Alevi Bektaşi Derneği Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan ile 25 Aralık’ta İstanbul Yenikapı’da gerçekleşen Büyük Alevi Kurultayı’nı konuştuk. Kurultayın sadece Alevilere değil ülkede ezilen ve ötekileştirilen bütün toplumsal kesimlere çağrı olduğunu belirten Aslan, “Muhalefet partileri Türkiye’de yaşanan onca sıkıntıyı çözmek adına olumlu adım atarlar umarım” dedi.
“Biz herkesin eşitçe, özgürce kendini ifade edebileceği bir Türkiye istiyoruz” diyen Arslan, 2023 seçimlerinde Alevilerin, laiklikten, özgürlükten, demokrasiden yana olan siyasi ittifakları tercih edeceklerini düşündüğünü belirtti.
Millet İttifakı’nın anayasa değişikliği teklifinin Alevilerin taleplerini görmediğini, yine tekçi ve inkarcı bir çerçeve çizdiğini belirten Aslan, Alevi Cumhurbaşkanı tartışmalarına ise, “Kılıçdaroğlu için ‘Alevi kazanamaz’ gibi söylemler dile getiriliyor. Bu sözler Alevilerin canını acıtıyor ve Aleviler bunun dersini sandıkta verecekler” dedi.
https://youtube.com/watch?v=nSWmpVH6lhs%3Ffeature%3Doembed
1) Birbiri izleyen ama birbiriyle ilişkili üç soruyla başlamak istiyorum: Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul’da 7 Alevi çatı örgütünün çağrısıyla bir Büyük Alevi Kurultayı düzenlediniz. Kurultay’da öngördüğünüz hedefleri gerçekleştirdiniz mi? Katılımıyla, sürdürdüğü tartışmalarla, vardığı uzlaşı ve yayınladığı sonuç bildirisiyle kurultayı başarılı buluyor musunuz? Sonuçtan bakıldığında, çok bileşenli yapısına rağmen, Alevi hareketi bunu bir zenginlik addederek ortak taleplerini bir kez daha öne çıkarmayı ve bunları kuvvetle vurgulamayı başardı mı? Ve üçüncüsü Kurultay Alevi hareketinin birlik ve bütünlüğünü yansıtabildi mi yoksa kurultaya katılmayan veya mesafeli davranan yapı ve çevreler var mı?
“Biz kurultayla sadece Alevilere değil, bu ülkede ötekileştirilen, bu ülkede baskıdan dolayı sürgün edilen, katliama maruz kalan, dilleri, etnik kimliği yok sayılan, tüm toplumsal kesimlere çağrı yaptık.”
“25 Aralık Pazar günü İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz kurultay katılım açısından gerçekten anlamlıydı. Kurultaya polis kayıtlarına göre 14 bine yakın kişi katıldı. Kurultayı Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve Avrupa’dan kurum temsilcisi arkadaşlarımızın katılımıyla coşkulu bir şekilde gerçekleştirdik. Kurultayda sadece Alevi kurumları yoktu. Biz tüm siyasi partileri, siyasi çevreleri, demokratik kitle örgütlerini de davet etmiştik. Akademisyen ve sanatçı dostlarımızın da katılım gösterdiği bir kurultay oldu. Kurultayda Aleviler konuştu. Alevilerin taleplerini bir kez daha dostlarımızla birlikte kamuoyuna paylaşmak istedik. Bu açıdan kurultaya baktığımızda kurultayın çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Diğer yandan kurultaya çağırdığımız ama katılmayan Alevi kurumları da vardı tabii ki. Bu Alevi kurumları herhangi bir federasyona bağlı olmayan bağımsız yerellerdeki kurumlardı. Son dönemlerde hükümetin sözde açılım diye topluma yutturmaya çalıştığı süreçten etkilenen, ne yaptığını henüz bilmeyen, kararsız kalan, “acaba buralardan biz de bir bir şeyler kapabilir miyiz?” kaygısı duyan kurumlar katılmadı diyebilirim. Onun dışında Alevi hareketinin örgütlü yapısının yüzde 80’ni temsil eden kurumlar bizimleydi.
AKP hükümeti 2009, 2010 yılında bir Alevi açılımı yaptı. Alevi açılımı sürecinde de Aleviler ilk iki toplantıda sözlerini söylediler ama daha sonra hükümet Alevi olmayan, hatta katliamlarda sanık olarak yargılanan insanları Alevi açımında dinlemeye kalktı. Dini gruplarla, Diyanet temsilcileriyle açılımı yapmaya çalıştı. Orada da bir sonuç alamadı.
