir, Rahime Karvar, Ahmet Güneş, Welat Ekin, Vedat Örüç ve Reyhan Hacıoğlu, savcılık ifadeleri alınmadan sevk edildikleri Sulh Ceza Hakimliği tarafından “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Bir ay önce (20 Aralık) ise gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarını takip ettikleri esnada katledilmelerini protesto eden 7 gazeteci 22 Aralık’ta sevk edildikleri aynı hakimlik tarafından “terör örgütü propagandası yapmak” ve “2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet” iddialarıyla tutuklandı.
“Hakim usulen dinledi”
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Şükrü Alpsoy, gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dün gazetecilerin hakimlikteki işlemlerine katılan avukat Şükrü Alpsoy, “ön yargılı” olan hakimin gazetecilere soru dahi sormadığına dikkati çekti. Alpsoy, şöyle devam etti: “Hakimin niyeti belliydi. Usulen dinliyordu çünkü vereceği karar belliydi. Bir ay önce gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesine karşı Şişhane’de yapılan açıklamaya katılan 7 gazeteci hakkında tutuklama kararı veren aynı hakim olduğu için tecrübem vardı. Bu hakim, 7 gazeteciye ‘Cezaevine gidiyorsunuz’ demişti. 6 gazeteciye ise ‘Tutuklandınız’ dedi. En azından hukuki bir terim kullandı. Hakim, savcılığın tutuklamaya sevk yazısını aynen kopyala-yapıştır ile tutuklama gerekçesi yaptı. Müvekkillerin usulen Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmesi gerekiyordu. Sadece o usul işletildi.”
“Gazeteciler geri adım atmayacak”
“Tutuklama kararına itiraz edeceğiz. Basın dosyalarının özü iktidarın sindirme politikalarıdır. Gazetecilerin yaptığı haberler ve sunduğu programlar dosyaya konuldu. Basın dosyalarında bir suç olmadığını hakim ve savcılar da biliyor. Amaç basını sindirmek ve geri adım attırmaktır. Hakimler, ‘Çizdiğimiz sınırlar içerisinde gazetecilik yapamazsanız, yaparsanız tutuklanırsınız’ imajını veriyor. Ama 7 gazeteci arkadaşımız tutuklandığında kimse geri adım atmadıysa, 6 gazeteci arkadaşımızın da tutuklanması geri adım attırmayacaktır.”
“Karar önceden verildi”
Gazeteci Rahime Karvar’ın hakimlik sorgusunda yer alan ÖHD üyesi Elif Taşdöğen, emniyette ifade vermeyen müvekkilin savcılık ifadesi alınmadan hakimliğe sevk edildiğini anımsattı. Hakimliğin, müvekkiline “Bir şey söylemek istiyor musun, zaten 3 avukatın var istersen onlar savunma yapsın” dediğini belirten avukat Elif Taşdöğen, gazetecilerin tutuklanma kararının önceden verildiğine dikkati çekti. Elif Taşdöğen, “Herhangi bir savunma durumu söz konusu olmadı. Kolluk ve savcılık ifadesi alınmadan ceza hakimliğinin müvekkille bu söylemde bulunması hukukun geldiği aşamayı gösteriyor. Kararın önceden hazır olduğunu ya da önceden verilmiş bir karar olduğunun göstergesidir. Aynı zamanda savunmanın dikkate alınmadığının bir göstergesidir. ‘Örgüt üyeliği’ isnadını anlamak için normalde soru sormanız gerekiyor. Ama hakim oralı bile olmadı” diye belirtti.
Müvekkilin hakimlik ifadesinde mesleki faaliyetlerini savunduğunu dile getiren Elif Taşdöğen, “Müvekkil yaptığı haberlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu ve feminist biri olduğunun altını çizdi. Yine Türkiye ve dünyanın gündemine oturan konuları gazeteci olarak işlediğinin altını çizdi. Müvekkil, ‘Yaptığım hiçbir haberden pişman değilim. Bir gazeteci olarak yapmam gerekenleri yaptım. Yine olsa yine yaparım’ dedi” ifadelerini kullandı. (MA)