Alevi kurumları talepleri konusunda çok net. Taleplerimizi ve çözüm önerilerimizi defalarca kendilerine sunmamıza rağmen sonuç alınamadı. Yaklaşık iki yıldır İç İşleri Bakanlığı öncülüğünde bir ekiple Türkiye’de Alevi köyleri, Alevi dernekleri geziliyor. Kaymakam ve valiler aracılığıyla köy muhtarlarını toplayıp Alevi toplumunun sorunlarını, taleplerini konuştuklarını söylüyorlar. Bu iki yıllık sürecin sonucunda Kasım ayında Cumhurbaşkanı, “Alevi kardeşlerimin sorunu çözmek için adım atıyoruz” dedi. Sorunu çözme biçimleri ise torba yasa oldu. Alevilerin inancını, ibadetini, ibadethanesini yok sayan, eşit yurttaşlık talebinin altını boşaltan bir kararname çıktı karışımıza. Kararname, Alevileri kültürel bir folklor yapıymış gibi, cemevelerini turistik bir mekanmış gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağladı.
Bu süreç yürütülürken biz itirazlarımızı her fırsatta dile getirdiğimizde iktidar ve çevresi, “Bu itiraz edenler zaten bir avuç, bunların temsil ettiği kitle yok. Biz hangi adımı atarsak atalım bunlar muhalefet.
Bunların işi gücü muhalefet etmek, ülkede bütünlüğü istemiyorlar, terörist bunlar” dediler.
Ama biz, Alevi toplumunun ve diğer toplumsal kesimlerin, halkların, inançların sorunlarının ancak ve ancak laik, demokratik ve özgürlükçü bir anayasayla çözüleceği vurgusunu ısrarla söylemeye çalıştık. Bizim talebimiz ikinci bir Diyanet değil, Alevilere devasa bir bütçe ayrılması değil. Biz kurultayla hem taleplerimizi anlattık hem de taleplerimizin altının boşaltıldığını teşhir ettik.
Biz kurultayla sadece Alevilere değil, bu ülkede ötekileştirilen, bu ülkede baskıdan dolayı sürgün edilen, katliama maruz kalan, dilleri, etnik kimliği yok sayılan, tüm toplumsal kesimlere çağrı yaptık. Gelin birlikte bu ülkede laik ve demokratik bir ülkeyi birlikte inşa edelim, sorunlarımızın çözümünün ancak böyle bir ortamda gerçekleştireceğini, hayat bulacağını inanıyoruz ve gelin birlikte bu mücadeleyi verelim çağrısıydı.
Bir diğer çağrımız ise bu ülkeyi yönetme iddiası olan muhalefeteydi. Bizim sorunlarımız bunlar eğer çözecekseniz ancak hukukun, adaletin, laikliğin, demokrasinin, özgürlüğün olabileceği bir anayasayla bu işlerin çözüleceğini aksi halde mevcut iktidardan farklarının olmayacağını söylemekti.”
2) Kurultayı kritik bir konjonktürde topladınız. Bir yandan, rejimin kültür bakanlığı bünyesinde bir düzenlemeye Alevi hareketini bölmeye, tabiri caizse devletleştirmeye ve yine tabiri caizse minyatür bir Alevi diyaneti kurmaya dönük bir hamle yaptığı dönemde toplandınız. Öte yandan 2023 konjonktürü ve önümüzdeki seçimler Türkiye’nin geleceği bakımından bir tür kader anı derecesinde kritik. Bu kurultayı düzenlerken güttüğünüz hedefler neydi? Sonuç bildirisinde ifade ettiğiniz gibi “Aleviliğin torba yasalara sığmayacağını herkese reddedilmez biçimde göstermek mi? 2023 konjonktürüne Alevilerin talep ve tutumlarıyla ağırlık koymasını sağlamak mı? Aleviler taleplerini bütün siyasi parti ve ittifaklar karşısında görünür kılmak mı? Hepsi birden mi?
“Umarım muhalefet partileri Türkiye’de yaşanan onca sıkıntıyı çözmek adına olumlu adım atarlar”
“Bu ülkede her inanç grubunun, her dini grubun, her kimliğin, her dilin kendi özgünlüğünü korumaya ihtiyacı var. Devletin görevi, bu topraklarda yaşayan, yurttaşlık bağıyla bağlı olan her vatandaşın kendi inancını, kimliğini, dilini rahatlıkla yaşayabileceği bir ortamı sağlamak ve yasal düzenlemelerle güvence altına almasıdır. Hayatın her alanı dinselleştirilen bir Türkiye’yle karşı karşıyayız. Anayasada laik, demokratik, hukuk devleti yazıyor. Ancak ne hukukun, ne demokrasinin, ne de laikliğin, kırıntıları dahi yok. Her geçen gün baskıcı, tekçi, inkarcı, anlayış alıp başını gidiyor.
Biz ısrarla “ey hükumet sen bizi tarif etmekten vazgeç, tanımlamaktan da vazgeç. Alevilerin kendi inançlarını rahatlıkla yaşayabileceği yasal düzenleme yaparak onları güvence altına almak zorundasın” dedik. Pir Sultan Abdal’ın, Hünkar Hacı Bektaş’ın Hallacı Mansur’un, Şah Hatay’ın, Nesimilerin kuşaktan kuşağa, dilden dile bugüne kadar aktardığı inancımızı devlet inkar ediyor. Bize “Siz Aleviliği yanlış biliyorsunuz” diyor. Katliamlarla, sürgünlerle, baskılarla yok edemedikleri inancı şimdi devlet kontrolüne alarak, asimile ederek bir Alevilik ortaya çıkartmak istiyorlar. Biliyorsunuz, AKP hükümeti bu konuda usta. 20 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar kendi yargısını yarattı. Devlet kurumlarının bir çoğunu değiştirerek kendi yandaşlarıyla doldurdu. Emek dünyasını, eğitim dünyasını böldü, parçaladı. Belki de en başarısız olduğu alanlardan biri Alevilerdi. Bu kararnameyle Alevileri bölmek, parçalamak, karşı karşıya getirmek bugüne kadar “yol bir sürek, bin birdir” diyen Alevileri farklı ritüelleri olmasına rağmen karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Devlet yanlısı Aleviler, devlet karşısındaki Aleviler gibi bir ikilik yaratılmaya çalışılıyor. Ama Aleviler hiçbir zaman kendi inançlarının devletleştirilmesine izin vermediler. Çünkü inançları gereği seküler yaşamı tercih eden bir inanç topluluğudur Alevilik. Dolayısıyla bizim devlete ve hükümete çağrımız dinlerle arasına mesafe koyması ve laik, seküler yaşamı savunmasıdır. Kurultayla birlikte bir kez daha hem iktidara hem Türkiye kamuoyuna hem de Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’na “biz, laikliğin, demokrasinin, özgürlüğün, hukukun üstünün olduğu, herkesin eşit olduğu, hiç kimsenin dilinden, inancından kimliğinden, renginden dolayı ötekileştirilemediği bir Türkiye istiyoruz. Yaşasın halkların kardeşliği değil, yaşasın halkların eşitliği diyoruz. Biz bu topraklarda eşit olmak istiyoruz” dedik. Önümüzdeki 2023 Genel Seçimleri’ne giderken “gelin bu tekçi, ırkçı, yok sayan anlayışa karşı; bu ülkenin çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı çok renkli olduğunu kabul ederek, bunu içselleştirerek gelin kardeş ve eşitçe yaşamayı birlikte öğrenin” çağrısında bulunduk. Umarım muhalefet partileri yani ittifaklar bu anlamda Türkiye’de yaşanan onca sıkıntıyı çözmek adına olumlu adım atarlar diye düşünüyorum.”
3) Sonuç bildirgenizin en dikkat çekici yönü kendisini Alevilerin özgün talepleri ve mücadele hedefleriyle sınırlamaması, bunu Türkiye’nin toptan ve radikal bir demokratik dönüşümü bağlamına yerleştirmesi; Alevileri diğer ezilenleri, mağdurları ve toplumsal muhalefet dinamiklerini gören bir spektrum içine yerleştirmesi. Bu yaklaşımla ilk kez karşılaşmıyoruz. Ama sanki Kurultay bu yönelimi daha bir belirgin kıldı. Siz ne dersiniz, böyle mi? Bunun Alevi hareketi bakımından artık yerleşik ve geri dönüşsüz bir yönelim olduğu söylenebilir mi?
“Biz herkesin eşitçe, özgürce kendini ifade edebileceği bir Türkiye istiyoruz”
“Bugüne kadar bu ülkede, inancımız yok sayıldı, baskı altına alındık, zulüm gördük, acılar çektik, gözyaşı döktük ama sadece biz yaşamadık bunları. Bu topraklarda kimliğinden dolayı, dilinden dolayı, renginden dolayı, inancından dolayı, siyasi düşüncesinden dolayı çok acılar yaşandı. Cumhuriyetin ilk yüzyılını bitirirken şunu belirtmek istiyorum çok acılar yaşadık ve sadece biz yaşamadık. Başka kimse yaşamadı deme lüksüne sahip değiliz. Hiçbir Alevi canı bunu deme lüksüne sahip değil. Eğer kendi inancını biliyorsa, Aleviliği biliyorsa, onu içselleştirmişse hiçbir Alevi bunu diyemez. Bu topraklarda hepimiz acılar yaşadık ve bu acıların bitmesinin tek bir yolu var. Demokratik, laik, bireysel ve toplumsal yüzleşmeyi kendine hedef edinen bir iktidarla çözülebileceğini ısrarla söylüyoruz. Bu ülkede Kürtler yıllarca inkar edildi. Ben kendi ana dilimi yazamıyorum, okuyamıyorum. Ülkenin ayıbı bu. Bu ülkede yaşayan her yurttaşın inancını, dilini, kültürel değerlerini özgürce yaşayabileceği bir ortamı neden savunamıyoruz? Neden birlikte inşa edemiyoruz? Neden bunu başaramıyoruz? Bu ülkede Süryaniler, Ezidiler yok edildi. İzmir’de yaşıyorum. Yaşadığım il Rum ili. Bu ülkede Rumlar yok. Bu ülkede Müslüman olacaksın, Sünni olacaksın, Hanefi olacaksın, Türk olacaksın yoksa yoksun. 21.yy’da bu anlayış bitmeli. Bu anlayışın üzerini kalın taşlarla örmeliyiz. Artık bu kinin, nefretin bitmesi lazım.
Geçen ay bir eğitimci Alevi çocuklarına ağza alınmayacak hakaretler yağdırdı Bursa’da. Ama o cezalandırılmadı, hukuk karşısında ödüllendirildi. A okulundan aldılar B okuluna atadılar. Bunun bir yaptırımı olmadığını gören herkes nefret kusmaya devam ediyor.
Kin ve nefret, bu topraklarda en çabuk yeşeren tohumdur. Biz diyoruz ki, gelin bu kin ve nefret tohumunu yeşertmeyelim. Sevginin, barışın, kardeşin tohumunu hep birlikte yeşertelim. Bu ülkede ayrımcılığa, nefrete, katliamlara acılara doyduk. Yeter artık. O yüzden sadece kendimizin değil emekçinin, işçinin, Kürtlerin, kadınların ve tüm ezilenlerin de taleplerini yükseltmeliyiz. Cezaevlerinde on binlerce insan tutsak ve Adalet Bakanı Türkiye’de yapılan cezaevleriyle övünüyor. Böyle bir ülkede yaşamak istemiyoruz artık. Biz gerçekten herkesin eşitçe, özgürce kendini ifade edebileceği bir Türkiye istiyoruz. Bu topraklarda yok sayılan, ötekileştiren her kesimin sorunu aynı zamanda bizim de sorunumuz.”
4) Yine bildirgenizin ve taleplerinizin en can alıcı yönlerinden bir diğeri gerçek ve özgürlükçü bir laiklik üzerindeki ısrarı ve bu laiklik anlayışına yaslanarak diyanetin tasfiyesini talep etmesi. Peki siyaset sahnesine ve kurulu siyasi parti ve yapılar yelpazesine baktığınızda bu yaklaşım ve talebiniz nerede ne kadar yankı buluyor. Aleviler ittifak siyasetini ve oy davranışını bundan böyle bu yaklaşım ve talepler mi belirleyecek? Alevi halkının büyük çoğunluğu giderek böyle mi vaziyet alıyor mu?
“Alevilerin laiklikten, özgürlükten, demokrasiden yana olan siyasi ittifakları tercih edeceklerini düşünüyorum”
“Türkiye’de dokunulmaz olan bir Diyanet var. Birçok siyasi parti Diyanet’e ilişkin fikir dahi üretmiyor.
Bakın Diyanet’in anayasadaki kuruluş maddesi olan 136.maddede şöyle diyor: “Diyanet İşleri Başkanı laikliğe aykırı davranamaz.” Diyanet’in laikliğe aykırı davranmasını bir kenara bırakın, bugün Diyanet ülkeyi tarikat ve cemaatlerle yönetiyor. Biz Diyanet’in kaldırılmasını isterken aynı zamanda Sünni dostlarımızın da özgürlüğünü istiyoruz. Sünni dostlarımızın da kendi inancını özgürce yaşayabileceği bir Türkiye hayal ediyoruz. Çünkü devletin yönettiği bir dinin, inancın özgünlüğü ortadan kalkar. Özgürlüğü ortadan kalkar. 7 Haziran sürecinde Halkların Demokratik Partisi seçim programına Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını almışlardı. Sonra 1 Kasım’da yeniden yapılandırılması gündeme geldi. Türkiye İşçi Partisi bir milletvekilinin bir televizyonda Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatacağız söyleminin ardından o televizyona kapatma cezası verildi. Bu ülkede Diyanet dokunulmaz. Diyanet dokunulmaz bir zırhla korunuyor. O yüzden önümüzdeki süreçte Aleviler, laik, demokratik ve herkesi kucaklayacak bir anayasa talebini dikkate alan, söylemlerini buna göre geliştiren siyasi partilerden yana tercihini yapacak.
Bakın biz bu Kurultay öncesi Batı’dan başladık ardından Malatya Dersim, Erzincan, Tokat, Sivas
Varto bölgelerini gezdik. Orada Aleviler “Artık biz, bizi yok sayan anlayışa oy vermeyeceğiz” diyor.
2023 yılına giriyoruz, bir insanın siyasi duruşuna, söylemine, Türkiye’yi yönetmeye dair vaatlerine bakılmaksızın o insanın etnik kimliğine, inancına bakılıyorsa o ülkenin nasıl bir hale geldiği ortadadır ve hepimiz sorumluluğu vardır. O yüzden hiç kimsenin inancından dolayı, etnik kimliğinden dolayı siyasette dahi ötekileştirilmediği, ayrımcılığa uğramadığı bir Türkiye’yi birlikte inşa etmek zorundayız.
O yüzden Alevilerin Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçim tercihinin çok adil olacağını düşünüyorum. Alevi kimliğini, Alevi inancını yok sayan anlayışa karşı, Alevilerin laiklikten, özgürlükten, demokrasiden yana olan siyasi ittifakları tercih edeceklerini düşünüyorum.”
5) Geçenlerde “6’lı Masa” anayasa değişikliği tekliflerini duyurdu. Çok maddeli olsa bile, bu değişiklik teklifleri mevcut anayasa üzerinde tadilat önerileri. Yani “6’lı Masa” yeni ve kurucu bir anayasa önerisinde bulunmuyor. Bu anayasa değişikliği önerileri Alevilerin taleplerini sizce ne oranda görüyor veya görmüyor.
“Millet İttifakı’nın anayasa teklifi maalesef yine tekçi ve inkarcı bir çerçeve çiziyor”
“Aslında görmüyor desek daha iyi. 1982 darbe anayasasının değiştire değiştire, tadilat yapıla yapıla, değişmeyen, tadilat yapılmayan bir tarafı kalmadı. Bizim, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, herkesi anayasal hukukun karşısında güvence altına alan, hiç kimsenin ötekileştirilmediği, ayrımcılığa uğramadığı laik, demokratik ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacımız var. Bunu her fırsatta söylüyoruz, dile getiriyoruz. Millet İttifakı’nın anayasa teklifi maalesef yine tekçi ve inkarcı bir çerçeve çiziyor. Ne Alevilerin, ne Kürtlerin, ne emekçilerin hiç kimsenin taleplerini ne yazık ki o anayasa taslağında görmedik. Dolayısıyla demokratik parlamenter sisteme dönüş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne dönüş, adaletin üstünlüğü, hukukun üstünlüğü gibi söylemlerin yeterli olmadığını hepimiz gördük.
Bugün mevcut iktidar, mevcut anayasayı dahi tanımıyor. Son torba yasayı ve kararnameyi düşünün. Mevcut anayasanın laiklik, eşitlik ilkesine aykırı. Din ve vicdan özgürlüğüne aykırı. 9O. maddesine yani uluslararası anlaşmalara aykırı. Dolayısıyla kağıt üzerindeki süslü lafların bir şey ifade etmeyeceğini hepimiz gördük. O yüzden bu sıraladığımız ilkeleri her şeyden önce içselleştirmemiz lazım. Harabe olmuş bir binayı yeniden onarmak yerine sıfırdan yapmak lazım. Millet İttifakı’nın iki ortağı olan partinin liderleriyle görüştük. Hem Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’yla hem de İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Akşener’le görüştük. Ondan önce de zaten Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanlarıyla görüşmüştük. Orada da aynı şeyleri ifade ettik.
Diyarbakır’da Pir Sultan Abdal Kültür Cemevi açılışına gitmiştik. Sayın Osman Baydemir, “Bugün bu topraklarda Şehzade’nin torunlarıyla Seyit Rıza’nın torunları yan yana. Kendi atalarım adına sizden özür diliyorum. Çok acılar yaşattık size, bu topraklarda” demişti. Aslında belki de hepimizin yürekten, içten birbirimize söylememiz gereken bu. Bu topraklarda çok acılar yaşadık, çok acılar yaşattık. Bizde kendi yaşadığımız bölgede Ermenilere yaşatırdık. Onların topraklarına konduk. Onları yok saydık. Çocuklarımıza kızarken Ermenilere hakaret ederek cümlelere başladı büyüklerimiz. O yüzden bütün bunların yaşanmaması adına taleplerimizi görüşmelerde ifade ettik. Önümüzdeki süreçte görüşmelerimiz devam edecek.”
6) Alevi hareketi, totaliter bir nitelik arz etmeye başlayan mevcut rejimin tasfiyesine giden bir sürecin yolunu açmak bakımından kendi ağırlığını koymaya hazırlanıyor mu? Hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimleri bakımından soruyorum. Örneğin, “6’lı Masa”ya HDP ve Emek-Özgürlük İttifakı ile diyaloga geçmesi için basınç uygulamayı düşünüyor musunuz?
“Kılıçdaroğlu için “Alevi kazanamaz” gibi söylemler dile getiriliyor. Bu sözler Alevilerin canını acıtıyor ve Aleviler bunun dersini verecekler”
“Türkiye Alevi kurumları kurulalı yaklaşık 35 yıl oluyor. Düne oranla baktığımızda Alevi hareketi örgütlü bir yapıya sahip. Alevilerin kendi örgütlü yapılarının sözüne, sesine güvenme anlamında her geçen gün ivme yukarıya doğru gidiyor. Tabii bizim biraz daha toplumumuzun her kesimine, her noktada, her köşede yaşayan her Alevi’ye dokunmaya ihtiyacımız var. Bu eksikleri giderip bir an önce daha da fazla örgütün gücünü yükseltmemiz lazım. Siyasete gelince elbette ki Aleviler artık dünün alevleri değil.
Bakın bugün altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı kim olacak tartışmalarını Aleviler pür dikkat dinliyor. Aleviler laik, demokratik, toplumu ayrıştırmayan, herkesi kucaklayan, herkesin Cumhurbaşkanı adayı olabilecek Cumhurbaşkanı hayal ediyor. Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarında sayın Kılıçdaroğlu için “Alevi kazanamaz” gibi söylemler dile getiriliyor. Bu sözler Alevilerin canını acıtıyor ve Aleviler bunun dersini verecekler. İnanç kimliğinden dolağı, Aleviliğinden dolayı 6’lı masa başka bir aday konusunda anlaştığı taktide bunun karşılığını Aleviler sandıkta verecekler. Bakın belki de en fazla Sayın Kılıçdaroğlu’nun siyasetini eleştiren biziz. Eleştiriyoruz, yeterli bulmuyoruz, itiraz ediyoruz ancak inanç kimliği onun önüne engel olarak konulursa Aleviler bunun cevabını verirler.
Diğer yandan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 6’lı Masa’yla ortaklaşa Türkiye’yi yeniden inşa etmesi hepimizin hayali. Bu anlamda zaman zaman fikrimizi söylüyoruz. Siyasi parti temsilcileriyle ya da milletvekilleriyle görüşmelerimizde bunu söylüyoruz. Ancak mevcut iktidar toplumu ayrıştırma konusunda çok uzman. Kin ve nefreti çabukça yayıyor, algı yaratıyor. Ama tam da burada siyasette biraz cesaret işi. Belki de Millet İttifakı’nın yapması gereken bu cesareti göstermek. Gerçekleşmediği takdirde bu ülkede acılar yaşayan, bu ülkede sıkıntılar yaşayan, sorunlar yaşayan her vicdan sahibi bireyde sandıkta gerekli tercihi yapar diye düşünüyorum.”
(Siyasi Haber – Esra Üşüdür)